Yazardan
Hyunjin sabah şişmiş gözleriyle kalktı. Her zamanki rutinini tekrarlayıp dışarı çıktı. Bugün okulda çok kişi yoktu. Haftasonu olduğu için herkes ailelerinin yanına gitmişti. Hyunjin gitmemişti. Çünkü ailesi onu umursamıyordu. Annesi ile babası ayrılmıştı. Onu hiç sevmemişlerdi. Bir gün büyük bir kavga ettikten sonra Hyunjin'i yurda vermişlerdi. Hyunjin halinden memnundu. Sürekli kavga olan bir evde yaşamaktan bıkmıştı. Ama şuan kat ve kat daha fazla acı çekiyordu.
Hyunjin Minho'nunda gitmediğini biliyordu. Neden gitmediğini bilmiyordu ama onu görmek mutlu ediyordu.
Hyunjin dışarı çıkıcaktı. İstediği gibi takılıcaktı dışarıda. Kimseyle muhattap olmadan tek başına kafasını dağıtıcaktı. Buna gerçekten ihtiyacı vardı. Stresli geçen günlerin ardından tek başına olmak iyi gelirdi. Öğlen çıkıcaktı.
Hyunjin yanında beliren Chan'a baktı.
"Her sabah erken kalmak yormuyor mu Hyun?"
Hyunjin kafasını iki yana salladı.
"Tam tersi daha iyi hissediyorum. Bana öyle diyorsun ama sende erken kalkmışsın."
Chan güldü.
"Bu sabah ilk defa alarmımdan önce kalktım. Minho'da ortalıkta yoktu." dedi Chan. Hyunjin iç çekti. Chan dediğine pişman olmuştu. Hyunjin Chan'a baktı.
"Yeni bir sevgili yaptı değil mi?"
Bunları konuşmak istemiyordu ama yinede sordu. Chan dudaklarını büzdü.
"Bilmiyorum."
Hyunjin kafasını salladı.
"Sana dediği onca şeyden sonra hala seviyor musun onu?"
Hyunjin yine derin bir iç çekti.
"Seviyorum. Kahretsin ki dei gibi seviyorum. O ne derse desin, ne yaparsa yapsın hiçbir şey ona olan sevgimin önüne geçemiyor. Bilmiyorum. Ona hem aşığım hemde ondan nefret ediyorum. Bu iki duygu nasıl bir araya gelebiliyor bilmiyorum ama gelebiliyormuş. Ben onu ne pahasına olursa olsun sevdim. Halada seviyorum. Ama o hiç benim sevgime karşılık vermedi. Hadi vermedi diyelim. Sevmek zorunda değil. Ama beni aşağılıyor. Dün ona sarılmıştım. O kadar huzurlu ve mutlu olmuştum ki. Ama o beni iğrenerek ittirdi. Beni yine aşağıladı. Hakaret edip gitti. Kalbimi parçalara ayırıp gitti. Kendimi o olmadan boşlukta hissediyorum. Hakaret etti evet. Beni sevmiyor evet. Ama ben onun için gerekirse canımı veririm. O ne yaparsa yapsın ben onu seviyorum Chan."
Chan Hyunjin'in Minho'ya ne kadar aşık olduğunu yeniden anlamıştı. Chan elini Hyunjin'in omzuna koydu ve patpatladı.
"Ben hissediyorum. Minho bir gün bu yaptıklarının hepsinden pişman olucak. Seni çok sevicek. En az sen kadar. Bir gün siz olucaksınız buna inanıyorum."
Hyunjin buruk bir şekilde gülümsedi. Bunun olacağına inanmıyordu. Onca hakaretten, nefretten sonra kim kimi severdi?
"Sağol Chan. Teşekkür ederim beni dinlediğin için."
Chan kollarını Hyunjin'e doladı. Hyunjin'de karşılık verdi.
"Benim gitmem gerekiyor Hyunjin. Emin ol herşey birgün düzelicek. Görüşürüz.
Hyunjin el salladı. Birinin onu dinlemesi azıcıkda olsa iyi geliyordu.
Hyunjin kapıdan gelen Minho'yu gördü. Onu gördüğü an içinde kelebekler uçuşmaya başladı. Fakat Minho sinirli gözüküyordu. Alnındaki damarlar belli oluyordu. Neden sinirlendiğini merak etti. Minho banklardan birine oturup başını ellerinin arasına aldı. Hyunjin onun yanına gitmek istedi. Onu kıracağını biliyordu ama hep kırmıyor muydu zaten? Gelen cesaretle Minho'nun yanına oturdu. Minho sinirden onu farketmemişti bile. Hyunjin korkarak elini Minho'nun elinin üstüne koydu. Minho gözlerini kapattı. İyice sinirlendiğini farkedebiliyordu. Minho elini ittirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
red pacific/hyunho
Romance"Daha öncesinde hiç böyle olabileceğimizi düşündün mü?" dedi Hyunjin. "Düşünmedim. Ama şuan yaşayınca cazip geliyor."