1

16 1 0
                                    

Ölüme Bir Adım

"Su, sen burada kal, küçük bir kız boğuluyor!"

"Tamam Yaprak, git kurtar çabuk ol!"

O gün kuzenim aynı zamanda kardeşim gibi gördüğüm Yaprak ile sahildeydik. Suyun üzerinde kalmayı bilmiyor fakat dalmayı çok iyi biliyordum. Yaprak ise çok iyi bir yüzücüydü. Su omuzlarımdaydı en son. Küçük bir kız simidine tutunmuş fakat o an fark ettiğim akıntıya yakalanıp derin taraflara doğru çekilmiş, gittikçe büyüyen dalgalar yüzünden suya batıp çıkıyordu. Yaprak kızı kurtarmaya gittiğinde büyük bir dalga yaklaşıyordu. Yaprağın dalgayı görür görmez daldığını gördüm. Aynı zamanda ben de sahil tarafına doğru dalmıştım en son. O an, o suyun altında kuma vurduğumu hissettim. Yukarı çıktığımda ayağım yere basmıyor, suyun üzerinde kalamıyordum. Arkamdan bir dalga daha geliyordu fakat ben dalamamış,dalga yüzünden suyun dibine tekrar batmıştım. Akıntı çok güçlüydü ve ben suyun üzerine çıkmakta zorlanıyordum. Bir şekilde yüzeye çıkıp çok kısa bir nefes aldığımda fark ettim. Çok ileriye sürüklenmiştim. Nefes alamıyor hatta bağıramıyordum. Akıntı beni aşağı çekmeye başlamıştı. Boğuk boğuk Yaprağın sesini duydum. Bana sesleniyordu.

"SU! SU! DAYAN BİRAZ NE OLUR!"

Çok geçti artık her şey için. Ne kadar çabalasam da yüzeye çıkamıyordum. Artık aldığım o kısacık nefesi tutamıyordum. Su yutmaya başlamıştım yavaş yavaş. Bütün hayatım film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyordu. 17 yıldır denediğim intihar girişimlerim, olmayan çocukluğum, ailemin trafik kazası, gittiğim psikiyatrlar, ettiğim kavgalar. Hafifçe gülümsedim o an. İçimden "sonunda, sonunda başarıyorum" dedim ve gözlerim yavaşça kapanırken kendimi sonsuz uykunun derin kollarına bıraktım.

Ama o an bir şey hissettim. Biri beni belimden sıkıca tuttu ve suyun üzerine çıkardı. Nefes almaya başladığım anda öksürmeye başladım. Gözlerim yavaşça açıldığında birinin beni kucağına aldığını ve karaya çıkardığını fark ettim. Yere indiğimde Yaprak sıkıca boynuma sarıldı, ben ise tepkisiz kalmıştım. Beni kurtaran kişiye baktığımda o kişinin Selim olduğunu gördüm. Okulun "belalı" tayfasındandık ikimizde. Çantama doğru ilerlerken hafifçe sırıtarak konuştum. "Sana bir can borcum oldu ha Selim?"

Çantamdan henüz açılmamış paketimi ve çakmağımı çıkardım. Paketi açıp içerisinden bir dal çıkardım ve yaktım. Cenk de buradaydı. Selimin en yakın arkadaşı ve orospu sevgilisi Aslının üvey kardeşi. Cenk ve Selime birer dal uzattım ve sakin kalmaya çalışarak konuştum.

"Ben biraz yürüyeceğim Yaprak."

Yaprak başıyla onayladıktan sonra Cem'in Selime "haydi" der gibi bir bakış attığını gördüm. Sigaramdan derin bir nefes çektim ve arkamı dönüp yürümeye başladım. Bir kaç adımdan sonra arkamdan gelen Selim'in sesini duydum. "Ben de gelebilir miyim?"

Sigaramdan bir nefes daha aldım. Kafamı gökyüzüne doğru kaldırdım ve dumanı üfledim, ardından konuştum. "Keyfin bilir"

Birkaç adımda yanıma geldi ve sessizce yürümeye devam ettik. Sigara üzerine sigara yakıyor, yaşadığım şoku atlatmaya bir nebze de olsa sakinleşmeye çalışıyordum. Kayalıklara geldiğimizde en tepeye çıktık ve orada oturduk. bir kaç dakikalık sessizliğin ardından Selim konuştu. "Kaçıncıyı yakıyorsun?"

"Saymadım" dedim fısıltı gibi çıkan sesimle.

"Boğularak değil sigaradan öleceksin. Bu kadarı zararlı değil mi?"

Yere kilitlediğim bakışlarımı onun gözlerine çevirdim. Bana bakıyordu. Benim bakışlarım soğuk ve donuktu, o ise aksine endişeli bakıyordu bana. Duygudan yoksun sesimle konuştum.

"Her gün defalarca ölen biri, fiziksel olarak ölse emin ol bu onun yararına olur. Hem sen-"

Cümlemi tamamlayamadan öksürmeye başladım. Ağzımı kapattığım elim kanlar içindeydi. Yine kan öksürmüştüm. Kanlı elimi gördüğünde Selim daha da endişelendi. "İyi misin?"

Öksürmem bittiğinde yere tükürdüm ve konuştum. "Hem sen beni kurtarmasaydın bile ben zaten öleceğim. Karaciğer kanseriyim ben. Siroz. Bunun bir tedavisi yok. Boğularak ölseydim acı çekmeyecektim, ölümüm hızlanacaktı. Şimdi ise, bu kanser öldürecek beni yavaş yavaş. Fazla ömrüm de kalmadı zaten, en fazla 2 bilemedin 3 senem var."

"Peki ya Yaprak, o biliyor mu?"

"Hayır. Söylemedim ve söylemeyi de düşünmüyorum şahsen. Ben öldüğümde öğrenecek."

"Ben- Ben ne diyeceğimi bilmiyorum Su..."

Tekrar gözlerinin içine baktım ve konuştum. "Bana acıma, ben bile kendime acımıyorum. Boş ver, bu dünyadan bir serseri eksilmiş olacak çok mu? Hem sen bana değil kendine acımalısın. Bana değil kendine üzülmelisin. Bu kadar net konuştuğum için kusura bakma Selim ama..."

"Ama ne Su? Neden kendim için endişeleneyim?"

"Aslı seni en yakın ikinci arkadaşın olan Berkay ile aldatıyor. Bana inan ya da inanma bu benim umurumda değil ama kanıtlarım olmasa bu kadar emin konuşmam."

Telefonumu açıp Berkay ve Aslının birlikteyken çekilmiş tüm fotoğraflarını gösterdim. Barda, parkta, sinemada çoğu zaman yiyişirlerken çekilmiş fotoğraflarını gördüğünde Selimin sinirlendiğini fark ettim. Elimi omzuna koydum ve konuştum. "Sakin ol. O senin arkadaşın bile değildi en başından beri. Amacı Aslıydı ve Aslıyı da kendini tatmin etmek için kullanıyor. Berkayı bir yerde görüp dövemezsin çünkü şu an hastanede, yoğun bakımda yatıyor. Senin yerine ben dövdüm. İstersen fotoğrafları sana atabilirim."

"Çok iyi olur. Berkay için de teşekkür ederim ama senin başın belaya girmedi mi?"

"Benim başım her zaman belada."

İkimizde hafifçe gülümsedik. Selim bana numarasını söyledi, ben de kayıt edip fotoğrafları Selime gönderdim. Anında fotoğrafları Aslıya atıp bir ton küfür ettikten sonra ayrıldı. Telefonu sinirle kapatıp bir sigara yaktı. Yaktığı sigarasını elinden aldım ve konuştum. "Kendine tekrar yakarsın"

Bana baktı, gülümsedi ve yeni bir sigara yaktı. Bir kaç dakika daha oturduktan sonra ayağa kalktım ve yürümeye başladım. Selim de arkamdan geliyordu. Tek kelime etmeden Yaprak ve Cem'in yanına gittik. Biz geldiğimizde ayağa kalktılar ve bize bakmaya başladılar sanki bir açıklama bekliyor gibi.

"Haydi biz gidelim artık. Belki daha sonra tekrar karşılaşırız." Dedim ve yerde duran çantamı aldım. Yaprak da çantasını aldığında eve doğru yürümeye başladık. Yaklaşık bir yirmi dakika içinde eve varmıştık. Çantamı bir kenara attım ve mutfağa girdim. Buzdolabından bir bira çıkardım. Tek seferde açıp içmeye başladım. Yaprak hala bir açıklama bekliyor gibi bakıyordu.

"Ne var?" dedim normal bir şekilde.

"Ne oldu? Bir gittiniz iki saat sonra geldiniz." dedi meraklı bir sesle.

Ufak çaplı bir kahkaha attım ve konuştum "Aslıdan yanımda ayrıldı. Her şeyi anlattım."

Yaprakta benim gibi güldüğünde telefonum çalmaya başladı. Arayan kişi Şenol abiydi. Benim 7 yıldır kafes dövüşlerimi ayarlayan kişi.

"Efendim abi?"

"Su nasılsın kızım?"

"Aynı abi bildiğin gibi. Dövüş mü var?"

"Yok kızım başka bir iş için aradım seni. Benim çok yakın bir arkadaşım var, sokak dövüşü okulu açacak. Bir çocuğu daha çağırdım olur dedi. Seni de hoca olarak bekliyoruz."

"Ne zaman başlıyoruz abi?"

"Yarın saat tam 15:00 da kızım ben sana konum atacağım. Kuzenini de getirebilirsin."

"Tamamdır abim yarın görüşürüz."

Telefonu kapattım ve Yaprağa olanları anlattım. Sırayla duşa girdikten sonra saat gece ikiye kadar içtik, sonra da sızmışız zaten.


ÖLÜME BİR ADIM UZAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin