3.1

666 47 65
                                    

  "Riki, daha küçük adımlar atsan olmaz mı? Koşmak zorunda kalıyorum, o değil kolum da sende kalacak."

  Parmaksız eldivenlerinden birini bana vermiş, ben de sağ elime takmıştım. Sol elimi ise hırkasının cebinde, elinin altında muhafaza ediyordu.

  Yaz aylarına gireli baya oluyordu fakat günlerdir yağmur yağıyor, geceler de serin geçiyordu. Yine de bu, dans salonuna gelmemizi engellememişti. Geç saatlere kadar salonda oyalanıp gün içinde olabildiğince birlikte zaman geçirmek işimize geliyor da denebilirdi.

  Ana caddeden çıkıp salonun bulunduğu dar ve uzun sokağa girdiğimizde adımları yavaşladı.

  "Çok yavaş yürüyorsun."

  Dudaklarını alayla büzüp yüzüme küçümser gibi baktığında elimi parmaklarının arasından çekip geriye adımladım. Yüzüne gölge düşüyordu, hayretle onu izledim.

  "Sensin yavaş."

  Daha cümlemi bitirmeden koşmaya başladım. Sokak kalabalık sayılırdı ama kimsenin koşmamızı umursamayacağı saatlerdi. İnsanların arasından hızlıca geçerken duymayacaklarını bilmeme rağmen sessizce özür diliyordum. Yerdeki döşeme taşlara takılmamak adına yüksek ve hızlı adımlar atarken geriye baktım. Tahmin ettiğim gibi Riki gerçek bir yarışmışcasına koşuyordu fakat kalabalık sokakta benim kadar rahat ilerleyebildiği söylenemezdi.

  Başımı geriye atıp kahkaha attığımda salonun önüne gelmiştim. Cam kapının önündeki merdivenlere kendimi atıp kesik nefesler almaya başladım, gözüm hâlâ geldiğim yöndeydi.

  Tam nefesim düzene girmişti ki Riki yanımdaki boşluğu doldurdu. Yüzüne kıyasla ensesi daha kırmızıydı, saç dipleri nemlenmişti. Yüzünü buruşturarak bana baktığında çenemi kaldırıp gözlerimi kıstım.

  "Çok yavaş koşuyorsun."

  Kaşlarını kaldırıp şaşkınlıkla bana baktı, ben ise benimle dalga geçtiğinde nasıl bakıyorsa öyle bakıyordum ona.

  Elini belime atıp beni hafifçe geriye ittiğinde gülüp ayağa kalktım.

  Her yarışı ciddiye alıp büyük bir hırsla çabaladıktan sonra kaybettiğinde takındığı ifade ve tavırları son derece komik oluyordu. Oyunları ciddiye alması bile çocuksu ve komikti ya zaten.

  Omzumda çaprazladığım çantamı düzeltip elimi Riki'ye uzattım. Fakat uzattığım elimi tutmaktansa bana ters ters baktı.

  "Her kaybettiğinde böyle ağlayacaksan oynamayalım."

  Dudakları gerilip dişleri gözüktüğünde elini elime vurup sıkıca tuttu. Ayağa kalkıp merdivenleri çıkmaya başladığındaysa elimi tutmaya devam etti.

  Uzun koridorda yavaş adımlarla ilerledik. Koridorun sonundaki boş odaya girdiğimizde çantamı odanın ortasına bırakıp Riki'nin kapattığı cam kapıdan koridora baktım. Haruka son haftalarda olduğu gibi sessizce arkamızdan yürümüş olmalıydı, göz ucuyla bize bakıp karşıdaki odaya girdi.

  Ben aralarına katıldıktan bir süre sonra Haruka bizimle aynı odada bulunmak istemediğini belli eden bir ifadeyle başka bir odaya geçmiş, Kwang da sebebini sormadan peşinden gitmişti. Haruka'nın gitme sebebini tahmin edebiliyor ve en ufak bir pişmanlık duymuyordum fakat Kwang'ın da gitmesi bir an için düşünmeme sebebiyet vermişti. Fakat Haruka'nın gelmediği günler bizimle vakit geçirdiğinde Haruka'yı yalnız bırakmamak adına odadan ayrılması içimi rahatlatmıştı. Haruka'nın aksine bize karşı herhangi bir soğukluğu yoktu.

  Omzumda hissettiğim ağırlıkla gözlerimi karşı odada çantasını bir köşeye atıp tableti eline alan Haruka'dan çektim.

  Riki çenesini omzuma koyduktan bir süre sonra mırıldandı.

ғᴇᴀʀʟᴇss • sᴜɴᴋɪ | ᴊᴀᴋᴇʜᴏᴏɴHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin