11

1 0 0
                                    

Su Korkmaz

Oradan ayrıldığımda nereye gideceğimi bilmiyordum. Ormanın içinde öylesine yürüyordum. Aradan beş saat geçmişti ve yakınlarımda bir yerlerde silah sesleri geliyordu. Bir ağacın arkasından o tarafa baktım. Bunlar Yaprak, Can ve Selimdi. Onları kurtarmam gerekiyordu. Başa çıkamayacakları kadar çok zombi vardı. Çantamda küçük bir hoparlör vardı. Onlardan biraz uzaklaşıp hoparlörü yere koydum ve telefonuma bağladım. Ardından hızlıca en yüksek ve zarar gelmeyecek ağaca çıkıp el bombalarımı hazırladım. Telefondan en sevdiğim şarkı olan, Nilüfer'in "Son Arzum" şarkısını açıp beklemeye başladım. Hoparlör ve telefon son sesteydi. Çok geçmeden bütün zombiler hoparlörün yanına toplanmıştı. Üç el bombasını da teker teker attım ve ölmelerini izledim. Etrafın temiz olduğundan emin olduğumda hava daha da kararmıştı. Yavaş yavaş ikinci sığınağa gittim. 

Saat gece yarısına geliyordu. Nedenini bilmiyordum ama Selimi görmek istiyordum. Sessizce sığınağa girdim ve odalara girdim. Yaprak ve Can sakince uyuyorlardı fakat Selim sanırım bir kabus görüyordu. Benim adımı sayıklıyordu. Yavaş ve çekingen bir tavırla saçlarını okşadım. Uyanır gibi olduğunda hızlıca odadan ayrıldım. Aslında gidecektim fakat ayaklarım gitmek istemiyordu. Banyonun koridorunda beklemeye başladım. Ayak seslerini duyabiliyordum. Mutfaktan vuran loş ışıkta Selimi gördüğümde yaslandığım yerden ayrıldım ve ona bakmaya devam ettim. Mavi gözleri kızarmış, kıvırcık saçları dağılmıştı. Göz altları yorgunluktan şişmişti. 

"Su?" dedi fısıltılı bir sesle. O an kendime hakim olamamıştım. Bir anda boynuna sarıldım ve kulağına iki cümle fısıldadım. "Sadece bir rüya gördün Selim, kendinize iyi bakın." Ona biraz daha sarıldıktan sonra saniyeler içinde ondan ayrıldım ve sessizce sığınaktan ayrıldım. Onu bu halde görmek nedense üzmüştü beni. Ama böyle olmak zorundaydı. 

Güneş ağarana kadar sığınağa yakın bir yerde bekledim. Gelen zombileri sessizce indirdim. Onların güvende olduğuna emin olduğumda yürümeye başladım. Bir açıklığa varmıştım ki bir grup önümü kesti. Üstüme gelmeye başladıklarında, gardımı aldım ve dövüşmeye başladım. Birinde silah vardı sadece. Silahı olan dingil arkadaşları yerde acı içinde kıvranırken alnıma silah dayadığında küçük bir hareketle silahını elinden aldım ve karnına bıçak sapladım. Koşarak uzaklaştıklarında yoluma devam ettim. 

*******

Aradan iki gün geçmişti. Beşinci sığınaktan Laboratuvara giden bir kestirme yol buldum fakat işlerim her zamanki gibi ters gitmişti. O grup tekrar önüme çıkmıştı ve bu sefer sol omzumdan vurulmuştum. Yıkık bir ağaç ev vardı. Dördünü de öldürüp oraya attım ve beşinci sığınağa geri döndüm. Koşarak banyoya girdim ve ilk müdahalemi yaptım. Mermiyi zorla da olsa çıkarttıktan sonra kendime dikiş attım. Bizimkilere bir not ve harita bırakıp oradan ayrıldım. Neredeyse bir saat içinde laboratuvara ulaşmıştım. 

Tek tek katları gezdim ve zombileri temizledim. Fakat panzehire dair hiçbir şey yoktu. Bodrum kata girmeden önce bir not daha bıraktım ve aşağı indim. 

Hiç beklemediğim anda boynumda bir ağrı hissettim.

Sonrası karanlıktı ve devamını hatırlamıyorum.

ÖLÜME BİR ADIM UZAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin