1'

242 29 26
                                    

Güzel okumalaaaaar

---

"Hadi sevgilim, kalk artık yemek hazır. Ne uykucu bir insan oldun sen böyle"

Yatağımda hayatımın merkezi, biricik sevgilimin yastığına sarılmış, kokusunu içime çekerek bilmem kaçıncı rüyamı görüyordum.

Her zaman ne mi oluyordu? Tabi ki ona doyasıya bir öpücük sunuyordum.

Rüyaların en uzun 20 saniye sürdüğünü söylerler. Ama benim rüyalarımdaki öpücükler 10 tane 20 saniye edebilir.

Ben kendi hâlimde rüyalarımı görmeye devam ederken, sanki dünyanın en güzel sesi ona aitmiş gibi bana seslenen sevgilimin sesiyle, yatakta doğrulmuştum.

Neden gerçekten öpmek varken rüyayla yetineyim ki?

Yataktan kalktığımda ona iş kalmasın diye yatağı toplamış, kısa bir duş alıp üzerime siyah atlet ve şort geçirerek mutfağa inmiştim.

O tüm güzelliği ile kahvemizi hazırlarken arkasından sessizce ilerleyip beline sarılmış boynundan uzun uzun öpüyordum.

"Dünyanın en güzel sevgilisi, günaydın."

Her gün bir önceki günden daha çok aşık eden gülümsemeleriyle kahveyi bardaklara koymuş, bana dönmüştü.

"Ne o 12 saatlik rüyalarında yetinemedin mi bana?"

Kıkırdamış, boynuma dolanan kollarına gülümseyerek dudaklarımı dudaklarına bastırmıştım.

"O kadar tatlı ve güzelsin ki sana olan aşkım kara delik gibi. Sana doyumsuzum. Her an yanında olmak istiyorum, her an öpmek istiyorum seni. Seni öperken zaman dursa olmaz mı, hep öyle kalsak? "

Kıkırdamış omzuma vurarak masayı işaret etmişti.

"Hadi yemeğini ye Yeol. Daha şirkete gideceğiz. Hem senin bugün toplantın var unuttun mu?"

Yüzümü büzerek onun için sandalye çekmiş oturmasına yardım ettikten sonra bende kendi yerime geçerek elini tutmuştum.

"Toplantılarımı iptal etmeye ne dersin? Asistanımsın sonuçta. Sevgilisine aç, toplantıda düzgün düşünemeye bilir de"

Ben dudaklarımı büzmüş ona bakarken o ise önüme tost ve bir kaç meyve koymaya başlamıştı.

"Sevgilim, bitanem. Meraklanma yarın hafta sonu yarın vakit geçiririz. Hem kaç haftadır erteliyorsun. Şimdi de ertelersen evimize baskın yapabilirler. Ya tam o an gelir beni görürlerse? "

Baek'in söyledikleri, söyleyiş biçimi o kadar komik ve tatlı geliyordu ki gülümseyerek yanağına öpücük bırakmış, yemeğimi yemeye başlamıştım.

Ama bu bir yenilgi değildi geleceğe yatırım yapıyordum. Meselaa, yarına...

Ben tam yarın ne yapacağımızı düşünürken ayağımda hissettiğim acıyla gözlerimi yavaşça açmış, beni uyandırmak için gelen aptal kardeşime bakıyordum.

"Hadi hyung, uyan artık. Acıktım yemek yiyelim. Sonra işe gideceğim zaten."

Sırıtmadan duramamıştım. Bu çocuğun iş dediği şey şirkete gelip Kyungsoo'nun dibinde durmaktı.

"Ya sen gidip Soo'nun evinde kalsana, hem benim de kafam rahatlar. Hergün dırdırını dinliyorum."

"Öyle hemen kendimi ele veremem hyung, ulaşılması zor olmak daha zevkli"

Yataktan yavaşça kalkmış yatağı toparlıyordum. Kai ise her zamanki mesaisini gerçekleştiriyordu. Hyung'unu sinirlendirme mesaisi.

"Ya sen önce kendine bak hyung, 3 yıldır Baek hyung bizimle ama hâlâ aynı yerdesiniz. Bu böyle rüyalarla görmekle olmaz. Ama seni tebrik ediyorum rüyasında rüya gören ilk kişisin."

Kai'nin her dediği sinirimi yüzde seksen arttırırken ona yaklaşarak önce kapıyı açmış ardından kalçasına ayağımla tekme vurarak kapıyı kapatmıştım.

"Sen git yemeğini ye, iştahım yok. Duş alayım çıkarız."

Kai'nin merdivenden inme sesleri gelince bir kaç şey alıp duşa girmiştim.

Duşta çok uzun süre kalan biri değildim. Yaklaşık 15 dakika içinde duştan çıkmış hazırlanıp alt kata inmiştim.

Mutfakta nerdeyse hiçbir şey kalmamıştı. Bu çocuk o kadar şeyi nasıl yiyordu anlamıyordum.

Mutfak masasındaki malzemeleri kaldırmış, salonda oturan kardeşimin ensesine şaplak atıp evden çıkarak arabaya ilerlemiştim.

"Hadi Kai hızlı ol, yoksa Soo bizden önce gelir bak."

Ben arabaya bindiğimde Kai'de hızlıca gelmiş arka koltuğa oturup ayak ayak üstüne atmıştı.

Ardından "Gidebiliriz şoför" demiş tabletinden haber okuyarak ara sıra bana bakıyor sırıtıp duruyordu.

Onu dövmem için bana para verseler şimdiye 20. Şirketi açardım.

Sakin olmam gerektiğini düşünüyordum. Bu yüzden derin bir nefes alıp vermiş arkamı dönüp biricik kardeşimin saçını bozarak arabayı sürmeye başlamıştım.

"Abinle düzgün konuşmayı öğrenmelisin Kai."

"Öff, he he"

Kendimi şu an arkamdaki şahsiyeti arabadan atmamak için zor tutuyordum.

"Hadi hyung nefes al ver gidelim"

Dedikleriyle başımı sağa sola çevirip çıtlatmış arabayı sürmeye başlamıştım. Bir an önce kurtulsam iyi olacaktı.

Yaklaşık yarım saat sonra şirkete gelmiştik. Anahtarı vale'ye vermiş, şirkete girerek odama ilerlemiştim.

Odama girdiğimde Baekhyun'da peşimden gelmiş üzerimdeki ceketi alıp asarak bana dönmüştü.

"Efendim kahvaltı yaptınız mı? Size kahve getireyim ister misiniz?"

Baekhyun olabilecek en güzel, en tatlı asistandı her sesini duyduğumda kendimi tutamayıp öpmek istiyordum.

Ben ona gülümseyerek bakarken o bugün ki toplantılarımı ve saatlerini söylüyordu.

Konuşmasını kesip sandalyeme oturarak ona dönmüştüm.

"Kahve istiyorum, kahvaltı yapmadım. Toplantıları sonra söylersin. Hem belki seni daha fazla görme şansım olur, ne dersin?"

Sadece tebessüm etmiş kafasını sallamıştı.

"Seve seve."

---

Bu bölüm giriş olduğu için çok uzun tutmadım

Umarım beğeneceğiniz bir fic olur

Bol bol yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın

Şu fic kıtlığında Chanbaek fic yazdım bence bir tebriği hak eder

Öptüm sizii

Ander🍃

Romantic BossHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin