Alarmımın sesiyle uyandım. Hatırladıklarımla kaşlarımı çattım, gerçekten de her şey rüyaydı.
Yaşananların rüya olmasının verdiği rahatlamayla gülümsedim. Tarihe baktım. 6 Temmuz 2023.
Hazırlanıp aşağı inmiştim. Annem yine haber dinliyordu. Ruhsuzca masaya oturdum.
"Arkadaşlarınla da paylaş fazlaca yaptım." Anneme baktım, gözünü televizyondan çekmiyordu. Bir tren kazası haberi vardı. Yine mi?
"Teşekkürler anne. Ama farklı bir yemek yapsaydın daha güzel olurdu." Bana kaşlarını çatarak baktı,
"İki aydır yapmadığım yemek farklı sayılmıyor mu?" Of anne daha dün verdin ya. Uzatmamak için bir şey demedim ama annem bir garipti.
"Hadi Felix yemeğini ye geç kalacaksın." Gülümseyerek konuşunca masadan kalktım, iştahım yoktu.
"İştahım yok, ben okula gidiyorum." Arkamdan seslenmeye devam ediyordu.
"Aç mı gideceksin? Felix!" Kendimi evden dışarı attım. Okula gidesim de yoktu ama notlarımı da düşünmeliydim.
Okulda dışlanıyoranız, okul sizin için sadece notlardan ibaretti. Ben ve Jeongin gibi. Ben yine iyiydim, Jeongin'e yapmadıkları zorbalık kalmamıştı.
Düşüncelere dalmış yürürken Hyunjin'i gördüm. Bir süre bakıştık. Otobüsün biri ani fren yapana kadar bana baktı.
Bir kedi ölmüştü ve yine herkes durmuş o tarafa bakıyordu.
•••
"Hey, etkinlik parası çalınmış! Dün sınıftan en son kim çıktı?" Tuhaf bir şekilde her şey kendini tekrar ediyordu.
Yine Jeongin'in sırasını boşalttılar. Bu sefer Jeongin tepki vermiyordu, beklediği bir şey oluyor gibi bitmesini bekliyordu.
"Hey! Jeongin etkinlik parasını çalmış."
Hyunjin'in sınıfa dalmasıyla çocuğun lafı yarıda kesildi. Hyunjin, Jeongin'i yakasından tutup dışarı sürüklemeye başlayınca Changbin ve Seungmin de peşlerinden çıktılar. Tabii ben de.
"Ceset araması da ne?" Hyunjin gergince soruyordu. Jeongin telefonunu açıp bize doğru çevirdi. Bilmediğim bir dilde bir şeyler yazıyordu.
"Çevirir misin?"
"Ceset araması gece yarısı başlıyor. Kırmızı kızdan kaçın. Dün biraz araştırma yaptım."
"Neden aynı günü yaşıyoruz?" Hyunjin sorularını sıralarken Jeongin bıkkınca iç çekti.
"Ceset araması bitene kadar yarın olmayacak."
Bay Bang merdivenlerin başında belirince herkes sustu. Gözlerini kısıp bize bakıyordu. Yönünü çevirip yukarı geri çıktı.
"Bu da neydi şimdi?"
Hepimiz Bay Bang'in arkasından bakarken bir kız sınıftan çıkıp Changbin'e seslendi.
"Changbin, komite üyelerini seçecektik."
"Yarın yapalım."
•••
Vakit gece yarısını bulduğunda yine şapeldeydik.
"Dağılıp parçaları arayalım. Bulan direk şapele gelip parçayı tabuttaki yerine koysun." Biri hariç herkes Jeongin'i onaylamıştı.
Minho yere çöküp oturdu. "Bu saçma oyunda yokum." Ona bir şey demeden okula dağıldık.
Okulun ikinci katında görsel sanatlar sınıfındaydım. Changbin ve Seungmin beraberlerdi ama beni istemeyeceklerini düşünüp onlarla gitmemiştim.
Bir heykel kafasına çarpınca korkup irkildim. Sakin olmalıydım. Zaten sınıf karanlıktı, tek ışık sınıf pencerelerinden vuran ay ışığıydı.
Işıkların açılmasıyla ağzıma bir el kapanması bir oldu. Gözlerimi kocaman açıp hızla arkamı döndüm.
"Benim, sakin ol." Hyunjin fısıldayarak konuşunca derin bir nefes aldım.
"Işığı kapat, bizi bulacak."
Gülerek bir sıraya yaslandı. "Korkak bir tavuk gibisin Felix." Ben bir şey demeyince tekrar konuştu.
"Gördüğüm her sınıfın ışığını açtım. Böyle aramak daha kolay olur." Tamam, mantıklıydı.
"Ben burayı aradım, sadece arkadaki oda kaldı." Başını çevirip işaret ettiğim yere baktı.
Kapının üstünde 'Sınav odası Öğrenciler giremez' yazıyordu. Hyunjin oraya gidip yavaşça kolu indirip kapıyı açtı. Ofis odasına benziyordu.
"Lanet olsun, ışıkları bozuk."
Sınıftan yansıyan ışıkla odayı aramaya başladık. Bütün çekmeceleri ve dolapları karıştırmıştık ama bir şey yoktu.
Başımı kaldırıp Hyunjin'e bakınca onu gördüm. "Arkanda."
Hyunjin korkuyla başını çevirdi. "Beni korkuttun."
Köşedeki masanın üstünde bir akvaryum vardı ve içinde bir kol yüzüyordu. İkimiz de o tarafa yaklaştık.
"Aradığımız şey bu mu?" En azından kanlı falan değildi.
Hyunjin'in elini akvaryuma sokup kolu almasıyla sınıftan gelen ışığın kesilmesi bir oldu.
Islak ayak sesleri sınıfta dolaşıyordu.
Yine ölecektik.
Hyunjin kolu elime tutuşturdu. "Bunu şapele götür." Korkuyla başımı salladım.
Koşarak odadan çıktı. Kırmızı kıza bağırıyordu."Gel de yakala!"Bende hızla odadan çıktım ama sıralardan birine takılıp yere kapaklanmıştım. Hyunjin'in peşindeki kız dönüp bana baktı.
"Felix git!"
Hyunjin gücü yettiğince kızı engellemeye çalışıyordu. Hemen ayağa kalkıp sınıftan çıktım. Alt kata vardığımda muhtemelen Hyunjin ölmüştü. Hemen ardından Jeongin'in olduğunu tahmin ettiğim bağırış sesleri geldi.
Hâlâ koşarken koridorun diğer ucunda Changbin ve Seungmin'i gördüm. Seungmin bağırıyordu.
"Felix, arkanda!"
Siktir ama.
Onlara doğru koşmaya devam ettim. Seungmin eliyle acil durumlarda indirilen otomatik kepenkin düğmesine bastı. Kepenk yavaş yavaş kapanıyordu ve arkamdaki adım seslerinin hızlandığını duyabiliyordum.
Changbin'in Seungmin'e bağırdığını duydum. "Daha gelmedi!"
"Hepimiz öleceğiz!" Seungmin bir taraftan haklıydı.
Yerde küçük bir boşluk kalınca alttan kayarak öbür tarafa girdim. Nefes nefese birbirimize baktık. Ölmemiştim. Tanrım.
Changbin yaklaşıp elimden düşen yerdeki kola baktı.
"Bu da ne? Kol mu?" Sorusuna hafifçe başımı salladım.
Kepenk sert bir darbe alınca alttan yamulduğunu gördüm. Seungmin çığlık atarken açılan boşluktan çıkan küçük bir el Changbin'in bacağını kavradı ve onu sertçe yere düşürüp çekmeye başladı.
Changbin'in kolunu tutup sürüklenmesini engellemeye çalıştım ama planladığım gibi olmadı. Ben de Changbinle beraber sürüklenmiştim.
Kıyafetlerim Changbin'in kanıyla ıslandı. Sıra bana gelmişti.
Seungmin'in kolu şapele götürebilmesini umut etmekten başka yapabileceğim bir şey kalmamıştı.
___________________________________________
Millet romantik fic yazarken girdiğim haller
Romantik değil diye okunmuyorsa ölürmüşüm
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Re/Member | Hyunlix ✓
Fanfiction"Yarın yok olsan bile Felix, seni bulurum." Kollarını çekip beni kendine doğru çevirdi ve üstünde Hwang Hyun-jin yazan yaka kartını çıkarıp elime verdi. "Sözümün mührü olsun." * "Ceset parçalarının her birini bulup buraya yerleştireceğiz. Küçük bir...