-4-

928 70 218
                                    

Yazardan
Hyunjin ağlamaktan şişmiş gözleriyle yataktan kalktı. Etrafa göz attı. Changbin gitmişti. Sonra paytak adımlarla tuvalete doğru gitti. Yüzünü yıkayıp aynaya baktı. Berbat gözüküyordu. Gözleri kan çanağına dönmüş ve şişmiş, yüzü solgun ve saçları dağınıktı. Hyunjin saçlarını biraz düzeltip tuvaletten çıktı.

Dışarı çıkmak istiyordu. İçeride boğulacakmış gibi hissediyordu. 'Belki Minho'yu görürüm' diye düşündü.

Evet, ne olursa olsun, ne derse desin Hyunjin Minho'yu seviyordu. Onu görmediği her saniye cehennemden beterdi. Şimdide onu görmek için dışarı çıkacaktı.

Üstüne beyaz bir tişört giydi ve dışarısı hafif soğuk olduğu için siyah bir kapüşonlu giydi. Altınada siyah bir eşorfman giydi. Saçlarınıda taradı ve ayakkabılarını giyip dışarı çıktı.

Çıktığı anda çalan zille gözleri büyüdü uzun saçlının. Bu yemek ziliydi. Saatine baktı ve gözlerini dahada büyüttü. Saat akşam 20:00'di. O kadar saat ağlamış mıydi yani? Belkide ağlarken uyuya kalmıştı, hiçbir şey hatırlamıyordu.

Yemeği boşverip dışarı çıktı. Zaten iştahıda yoktu. Dışarı çıktığında banklardan birisine oturdu ve etrafa bakmaya başladı.

Hoş, bu yurda ilk geldiğinde arkadaşlar edinip, mutlu olacağını düşünmüştü. Arkadaş edinnişti tabiiki. Ama aşık olacağını düşünmemişti.

Hyunjin, aşkın masum, mutluluk getiren, huzurlu ve tutkunun güçlü olduğu bir duygu olarak tanımlardı. Tutkuyu hissediyordu. Ama huzurlu ve mutlu değildi. Minho onu sevse mutlu hissederdi ama Minho onu değil sevmek hiç olmadığı kadar nefret ediyordu. Hyunjin'de bunu biliyor çünkü o her fırsatta uzun saçlının yüzüne vuruyordu. Hyunjin'de her gün giderek ölüyormuş gibi hissediyordu. Aşkın büyük bir duygu olduğunu biliyordu ama bu kadar insanı mahvedecek kadar büyük olduğunu kestirememişti. Hyunjin aşkından vazgeçmek istemiyordu çünkü ondan vazgeçerse kalan hayatına nasıl devam edebilir bilmiyordu? Ama böylede günden güne bitiyordu.

Hyunjin'i düşüncelerinden ayıran şey Jisung'un ona seslenmesi oldu.

"Alo,hyun. Duyuyor musun beni?"

Hyunjin irkilip kafasını yanında oturan bedene çevirdi. Jisung ona sorar gözlerle bakıyordu.

"Ha, şey efendim Jisung."

"Noldu dalmışsın? Duymadın bile."

"Bir dakika ağladın mı sen?"

Hyunjin gözlerini ovuşturup yüzündeki gülümsemeyle Jisung'a baktı.

"Hayır ağlamadım Jisungie. Gözlerimi fazla ovuşturdum sadece."

"Emin misin hyun? Bak birşey olduysa anlat bana."

Hyunjin arkadaşınında canını sıkmak istemiyordu. Onun için olanları anlatmak istemiyordu.

"Gerçekten birşey yok. Merak etme~"

"Peki."

İkisi arasında sessizlik oluşurken Hyunjin yurt kapısından içeri gelen iki bedene baktı. Kalbinin daha fazla acıdığını hissetti. Sabahki görüntü ile aynıydı. Minho, Kevin'in elinden tutmuş yürüyorlardı. Sonra bir banka oturdular. Kevin otururken yüzünü buruşturdu. Minho'da kulağına birşey fısıldadıktan sonra kahkaha atmaya başladılar.

Hyunjin anlamıştı. Yine başka biriyle birlikteydi. Her hafta farklı bir sevgilisi oluyordu. Minho'nun hiç birisini umursamadığını bildiği halde kalbi acıyordu. Aşk böyle birşeydi.

İzlenildiğini hisseden Minho etrafa bakmamıştı. Çünkü kimin izlediğini gayet iyi biliyordu. Onun için Kevin'i biraz daha kendine çekip dudağına minik bir öpücük kondurup gülümsedi. Amacı sadece Hyunjin'in canını acıtmaktı. Başarılı olduda. Hyunjin daha fazla bu görüntüye mağruz kalmamak için binanın içine girdi. Jisung nolduğunu anlayamamıştı. Minho'ya baktı ve yanındaki Kevin'ide. Minho'nun yüzünde sırıtış vardı. Jisung ona ölümcül bakışlar atarak içeri girdi. Hyunjin merdivenlerin oradaydı. Yanına koştu.

red pacific/hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin