Multimedia; Derin
-----
"Hanımefendi, hanımefendi?"
"Hey, bayan."
Gözlerimi sesler karşısında araladığımda karşımda iki çift göz gördüm. En son otobüste uyuyordum. Ah! Evet! İstanbul'a geldik.
"Bayan, İstanbul'a gelmiş bulunmaktayız. Sizi aşağıda bekliyoruz."
"Pekala, geliyorum. Kusura bakmayın." diyip masum gülümsememden yolladım. Ardından çantamı kontrol edip otobüsten indim.
---
Hayat arkadaşım sigarayla dar sokaklarda yürüyorum. Elimdeki kağıda göre buraya gelmeden önce Hatay'dan baktığım eve az kaldı. Telefondaki navigasyonun işe yarayacağını kim bilebilirdi?
Yaklaşık 20 dakika sonra internetten baktığım eve gelebildim. Karşısındaki manzara gerçekten büyüleyici. Etrafı biraz daha süzdükten sonra sahibini aramadığım aklıma geldi ve hemen numarasını tuşladım. Birkaç sesten sonra telefon niyahet açıldı.
"Alo?"
"Ah şey merhaba. Ben Derin. Hani geçen gün telefonda ev için konuşmuştuk. Murat Bey'di değil mi?"
'Aferin derin sana, dakika bir gol bir telaş yap!'
"Evet evet. Sizede merhaba. Sanırım İstanbul'a ayak bastınız?"
"Aslında tam olarak evin önündeyim sizide bunun için aramıştım. Müsaitseniz eve baksak?"
"Imm, şey. Derin Hanım nasıl diyeceğimi bilmiyorum ama ev için bir başka alıcı daha çıktı. Sizi söylediğimde ev için daha yüksek bir miktarda para teklif etti. Bende ikinizin karşılıklı bu sorunu halledebileceğinizi düşündüm ve olaya karışmak istemedim. Sizde isterseniz Rüzgar Bey ile sizi görüştürmek isterim. Ne dersiniz?"
"Birde soruyormusunuz?!! Buraya Hatay'dan yeni geldim ve kalacak hiç bir yerim yok! Bu ev için buraya geldim farkındaysanız? Ne demek Rüz-"
"Derin Hanım, elbet ortak yolu bulunur. Sakin o-"
"Olamam sakin falan! Hemen Rüzgarmıdır nedir çağır şu adamı evin karşısındaki Cafe'ye gelin!"
"Anlayışlı olduğunuz için teşekkürler. Görüşmek üzere Derin Ha-"
Daha fazla dinlemeden telefonu kapattım. Ne demek başka biri daha yüksek miktarı teklif etti! Sakin ol Derin, adın gibi derince nefes al.
---
Tam olarak 37 dakikadır Cafe'de bekliyorum. Hem suçlular hem güçlü. Bir yandan söylenirken bir yandanda tabağımda ki pastaya resmen işkence ediyorum.
"Hayır yani nerden çıktın ki sen! Gelmiş birde yüksek miktarda para teklif ediyor! Aptal herif! O paralar senin götüne girsin!"
Hiddetle elimdeki çatalı tabağa bırakmamla karşımda iki çift ayak gördüm. Bir yandan onların olmaması için dua ederken, bir yandanda ağır çekimde kafamı kaldırıyorum. S*ktir. Bu ne yakışıklılık.
"Derin Hanım?" diye seslendi takım elbiseli adam. Sesten anladığım kadarıyla telefonda konuştuğum Murat Bey bu olmalıydı. Hadi bakalım Derin, yediğin boku temizle.
"Ah, evet benim. Merhaba. Murat Bey siz olmalısınız?"
"Evet benim. Buda Rüzgar Bey" diyerek eliyle yakışıklı çocuğu gösterdi. Çocuğa baktığımda çarpık bir gülüş sergileyerek göz kırptı. Bu kendini ne sanıyordu Allah aşkına? Bu numaraları yemezler!
'Hadi ama itiraf et Derin, etkilendin.'
Ah şu iç sesim. Her neyse.
"Biliyorum biliyorum. Buyrun lütfen, oturun."
Diyerek karşımdaki küçük koltukları işaret ettim. Birkaç saniye sessizlikten sonra sessizliği bozan garson oldu.
"Hoşgeldiniz efendim, ne alırdınız?"
"Ben bir tane kola alayım, siz ne alırdınız Rüzgar Bey?"
"Bende sütlü kahve alabilirim." dedi gözlerime bakarak. Ardından Murat Bey'in gözleride bana döndü ve soru soran bakışlarla bana baktı. Anlamadığımı belirtircesine tek kaşımı kaldırdım.
"Siz birşey alırmıydınız Derin Hanım?"
"Ah, hayır teşekkürler. Gördüğünüz gibi sütlü kahve içiyorum?"
Ardından gözleri önümde duran kahve ve pastaya dönünce mahcupça gülümsedi. Siparişler geldikten sonra Rüzgar denilen çocuk boğazını temizleyip bana doğru konuştu.
"Buraya geliş amacım belli. Senin daha önce evi görüp beğenmiş olman, hatta ve hatta buraya bu ev için gelmiş olman beni hiç âlâkâdar etmez. Ben bu evi beğendim ve alacağım. Tıpkı kafama koyduğum şeyleri elde ettiği gibi."
"Hop hop hop! Orda durcaksın işte. Başka evmi yok benim evime göz koyu-"
Lafımı bölen şey Rüzgar'ın o mükemmel kahkahası oldu. Allah'ım bu ne mükemmellik. Ben bunları düşünürken nihayet kahkahasını bastırabilmişti.
"Ne gülüyosun? Neresi komik bunun?"
Hala kısık sesle gülmeye devam ediyor aptal! Kendini toparlayınca nihayet cevap verdi.
"Nerden senin evin oluyor acaba?"
"Benim değilde senin mi? Benim tabi! Murat Bey 'şununla' daha fazla muhattap olmak istemiyorum. Ev için teklif ettiği para miktarını bende teklif ediyorum. İlk arayan olarak evi bana vermeniz gerekiyor. Değil mi?"
"Hop güzelim yavaş gel. O ev benim."
"Ulan başka ev mi yok? Murat Bey birşey söylermisiniz?"
Murat Bey bir süre sessiz kaldıktan sonra muzip bir gülümseyişle ikimiz arasında gözlerini gezdirdi ve lafa girdi.
"Aslında düşündümde ikinizinde evden vazgeçeceği yok. Takdir edersiniz ki ben aynı evi ikiniz içinde teklif ediyorum. Bildiğim kadarıyla sevgiliniz yoktu. Bence güzel bir ev arkadaşı olabilirsiniz. Ufak tefek kurallarlada sürdürürsünüz yaşamınızı. Ne dersiniz?"
"Asla asla asla! Ben bu adamla aynı evde yaşamam!"
"Asıl ben bu cadıyla aynı evde yaşamam."
"Bak bak bak! Birde cadı diyor. Ben çok meraklıyım ya sana!"
"Bana her kız meraklı tatlım, sen mi olmayacaksın?" dedi ve göz kırptı. Seni aptal!! Tam laf söyleyecektim ki Murat Bey lafa daldı.
"Lafınızı bölüyorum ama eşimle birlikte oğlumun gösterisine gitmem lazım. Bence siz bu teklifi iyi düşünün. Özür diliyorum efendim, iyi günler" dedi ve gitti. Bu ne yahu kamera şakasımı? Resmen şu herifle tek kaldım. Neyse neyse. Şu herife Derin'i gösterelim bakalım.
---
İlk bölümü bitirdim. Umarım hikaye hoşunuza gider. Eğlenceli yanlarıda olcak, romantik yanlarıda olcak. Her türlü duyguyu yaşatmak istiyorum. Lütfen arkadaşlarınızada önerin. Kocaman aile olmak istiyorum! Teşekkürler!!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇİRKİN
General Fiction"Seni sevmek bile güzelken, sen nasıl güzel olmayasın be güzelim. Güzel bile yetersiz bir kavram sana." dedi gözlerime bakarak. Ve ben bir kez daha aşık oldum karşımda ki adama. Derin ve Rüzgar'ın değişik hikayesi. Kaderin cilvesi tüm hayatlarını d...