Eyes don't lie - İsabel Larosa
spoiler....
Yeni bölümden hepinize merhabalar. Telefonum kırıldı, yenisini de almam zaten siktir et. Bugün biraz daha tanıyacağız Eylül'ü ve yaşamını. E o zaman iyi okumalar...
*
*
*
''Kim bu sik!?'' dedi İrem sorgulayıcı ve öfke dolu sesiyle. Bu sana aşık ha. ''Eylül, sana diyorum.'' dedi. Hemen ardından ''Seni rahatsız mı ediyor, tanıyor musun. Evin adresini nereden biliyor. Mor glayör yollayacak kadar yakının mı? Ne hatası yaptı? Sikerim onu.'' diyerek cümleleri peş peşe sıraladı.
Bu da herkesi sikiyor çok gergin, papatya çayı versene almıştın ya. Sakin bir ifadeyle ona baktım. Önümde ufak voltalar atıyor, kendi kendine konuşuyordu. ''İrem,'' diyerek bakışlarını bana çevirmesini sağladım.
''İstediğimiz sorudan başlayabiliyor muyuz?'' diyerek sabah yaptığı konuşmaya atıfta bulundum. Sanki bir tık sinirli gibi ama sen bilirsin. ''Başla.'' dedi. Siniri bana değildi. Onu bilinmezlik kızdırırdı.
Adamın kim olduğunu bilmek istiyordu. En korumacı olanımız İrem'di. Ben, Can ve o arasında. Daha fazla onu bilinmezlikte bırakmayarak sorularını cevapladım.
''Evimin adresini nereden buldu, bilmiyorum.'' dedim ama sözümü kesti. ''Nasıl buldu evi o zaman, kim lan bu.'' Sinirlenmişti. ''Bak önce bir dinle ki anlatayım. Sakin ol.'' dedim.
Biraz duruldu ve sandalyesine geçip oturdu. Derin derin nefesler alarak kendini sakinleştirdi. Daha sakin bir ses tonuyla, ''Tamam kim bu eleman, ne zaman tanıştınız.'' dedi.
''Dün klinik kapanacağı zaman kliniğe kedisini getirdi, zehirlenmişti tedavi ettim. Daha sonra dışarı çıktık. Tam konuşacağımız sırada sen aradın. Ben seninle konuşurken ondan uzaklaştım, o da o sırada arabasına binip gitti.'' dedim. Huh çok konuşmuştum. Derin bir nefes aldım.
''Mor glayörler ne iş?'' diye sordu. ''Bilmiyorum.'' dedim. ''Peki mujer hermosa diyecek yakınlığı nereden buldu, bu?'' dedi.
''Mujer hermosa ne demek ki?'' diye sordum. Harbiden bunu hiç sorgulamamıştım. Hangi dil la acaba, kulağa güzel geliyor. ''Güzel kadın demek.'' diyerek beni aydınlattı.
Konuşmaya devam edeceği sırada telefonu çaldı. Telefonu hızlı hareketlerle açıp kulağına koydu. ''Evet...... Tamam....... Bu akşam olabilir......... Konumu atarım....... Problem yok...... Birazdan geliyorum kliniğe....... Tamam.'' diyerek telefonu kapattı.
''Hadi sofrayı kaldıralım klinikten çağırıyorlar. Bu akşam ufak çaplı bir ortaklık için karşı tarafla yemeğe çıkacağım.'' dedi. ''Akşam geç mi gelirsin?'' diye sordum. Dört belki beş dakika düşündü.
''Bilmiyorum, uzaya da bilir. Haber veririm.'' diyerek ayağa kalktı. Onunla birlikte bende ayağa kalktım ve sofrayı hızlıca topladık. Bulaşıkları makinaya dizerken bana ''Sen git hazırlan benim hazırlanmam kısa sürüyor. Bugün seni kliniğe ben bırakacağım.'' dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ISADORA
ChickLitRuhunun parmak uçlarında geçmişinin acısı, çektiği yalnızlıklar ve hüzün dökülen bir kadın. Aldığı her bir darbeyle eskisinden sert taşlarla çevresini ören bir kadın. Çığlıklarını sessizliğine saklayan bir kadın. Kalbi acıya dolmuş bir kadın... Baş...