³

386 46 26
                                    

Telefonunun çalmasıyla uyanmıştı Jisung, uykulu haliyle eliyle telefonu aramaya çalışırken yere düşmüştü, canı yanmıştı. Telefonunu aldı ve arayan kişiye baktı, Seungmin arıyordu. Telefonu açıp kulağına götürdü.

'Noldu?'

'Yeni mi uyanıyorsun?!'

'evet, neden?'

'Ya salak mısın sen?! Saatin kaç olduğundan haberin var mı?'

Telefonunu kulağından uzaklaştırıp saate baktı.

'Hassiktir!'

'Gerizekalı, hazırlan çabuk. Bugün ben bırakacağım seni, otobüsle geç kalırsın'

'Yaşa be Seung!'

'Ya hazırlansana, geç kalacaksın'

'Tamam, tamam. Bayy'

Telefonu kapatıp yatağına fırlattı ve elini yüzünü yıkamak için banyoya gitti, yıkadıktan sonra dolabından Üzerine beyaz bir kısa kollu tişört ve onun üstünede mavi bir gömlek aldı, altına ise fazla bol olmayan siyah pantolonunu giydikten sonra çantasına gerekli olan bütün eşyaları atıp tek omuzuna taktı ve odadan çıktı. Yemek yemeye şansı olmadığı için sonraya erteledi. Anahtarıda aldıktan sonra ayakkabılarını giydi ve dışarı çıktı, Seungmin'in olduğunu düşündüğü arabanın kapısını açıp içeri girdi ve Seungmin'e baktı. Ama bir sorun vardı, o kişi Seungmin değildi. “Ah...özür dilerim, ben...şey... arkadaşımın arabası sandım”, Jisung hızla arabadan çıktı ve koşar adımlarla oradan uzaklaştı. Bu sefer Seungmin'in arabasına binip ellerini yüzüne kapattı ve derin bir nefes aldı. “Rezil oldum Seungmin, rezil!” diye bağırarak söylendi Jisung, Seungmin sadece onun bu haline gülmüş ve daha sonrasında da arabayı çalıştırmıştı. “Toplantıya geç kaldığın için büyük bir azar işiteceksin bence” Jisung sadece kafa sallamıştı. Camı açıp kafasını yasladı ve dışarıyı izlemeye başladı. Fazla zaman geçmedende gelmişlerdi zaten.

Jisung arabadan inip Seungmin'e el sallamış sonra ise önünde bulunduğu şirketin içine girip hızla merdivenlerden çıkmaya başlamıştı. Koridorun sonunda bolunan odaya doğru hızla ilerlemeye başlamıştı, kapıyı tıklatıp içeri girdiğinde herkesin ona baktığını gördü. Eğilip selam vermiş, ardından da geç kaldığı için özür dilemişti. Sandalyelerden birisine geçtiğinde çantasından bilgisayarını ve dosyasını çıkarmıştı. “Evet Bay Han, sizi dinliyoruz”, Jisung yerinden kalkmış ve dosyalarını eline alarak başkana uzatmıştı. “Öncelikle bütün yazdığım kitaplar gibi yazmak istiyorum fakat bu sefer bütün duyguları karıştırmak, okuyucunun meraklanmasına ve farklı duyguları art arda yaşamasını istiyorum” dediklerini bitirdikten sonra derin bir nefes almış ve onu dinleyenlere göz atmıştı. Editör Kim'in hoşuna gitmiş olacaktı ki hemen konuşmaya başladı, “Bence güzel bir hikaye olabilir, okuyucuları meraklandırmak ve onlara duygu yaşatmak kitabınız için oldukça iyi olabilir. Ve ayrıca çok beğenilirse ikinci kitabınıda çıkarabilirsiniz. Peki bu dediğiniz kitap hangi tür olacak? Merak dediğinize ve farklı duygular dediğinize göre fantastik tarzı bir şey olacak gibi umuyorum” deyip konuşmasını bitirdi. Jisung, sırıttı.

“Romantik olacak” dediği şeyle herkes şaşırmıştı, şaşırılcak bir şey değildi aslında çünkü Jisung hep romantik tür yazardı. Başkan hemen boğazını temizleyip konuşmaya başladı, “Yazar bey, acaba diyorum yeni tür kitaplar mı yazsanız? Hem okuyucularınız yeni tür kitaplar istiyordur belki. Bir deneseniz olmaz mı?” Jisung, hemen kafasını hayır anlamında salladı. “Hayır efendim, ben şuan gayet iyiyim ve okuyucularımda gayet memnun. Hem fantastik tür yazacağım fiye içinde aşk olmayacak anlamına gelmiyor bu yüzden istesem yazarım. Eğer kabul etmeyecekseniz bu yayınevinden ayrılacağım” demiş ve eşyalarını toplamaya başlamıştı. Ardından olaya Bayan Seo müdahale etmişti, “Hayır yazar bey, hiçbir sıkıntı yok siz istediğiniz gibi hikayelerinizi yazabilirsini. Biz sadece sizin için bir değişiklik olsun istedik” ardından tuttuğu nefesi serbest bırakıp derin bir nefes almıştı. Jisung olduğu yerde durup 'peki' demiş ve tekrar yerine oturmuştu.

Theory Of Love Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin