2.8

427 54 25
                                    

Kim Seonwoo'dan

  Riki'nin uzaklaşan adım seslerini duyunca dudağımı ısırdım, geriye dönüp onu da yanımda götürmemek için kendimi zor tutuyordum. Fakat bunu yaparsam onun özgür iradesiyle peşimden gelmesini engellemiş olacaktım ki artık bana gerçek bir adım atsın istiyorsam bunu yapmamam daha iyi olurdu.

  Soyunma odalarını es geçip bana bakan görevli kızın yanından hızlıca geçtim. Her akşam mutlaka selam verirdim, bu tavrıma şaşırmış gibiydi.

  Salondan çıktığımda nispeten serinlemiş havayı ciğerlerime çekip gözlerimi kapattıktan sonra yavaş adımlarla sokakta ilerlemeye başladım. Bir yandan su şişesinin kapağını açmaya çalışıyordum. Aklım ise yaşananlardaydı.

  Haruka gerçekten bana karşı dönüştüğü kişiyse Riki onunla nasıl arkadaş olabilmişti, anlamıyordum. Hisleri yüzünden o an aşırıya kaçmış olabilirdi fakat kendi hisleri yüzünden bir başkasının kalbini kırabilecek sözler sarf etmesi insanlık dışıydı.

  Üstelik... Ucube mi?

  Dudaklarım sinirle gerildiğinde kıkırdadım. Hava kararmış olmasına rağmen sokaklar gündüze kıyasla daha kalabalıktı. Bundan dolayı bana doğru yürüyen birkaç kişinin göz hapsine girmiştim kıkırdayışımla.

  Önce başımı yere eğdim ardındansa bu çok karamsar geldiğinden gökyüzüne kaldırdım. Aklım o kadar dağılmıştı ki bir yere beş saniyeden fazla odaklanamıyordum. Yanımdan geçen insanları izleyerek yürümeye devam ettim.

  Ana caddeye çıkmadan önce bir çocuk parkının yanındaki sokak lambasının altında durup omuzlarımı kaldırdım. Ne kadar umursamamış gibi davransam da geriye bakıp Riki'nin orada olup olmadığını öğrenmek istiyordum.

  Eğer oradaysa, bunu bir onay olarak algılayacaktım. Bir şeyleri aştım ve hislerimi itiraf ediyorum, gibi. Geldim ve bu sefer korkmuyorum, gibi.

  Fakat eğer orada değilse ne yapardım kestiremiyordum. Vaz mı geçerdim?

  Belki de tek ucube benimdir, ha?

  Başımı sarı ışığa doğru kaldırıp ona baktım. Ne zaman bu kadar sevdiğimi algılayamıyordum. Zaman kavramını yitirmiş gibiydim, ne öncesini ne de sonrasını düşünüyordum. Onun sayesinde ilk kez ânı yaşıyordum, düşünmeden. Belki de aşk denen şey buydu, bilemiyorum. Korkunç bir tarafı olsa da güzeldi.

  Tek başımayken gülme sebebim olan Riki'ydi. Başkası için gülmeme gerek kalmadığını hissettirmişti onun için gülmek. Her şeyimle ikilemdeydim, kendimle çelişiyordum çoğu zaman. Belki de aşk paradoksun ta kendisiydi.

  Omzumdaki çantanın kolunu sıkıca tutup ileriye doğru çekiştirdim. Arkama dönsem iyi olacaktı.

  Dudaklarımı birbirine bastırırken yavaşça arkama döndüm. Işığa alışan gözlerim karanlığı algılamakta zorluk çekti bir süre. Göz bebeklerim çaresizce boş karanlıkta geziniyordu. Acizce...

  İlerideki lambanın altında beliren silueti gördüğümde beklentiyle kaşlarımı kaldırdım. Siluet önce ellerini dizlerine koydu, çok sürmeden de doğruldu. Göz göze geldiğim kişinin Riki olduğunu anlamamla yüzüme yayılan gülümsemeye engel olamadım.

  Bana doğru hızlıca yürümeye başladığında yüzündeki şaşkınlık yerini ona bulaştırdığım gülümsemeye bıraktı. Artık aynı ışığın altındayken bir süre birbirimize baktık.

  Sessizlik uzadıkça gerilmeye başlamıştım, Riki'nin konuşmaya pek niyeti yok gibiydi.

  Elim ensemde gezinirken aramızdaki son mesafeyi de kapatınca başımı yüzüne doğru kaldırdım. İkimizin de yüzündeki gülümseme yok olalı bir süre oluyordu.

  Elleri yüzüme doğru çıkarken yüzüme yaklaşan yüzüyle aklıma odada tek başınayken söyledikleri geldi. Gözlerim irileşirken yanaklarımda ellerini, dudaklarımda ise dudaklarını hissettim. Bir süre öylece durduğunda kapanan gözlerini izlerken yutkundum. Bu klüp odasındakinden daha gericiydi.

  Kendi ensemdeki elimi Riki'nin saçlarına götürdüğümde bunu bir onay olarak kabul etmiş olacak ki dudaklarımın üzerindeki dudakları hareketlendi. Yavaşça dudaklarımı emmeye başladığında ondan daha yavaş bir şekilde ona karşılık verdim. Bu ilk seferinden oldukça farklıydı, üstelik daha güzeldi.

  Sessiz sokakta sadece Riki'nin dudaklarımı emerken çıkarttığı sesler yankılanıyordu. Bunu dinlemek kalbimi daha çok hızlandırırken nefessiz kaldığımı hissettim. Riki'nin saçlarındaki elim orada gezinmeye devam ederken diğer elimi yüzümü okşayan eline götürdüm. Fark edip dudaklarını ayırması zaman aldığından nefes nefese kalmıştım.

  Gözlerimi açtığımda ilk gördüğüm aralanmış dudaklarıydı. Onun dudakları bu haldeyken benimkiler nasıldı düşünmek istemiyordum, kalbime iyi gelmiyordu.

  Gözlerimi hâlâ kapalı olan gözlerine çıkarttığımda gülümsedim. Nedensizce kapalı gözlerini izlemekten zevk alıyordum. Eğer nedeni varsa da bunu öğrenmem için daha fazla zaman gerekliydi, mümkün olduğunca fazla zaman...

  Gözlerini açtığında sessizce beni izledikten sonra eğilip benim de ona yaptığım gibi sesli bir öpücük bıraktı dudaklarıma. Gülümsemem genişlerken başımı parka çevirip ona yaslandım. Burada kalabilmem için ne kadar küçülmem gerekiyorsa o kadar küçülmek istiyordum.

  Bir kolu belimi sararken diğer elini saçlarımda hissettim. Saçlarımı okşarken başını eğip yüzünü oraya gömdüğünde gözlerimi kapattım. Kollarının altındayken sıkıca sarılmıştım ona zaten fakat yine de yeterli gelmiyordu.

  Saçlarımın arasından alnımı öpüp fısıldadığında daha fazla gülümseyebilirmişim gibi genişçe gülümsedim.

  "Sanırım, artık en büyük korkum seni öpememek Seonwoo."

•●•

Bir öpüşme ne kadar betimlenebilirse o kadar betimledim, ehe.

Bu aradaa, yeni bir fic yayınladım:
Can I Order a Pizza?

Texting, tadımlık bir kitap. Tavsiye ederimm!

Hoş kalın.

 

ғᴇᴀʀʟᴇss • sᴜɴᴋɪ | ᴊᴀᴋᴇʜᴏᴏɴHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin