8

5 1 0
                                    

Geride Kalanlar

Selim Yiğit'in anlatımı ile;

"Ne var biliyor musun Selim, benim bu güne kadar elimden tutan olmadı. Derdimi dinleyecek, çare bulacak biri olmadı. Ben dokuz yaşındaydım ailemi ve doğmayan kardeşimi o trafik kazasında kaybettiğimde, ben 11 yaşındaydım Yaprağa babası şiddet uygulamasın diye kendimi öne attığımda, ben lisedeydim sırf Yaprağı o evden kurtarmak için buraya taşınıp bir hayat kurmaya çalıştığımda. Ben 12 yaşındaydım karaciğer kanseri olduğumu öğrendiğimde, ben 16 yaşındaydım siroz olduğum haberini aldığımda. Sırf bunu kimseye bir şey anlatamadığım için Yaprağa söyleyemedim. Üzülmesini istemedim çünkü bizim birbirimizden başka kimsemiz yok! Yaprak benim doğmayan kardeşim gibi ve ben onu sırf kimseye bir şeyimi anlatamıyorum diye kaybedeceğim düşüncesi beni öldürüyor anladın mı! BEN HİÇ BİR ZAMAN YAŞAMADIM ZATEN, şu saatten sonra ölsem de bir şey fark etmez benim için.."

Su bu sözlerden sonra bize sadece haritayı bırakıp eşyalarını topladı ve koşarak yanımızdan ayrıldı. Onun böyle bir hayatı olduğunu bilmiyordum fakat bana bir anda anlattıklarının sadece küçük bir kısım olduğunu biliyordum. Su gittikten bir kaç saniye sonra Yaprak ve Cem de oturdukları yerden çıktılar ve yanıma geldiler. Ne olduğunu sorduklarında geçiştirmek için "Böyle olması gerekiyordu, gitmek istedi ve gitti. Sadece Haritayı bıraktı. Peşinden gitmemizi değil görevimizi yerine getirmemizi istiyor bu yüzden devam etmeliyiz." dedim ve yürümeye başladım. 


**************

Aradan yaklaşık 5 saat geçmişti. Su'yun gitmeden önceki son sözleri hala kafamın içinde dönüyordu. Bir hastalık yüzünden hayatında ki tek değerli şeyi kaybetmişti. Yaprak ondan uzaklaşmıştı. Belki de daha neler vardı, neler kurcalıyordu aklını? Peki ya şu an neredeydi? İyi miydi? Isırılmış mıydı? Yaralanmış mıydı? Yaşıyor muydu? Erzağı var mıydı? Hava kararıyordu, sığınacak bir yeri var mıydı? O an onu ne kadar çok düşündüğümü ve onun için ne kadar endişelendiğimi fark ettim. Daldığım düşüncelerimden Canın bana seslenişi ile ayrıldım. Ve o an fark ettim nasıl bir tehlike ile baş başa olduğumuzu. Etrafımız zombiler tarafından sarılmıştı! 

Yaprak teker teker kafalarına ok atıyor, Can tabancası ile ateş ediyordu. Pompalının ağzına mermisini verdim ve ben de gelenlere ateş ettim fakat bitmek tükenmek bilmiyorlardı! Mermilerimiz bitmek üzereydi ve her seferinde daha çok geliyorlardı! 

O anda bir müzik sesi duyuldu. 

"Son arzun nedir diye
Gelip de bana sorsalar
Gözlerime bakıp da
Her şeyi anlasalar"

Nilüfer'in "Son Arzum" şarkısı bütün sessizliği bir anda bozmuştu. Zombilerin hepsi sese doğru gitmeye başladı. Etrafımız açıldığında bir patlama sesi duyuldu. Yaprak bir anda "Koşun!" dedi aynı Su gibi, ya da bana öyle gelmişti bilmiyordum. Bir anda koşmaya başladığımızda çalıların altında ki bir şey dikkatimi çekti. Bir kapak vardı. Bu kapak Güvenli Bölge 2'ye aitti. 

Hızlıca sığınağa girdik ve kapıları kilitledik. Etrafı kontrol ettikten sonra cephanemizi doldurduk ve odalarımıza geçip konuşmaya başladık. 

"Bizi orada kurtaran da kimdi?" dedi Can kafa karışıklığıyla. 

"Sanırım Su. Nilüferi o dinler çünkü. Ama neden kurtarmış olsun ki bizi?" Yaprak bir buruklukla konuşmuştu. 

Su gibi, donuk sesimle ve gözlerimle cevap verdim ikisine de. "Eğer bizi kurtaran kişi Suysa emin ol Yaprak bizi çok sevdiği için kurtarmadı. Seni korumaya çalıştı. Belki biliyorsun, belki bilmiyorsun ama Su sana değer veriyor ve senin için canını bile verebilir. Eğer o kişi Suysa bizi değil seni kurtardı o. Bizi de sadece sana göz kulak olmamız için kurtardı. Biliyorum şimdi benim bakıcıya ihtiyacım yok gibisinden bir cümle kuracaksın ama gerçek bu. Sana hastalığını söylemedi, çünkü seni üzmek istemedi. Ama sen bunu öğrendiğinde ona sırt çevirdin, o da kardeşini kaybettiğini düşündü ve artık yaşamaktan iyice vazgeçti. Yanlış anlama seni suçlamıyorum sadece gerçekleri söylüyorum. Uyuyun artık enerjimizi toplamamız gerek!"




*******************



"BEKLE! BEKLE, DUR!"

"LÜTFEN, SADECE YÜZÜNÜ GÖRMEK İSTİYORUM!"

"KİMSİN SEN?"

"DUR ARTIK LÜTFEN!"

Önümde ki beyaz elbiseli, siyah saçlı kadının peşinden koşuyordum. Kadın bir anda ormana girdi ve koşmaya devam etti. Bir süre sonra durduğunda, ona biraz yaklaştım ve omzuna dokundum. Bana doğru döndüğünde o kadının Su olduğunu anladım.  

O anda yataktan sıçradım ve etrafıma bakındım. yüzümü yıkamak için odadan çıktım ve karanlık koridorda yürümeye başladım. Banyonun olduğu koridorda birini gördüm. Mutfaktan yayılan loş ışıkla o kişinin yüzünü seçmeye çalıştım. Siyah saçlar, hafif kemikli bir yüz, mavi gözler... "Su?" dedim fısıltılı bir sesle. O kişi bana iyice yaklaştı ve boynuma sarıldı. Kulağıma iki cümle fısıldadı. "Sadece bir rüya gördün Selim, kendinize iyi bakın."  Saniyeler içinde benden ayrıldı ve sessiz adımlarla sığınaktan dışarı çıktı. 

Bu da mı bir rüyaydı?

Hayır! Bu bir rüya olamazdı. 

O sarılma bir rüyadan kat ve kat daha güzeldi...


ÖLÜME BİR ADIM UZAKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin