🍷there's something about you too addictive so save me from🍷

943 49 19
                                    


Tuhaf çıkan sesi kaşlarımı daha da çatmama neden olurken şoför koltuğuna doğru ilerlemek için hareketlenen çocuğun ceketinin ucunu tutarak durmasını sağlamış, bedeni anında kasıldığı halde bakışlarını gözlerimle inatla buluşturmaması ve başını eğik tutması sinirlerimi bozmuştu.

"Bana bak Taehyung." ellerim ceketinin yakasını bulurken önümdeki bedenin pahalı ve keskin parfüm kokusu ciğerlerime dolmuştu.

Kirpiklerinin kırpıştığını gördüğümde sağ elim ceketinden çekilerek çenesini kavramış ve başını kaldırmasını sağlarken gelişimden dakikalar sonra irislerimle kesişen gözleriyle donakalmıştım.

"Taehyung..." fısıldarcasına çıkan sesim ikimizin arasında dağılırken dudaklarım aralanmış ve bakışlarım karşımdaki çocuğun kızarmış gözlerinde dolanmıştı. "Ağladın mı sen?"

"Hayır desem inanacak mısın? Eğer öyleyse inkar etmeye başlayacağım." alay edercesine çıkan sesiyle yeniden kalçasını arkasındaki arabaya yaslayan adam elini belime atarak beni de yakınına çekmişti.

Parmaklarım omuzlarında gezinirken eli, belimi sarmış olan çocuğun araladığı bacakları arasında durmuş ve vücut hatları bana temas etmediği halde tenimin istemsizce ısınmaya başladığını hissetmiştim.

Manzaranın nasıl göründüğünü ve okuldan az sonra ayrılacak öğrenciler bizi bu halde gördüğünde çıkacak dedikoduları tahmin ettiğim halde, kızarmış gözleri ile bana bakan çocuğa karşı en ufak bir ters hareket sergilemek istemediğimden sakinliğimi korumaya çalışarak birkaç saniye duraklamıştım.

Çenesindeki elim yanaklarına çıkarken kirpiklerini kırpıştıran çocuk kırmızılığından dolayı damarlarını dahi seçebildiğim gözlerini yüz hatlarımda gezdirmiş ve bedenim bu pozisyonu yargılamayı keserek yalnızca uyum sağlama girişimleri göstermişti.

"Siktir et, önemi yok." derken beni daha da yakınına çekmek için elleri sırtıma kaymış ancak omuzlarında sıkılaşarak onu ufaktan uyaran parmaklarıma itaat göstererek duraklamıştı.

"Önemi olmadığı için mi gözlerin bu hale gelene kadar ağladın?" mırıldanarak yakınımdaki kahvelerinde gezdirdiğim irislerim, buğulu ama sertleşmiş bakışları altında ezilirken söylediğim şeyden pişman olmamak için sertçe yutkunmuştum.

"Taehyung, bugün ders çalışabilecek gibi görünmüyorsun. Başka bir gün buluşabiliriz." diyerek bir önceki cümlemin üstünü kapatmaya çalıştığımda ise ellerim omuzlarında sabitlenmişti.

"Böyle olacağını bildiğim için buluşmak istedim zaten." derken ne yapacağımı umursamadan belimden tutarak bedenimi kendisine çekmiş ve oturduğundan dolayı daha kısa durumda olmasını fırsat bilerek başını boynuma gömmüştü.

"Ne? Taehy..."

"Jeongguk; seninle ilgili bağımlılık yapan bir şey var ve daha fazlasına ihtiyaç duyuyorum. Yalnız kalmak ile yanında olmak arasında seçim yapıyorum sonra da kendimi burada buluyorum. Berbat hissediyorum, bana yardım etmek zorundasın."

Cümleleri boynuma belli belirsiz temas eden dudakları ile biterken tüm söyledikleri beynime yavaşça süzülmüş, kirpiklerim sakince kırpışmış ve kalbimden damarlarıma doğru yayılan kan iki derece ısınarak tenimi yakmıştı.

Ona acımıyordum ama zihnimi talan eden onu iyi hissettirme içgüdüsüne ne yaparsam yapayım engel olamıyordum. Bu ise, bedenimde bir savaşta bombarduman altındaymışım ve kaybediyormuşum gibi hissettiriyordu.

Ellerim istemsizce saçlarını okşamaya başladığında ve onu rahatlatmak amacıyla anlaşılmayan birkaç mırıltı çıkardığımda boynuma yeniden çarpan nefesleri, ceketinin yakasını tutan elimle kumaşı sıkıştırmama neden olmuştu. "Sana yemin ederim Jeon, yirmi üç marttan beri her şey; toparlamaya cesaret edemeyeceğim kadar karmaşık halde."

İllest Bitch | Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin