9.Bölüm

1.5K 88 15
                                    

kitapokurdayazarda1' e ithaf edilmiştir.
____________________

Sadece izlemekle yetindim ona bir şey diyemezdim hakkım yoktu o sultandı önce beni sevdiğini söyler haseki ilan ederdi akşamınada soluğu başkasının yanında alırdı çünkü o sultandı istediğini yapardı

Tam geri dönme kararı almıştım ki sultanın gözleri beni buldu gülümsedi birde pişkin pişkin gülüyordu yanındaki kızın başını göğsünden çekip divanda oturur hale geldi ve "Gülbahar" dedi benimle oynuyordu madem öyle karşılığını alacaktı

Burnumu çekip hiçbir şey yokmuş gibi "Sultanım beni çağırmıştınız" dedim gözleri şaşkınlıkla açıldı herhalde benim ona bağırıp çağırmamı bekliyordu hemen yüzündeki afallamış ifadeyi düzeltip tekrar gülümsedi "Ha evet unutmuşum bugün mihrişah misafirim olacak başka zamana artık" dedi

Kırılan kalbime tekrar ve tekrar sultan mehmetin benim hiçbir şeyim olduğunu hatırlattım bozuntuya vermeden başımı salladım "Siz nasıl isterseniz hünkarım" dedim "İzninizle ben çıkayım" sultan ise "Bekle" dedi gömleğinin açık düğmelerini kapatıp ayağa kalktı

Yanındaki cariyeye dönerek "Sen içeri geç birazdan geleceğim" dedi kız baş selamı vererek içeri girdi sultan elini sırtında bağladı ve bana arkasını dönüp manzarayı izlemeye başladı neydi bu şimdi

"Konuşamadık dün gece haremde bazı meseleler olmuş" dedi. Bana sırtını döndüğü için gözümden akan yaşları görmüyordu sessizce burnumu çekip "Evet sultanım" dedim sesimin titrememesi beni sevindirmişti
"Sana saldıran cariyeleri belirledik" dedi "Onlara cezalarını sen vermek istermisin" gözlerimi silip "Benim isteğime göremi cezalandıracağınıza göre düşüncelerime önem veriyorsunuz" dedim

Yüzünü bana dönüp "Önem vermeseydim sorarmıydım" dedi yüzünde bana acır gibi bir ifade vardı ve bu benim canımı yakıyordu kendimi toparlamaya çalışıp konuşmaya devam ettim "Önemi yok sultanım onları affetmenizi istiyorum" dedim bu dediğime kaşlarını çatarak karşılık verdi

Biraz sonra tekrardan konuşmaya başladı "Neden" dedi yüzü bir duygu barındırmıyordu sanki dün gece bana kıymetlim diyen o değilmiş gibi konuşuyordu ben yinede bozuntuya vermeden sanki hiç kırılmamış gibi oyuna devam ettim "Ben zaten burdan gidicem sultanım benim için zarar görmelerine gerek yok" dedim Ses etmedi yüzünde alaylı bir ifade peydah oldu ve gülümsedi sırtında bağladığı ellerini çözüp tekrardan divana oturdu
"Demek gideceksin öylemi" birden histerik bir kahkaha attı "Nasıl çıkacaksın burdan" dedi

Her ne kadar umursamaz davranmaya çalışsamda gözyaşlarım benden bağımsız akıyordu sultan ağladığımı görünce ayağa kalkıp bana doğru bir adım attı fakat ben iki elimi yumruk yapıp sertçe göğsüne vurdum resmen benimle eğleniyordu üstelik benim o istemeden burdan gidemeyeceğimi bu yaptıklarına rağmen onun yaninda kalmak zorunda olduğumu söylüyordu

Çıldırmak üzereydim ama bu onun umrunda bile değildi "Benimle eğleniyorsun" dedim "Bütün bunları bilerek yapıyorsun" derin bir nefes aldı kendini dizginlemeye çalışıyor gibiydi bense aynı onun yaptığı gibi onu hiç duymamış gibi devam ettim "Amacın ne beni haseki ilan ettiğin günün akşamı soluğu başka kadının yanında alıyorsun bana aşık olduğunu söylüyorsun ama şu yaptıklarına bak" dedim

"Bu gün aynı şeyi gülşah hatunada söyledim hatun fakat anlaşılan o ki sen iyi anlayamamışsın bu saray, bu harem hatta bu sarayın içindeki herkes ve herşey bana ait bu saray iki tarifeden oluşur gülbahar, padişah ve kulları ve kullar padişahın yaptıklarını sorgulayamazlar. Ben böyle uygun gördüm seni haseki ilan etmem gerekiyordu ettim bu akşam bu kadının misafirim olması gerekiyodu oldu şimdi cevabını aldığına göre dışarı çık" dedi umursamazca

Anlaşılan o ki sultan sadece onu eğlendirecek bir oyun oynamak istemişti beni sevdiği falan yoktu yada sevgisi sadece beni elde ettiğini hissedene kadardı zorlukla yutkunup başımı salladım sanırım bu saraydan gitmenin zamanı gelmişti eve nasıl döneceğimi bilmiyordum ama eve dönüş yolunu bulmak için öncelikle bu saraydan çıkmam gerekiyordu gitmek için kapıya adımlamıştım ki aklıma gelen şeyle duraksadım sultan mehmete o paşanın odasında gördüğüm mektuptan bahsetmemiştim

Peki bu benim için önemlimiydi benimle böylesine oynayan duygularımla eğlenen bir adamın hayatı benim ne kadar umrumdaydı arkamı dönüp son kez sultanın yüzüne baktım ifadesiz ve duygusuzdu soğuk bakışları bana artık gitmem gerektiğini söylüyordu

Söylemeyecektim nede olsa o sultan mehmetti kendini koruyabilirdi balkon kapısını aralayıp içeriye girdim yatağın üzerinde oturmuş olan kadın beni görünce hızla ayağa kalktı sultan mehmedin yatağına girecek olan kadın bana sultan mehmet için saygı duyuyordu ne kadar ironik. Kızın yüzüne bakmadan dışarı çıktım aynı şekilde kapı önünde hiç duraksamdan ilerledim nöbetçilerin fısıltılarını duyabiliyordum ama dönüp arkama bakmadım.

Fatih Sultan Mehmetin ağzından...

Gülbahar çıktıktan sonra bende arkasından içeri girdim her ne kadar baş ağrım beni zorlasada yinede sesimi güçlü tutmaya çalılarak beni ayakta bekleyen cariyeye "Çıkabilirsin kapıdaki nöbetçilere söyle mehmet paşayı çağırsınlar" dedikten sonra yatağın üzerine geçip oturdum gülbaharın bana kırıldığını elbette farketmiştim hatta biraz ileri gittiğiminde ama artık daha fazla sabretmek istemiyordum üstelik bir karar vermesi gerekiyordu sürekli gitmekten bahsediyordu hareketleri ise tam tersini gösteriyordu belki beni böyle başkasıyla görürse bana bir adam atar diye düşünmüştüm ama sanırım oyunum ters tepmişti

Kafamdaki düşüncelerden kurtulmak adına başımı iki yana salladım başımdaki müthiş ağrı bir türlü azalmak bilmiyordu elimi başıma atıp ağrıyı biraz olsun azaltmak adına ovdum o sırada elimi tutup başımdan indiren cariyeyle kendime geldim oysa gitmesini söylemiştim "Sana-" dedim fakat o ben lafımı tamamlamadan konuşmaya başladı "hünkarım izin verirseniz size şifa olmak istiyorum" dedi başımdaki ağrıdan ne dediğini anlamıyordum bile böyle devam ederse başım çatlayacaktı ben cevap vermeden başımı dizine yatıran kadın yavaşça şakalarıma masaj yapmaya başlamıştı

Ağrının azalması beni biraz olsun rahatlatmıştı neden birden bire başıma böyle bir ağrı sağlandığını elbetteki az çok tahmin edebiliyordum şehzade iken bir cariye tarafından zehirlenmiştim sonralarda iyileşmiş olsamda tabiki kaçınılmaz bir şekilde bu zehir bende bazı hasarlar bırakmıştı bu baş ağrısı ise o hasarlardan biri idi

Başımdaki ağrının geçmesi beni düşüncelerdende arındırmıştı sanırım bir süre hem beden hem akıl sağlığım için düşüncelerime ara vermem gerekiyordu devlet işleri, hanedan, savaşlar, elçiler, derken kendime bir türlü vakit ayıramamıştım ve bu da hastalıklarımın tetiklenmesine neden olmuştu ben düşüncelerle boğuşurken şakaklarıma yapılan masajında etkisi ile gözlerim kapanmaya başlamıştı tam o sırada dudaklarıma değen sıcaklık ile hızla gözlerimi açtım.

_______________________________

Diyeceksinizki bölüm niye bu kadar kısa

E tabi sizde haklısınız ama bence o kadarda kısa değil 922 kelime

Ben nede olsa sınır geç dolar diye bölüm stoklamamıştım bu yüzden bu seferlik sınırı kaldırıyorum

AYRICA YAZDIKLARIMI VEYA SINIR  KONUSUNU SAÇMA BULAN, KİTABIMI BEĞENMEYEN VARSA OKUMASIN. RİCA EDİYORUM SAÇMA SAPAN YORUMLAR YAPMAYIN.

Aşk-ı Muhal (Fatih Sultan Mehmet)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin