3. Bölüm: depo

149 25 129
                                    

Dinçer Kıraslan

Ne kadardır böyle baygın bir şekilde uyuduğuna dahi hiç bir fikrim yoktu ama saatlerin geçmiş olduğuna emindim. Neredeyse sabah olmak üzereydi. Yattığı yatağın karşısındaki deri koltukta oturuyordum. Şu an karşımda o kadar masum görünüyor ki. Sanki karşımda bana babası ile beraber tuzak kurmaya çalışan bi kız gibi değilde bir melek gibi uyuyordu. Ama ben çözecektim! Bu masum görünen kız ne peşindeydi öğrenecektim.

Biraz daha baktım o ay kadar güzel yüzüne, bakmadan duramıyordum. Up uzun kirpikleri gözleri kapanık olmasına rağmen görünüyordu. Bem beyaz bir teni vardı... Saatlerdir ona bakıyordum, bu yaptığımın yanlış olduğunu çok iyi biliyordum ama elde değildi bakmamak.

Acaba neden bayılmıştı ki? İş çok mu ağır geldi bu zayıf bedenine? Gerçi dün iyi tekme attı manyak kadın! O anı düşününce kaşlarım her defasında çatılıyordu. Herkes benim ile korkarak konuşurken bu kadın resmen bana karşı geldi! Aklım almıyordu. Doğruyu söylemek gerekirse hoşuma gitmişti... Hafif bir gülümseme oluştu yüzümde, ben asla gülmezdim ama şu an karşımda uyuyan kadın bana bunu nasıl yaptı anlamıyordum. Ben babası ile her şeyi çözene kadar yanımda kalması lazımdı, etrafımda. Her gece barda çalışması sinirimi bozar. Dünde fark ettim, gelen müşteriler onu görünce dibinden ayrılmadılar! En iyisi yarından sonra ona yanımda başka bir iş ayarlamak.

Açelya bayılmadan önce yanında iki tane adam birbirine girdiler. Demek beni daha tanımıyorlar. Çünkü tanısalardı benim mekanımda çıtları bile çıkmazdı. Hiç kimse ama gerçekten hiç kimse benim mekanımda, hele ki benim olduğum mekanda olay çıkaramaz! Onların ikisine öğretecektim bunu. Benim mekanımda olay çıkarmanın bedelini canlarıyla ödeyeceklerdi!
Acımasızdım ben, aynı zamanda duygusuzda.
Ama bu kadın sayesinde daha önce hiç hissetmediğim şeyleri hissetim sanki...

Adamlardan birisini Açelyanın yanında daha önce görmüştüm ama diğerini daha ilk defa görüyordum. İkisi şu an benim depomda saklılar. Açelya uyandığı an cezalarını kesecektim.

Kaç dakika daha geçti bilmiyorum ama ben hala o güzel yüzünde takılı kalmıştım. Biraz kıpırdamaya başladı, uyanmak üzereydi...

Açelya Ulusoy

Gözlerimi yarı yarı açtım. Etrafa baktığımda nerede olduğuma dahi hiç bir fikrim yoktu. Ben şu an kimin yatağında olduğumu bile bilmiyordum! Gözlerimi zar zor tüm açabildim. Ve karşımda onu gördüm! Dinçer! Ne işi vardı bunun burada?
Hattırladığım tek şey bayılmadan önce onun o sinirli yüzü ve ateş saçan gözleriydi.
"Neredeyim ben? Ne işim var burada?"
Kaçırmış olamaz demi?

Tek bir kelime etmeden gözlerime baktı. Yüzü hiç gülmüyordu.
Nihayet sinirli bir ses tonu ile konuşmaya başladı. "Bayılmıştın. Bende seni buraya getirdim."
Tamamda yatakta ne işim vardı benim?
"Yatak odası ne alaka? Dalgamı geçiyorsun sen benimle?"
Daha çok sinirlenmişti.
"Ne yapsaydım? Seni taş gibi masanın üstüne mi yatırsaydım? Gerçi o bile yeterdi sana, suç bende."
Gözlerini tek bir saniye kırpmadan bakmaya devam etti.
"Yat sen şimdi, birazdan doktor gelecek. İşim var benim zaten yeterince kadar uğraştım seninle. Bela mısın sen başıma be kadın."

Bu adam benim sinirlerim ile oynuyordu resmen. Uğraşmasaydın o zaman. Yatakta oturur pozisyona geldim ve kollarımı birbirine sabitledim. Son cümlesine gözlerimi devirdim ve başımı camdan dışarıya çevirdim.

"O gözlerini bir daha ben bakarken devirirsen oyarım."
Allahala adama bak ya tam bir mafya bozuntusu.

Havaya baktığımda aydınlanmak üzeriydi. Birazdan güneş doğacaktı ve ben hala evde değildim! Annem diri diri doğrayacaktı beni.

Yaralı kuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin