"Geber lanet olası pislik!" diye tekrarladı, yalnızca sarı saçlarıyla kayda giren gür sesli adam. İçinde takılı kaldığı işkence tadı veren kahverengi pasları dökülen duvarlar, karşısında hayatı için yalvaran acınası bedenden daha az şaibeli görünüyor olmalıydı. "Ne bu dünya da nefes almayı, ne de kokuşmuş bedeninle burada yer kaplamayı hakediyorsun." tükürükleri kanaması olan orta yaşlı adamın suratını kirletiyordu. Yumruklarını geçirdikçe acı inlemelerini durduramayan adamın suratı kandan bir çarşafla örtünmeye başlamıştı. Alnından süzülen sıvı, kahverengi saçlara kan banyosu yaptırıyordu. Güçten düşen adam pes etmeye karar verip ölüme gözlerini yumduğunda çıkan cızırtı sesleriyle fokuslandığım ekrandan kurtuldum. Hangi ara Shinsou'nun arkasına saklandığımı hatırlamıyordum bile.
"Bakugou'nun geçmişini araştırması için tuttuğum adamlarımın kayıtlarını incelediği hapishane çöküntülerinden birinde buldum bu görüntüleri," diyerek konuşmaya girdi. "Daha önceden hapishaneye düşmüş olması işimi kolaylaştırdı. İşlediği cinayeti gizlemek ve daha önceki kaydını sildirmek için de büyük miktar da ödemiş." kaseti çıkardıktan sonra sulu gözlerimin farkına varıp omzumu sıvazladı. alt dudağını biraz daha öne çıkararak dudaklarını birbirine bastırdı. "Kim bilir parayı nereden topladı, legal yollarla kimse bu paraya ulaşamaz." bakışlarını monitörden çekip dişlerini göstererek sinsi bir gülümseme sergiledi. "Polisler de bayağı sazanmış, parayı yıllar önce verdi diye yarısı bile olmayan parayı rüşvet kabul ettiler."
Etkisinden çıkamadığım görüntüleri beynimden uzaklaştırmaya çalışarak burnumu çektim ve Shinsou'ya eşlik etmeye çalıştım. "Gerçekten bu kadar kolay mıydı?"
"Hayır, bu video onun hakkında bulabildiğim tek ve en önemli şey. Dışarıdaki izlenimi şaşırtıcı derece de fazlasıyla iyi, geçmişi çok iyi korunuyor." yüzünde fazla rastlamadığım muzip bir gülümseme ile devam etti. "Tabii, tüm servetini yatırdığı çöplük dışında."
Tuttuğu kaseti elinden alıp tozlarına üfleyerek biraz da olsun temizledikten sonra aklımı kurcalayan fikri dışa vurmak istedim. "Bu kadar kolay olmamalı. Kaseti bulmamızı o istemiş olmasın, belki aklında kurguladığı başka planları vardır?"
Gözlerinin daldığını fark ettiğimde düşünmesi için ona ses çıkarmadan zaman tanıdım. "Hakkında edindiğimiz her bilgi için fazladan para." diye fısıldadı düşünceli bir şekilde parmaklarını çenesine yaslayıp. "Bilgilerini bilerek para için bize sızdırıyor olabilir, senin evine elini kolunu sallaya sallaya girme hakkı var sonuçta, planlarımızı onun gibi biri her şekilde öğrenir."
"Ama anlamadığım bir şey var Shinsou-kun, kendi verdiği miktarının altında neden bizden para alsın?" ayakta durmaktan yorulduğum için kalçamı ahşap zeminle buluşturup sırtımı masanın kenarına yasladım, Shinsou kaseti oynatmak için oturduğu sandalye ile hâlâ görüş açımdaydı. "Bu aslında öyle bir paranın olmadığını gösteriyor. Peki polisler niye yalan söylesin?" bitmeyen sorularımı ardı ardına kendim cevaplıyordum. "İşin içinde başka birileri daha olmalı." aynı anda kurduğumuz cümleyle gözlerimiz kesişti.
"Midoriya-sama bu iş sadece onun bize sunduğu bilgilerle yetinmemizle doğru bir yere varamayacak, özeline de inmemiz gerekecek." oturduğu yerden kalktı ve dizlerinin üzerine eğilip benim de kalkmam için elini uzattı. "Bazı bilgilerini bizimle paylaşmaya cesareti varsa sana güveniyor olmalı. Bu da senin onunla özel olarak ilgilenmen gerekiyor anlamına geliyor. Bunu yapabilir misin?" teklifi bana iyi gelmemişti, kalbim göğüs kafesimi parçalayacak kadar hızlı atıyordu. Dudaklarımı araladım fakat cümle kuramadım, Bakugou benim sevdiğim en tehlikeli insandı.
⊹ฺ
Düşündüğüm gibi aramalarımı meşgule atıyordu. Onu kovalamaktan bitkin düştüğümü hissettiğimde telefonu bırakıp kafamı araba camına yasladım, tam bir inatçıydı. İç çekerek gözlerimi kapattım. Bu işi nasıl halledeceğim hakkında hiçbir planım yoktu, onu nasıl kendime çekeceğimi bilmiyordum, en çok da yeniden aşık olmaktan korkuyordum.
"Efendim bunu size sormak belki bana düşmez ama affedin, Bay Bakugou'nun burada olduğundan haberiniz var mıydı?" Şoförüm Saito'nun sorusuyla kaybettiğini bulma heyecanına vararak etrafıma göz gezdirmeye başladım. Bahsetmeye çalıştığı yer geçtiğimiz yolun üstündeki çıkmaz sokağı mavi ve kırmızı ışıklarıyla süsleyen bir gece mekânıydı. Hemen önünde duran Bakugou, yalnızca dikenli kızıl saçlarını ayırt edebildiğim biriyle konuşarak içeri giriyordu. Kirishima olduğunu anladığımda şoföre hızlıca durmasını talep ettim, şaşkınlıktan nutkum tutulduğundan zorlanarak konuşmaya çalışan sesim kulağa telaşlı geliyordu.
Bakugou'yla yaşamamamız gereken andan ötürü beni bırakıp gitmesinin hemen ardından Shinsou aramıştı, bulduğu bilgileri göstermek içindi. Onunsa hemen ardından gece kulübüne gelmesi beni şaşırtmıştı. Yeni bir iş için mi yoksa keyfini çıkarmak için mi buraya geldiğini istesem de istemesem de öğrenmem gerekiyordu. Üzerimdekileri gözden geçirdim; bir gece mekânına göre ne şık, ne de bir iş adamına göre oldukça resmiydi. Siyah kotumun üstünde düz açık yeşil bir tişört vardı. Bu kıyafetlerle nasıl onlarla sağlıklı bir iletişim kurabileceğimi bilmiyordum, onları takip ettiğimi düşünebilirlerdi, fakat Bakugou ve Kirishima'yı gözden kaçırmadan arabadan inmeliydim.
Derin nefes alıp maruz kalabileceğim suçlamalara hazırlıklı olmaya çalışırken omzumu dürten ellere döndüm, Bu Saito'ydu. Uzattığı deri ceketi elime tutuşturup utangaç hareketlerle kafasını aşağıya eğdi. "Sizi burada bekleyeceğim Midoriya-sama. Geç kalmamaya çalışın, başınıza bir şey gelsin istemem." Yüreğime serpilen rahatlık duygusu için ona ne kadar teşekkür etsem azdı. Yine de ona hakettiği teşekkürü sunup gülümsedim, onun gibi bir çalışanım olduğu için şanslı sayılırdım. Kapıyı kapatıp ceketi üzerime geçirdim. Rolüme uygun olarak özgüvenli davranmam gerekiyordu, bu yüzden omuzlarımı dikleştirerek kendime ait olmayan alaycı bir ifade sergiledim ve hedefime doğru yürüdüm.
Yaklaştıkça kulağımı dolduran müzik sesi sağır olmama yetecek kadar yüksekti. Bakugou eğlenmek için burayı seçmiş olamazdı. Zevkine güvenirdim lakin burası mide kaldıran bir yerdi, içeri girdiğimde dans ettiğini sandığım kişiler bile ayaküstü seks yapıyordu. İçerisi dışarısına göre gösterişsizdi, bir yığın insan kirliliği gıcırdayan ahşap sandalyelerde birbirlerinin ırzına geçiyordu ve yetmezmiş gibi masalar üzerinde mahrem bölgesi açık şekilde yatan insanlar vardı. Gördüğüm görüntüleri sindiremeyerek öğürdüm. Burası gece kulübü değil, bambaşka bir yer olmalıydı.
"Dostum!" Kirishima'nın endişeli sesi kulaklarıma vardığımda rahatlamaya çalışarak nefes egzersizleri yaptım ama bu rutubet ve içki karışımı mide bulandırıcı kokuyu daha da içime çekmeme neden oldu. Bir kere daha öğürdüğümde sırtımı okşayan ellerle eğilerek midemi yere boşalttım. "Burada olmamalısın!" diye bağırdı sesinin müziğin önüne geçmesini sağlayarak. Kolumu omzuna atıp kustuğum yerin üstüne basmamak için yanından dolanarak dışarı çıktık. Adımlarını müziğin kulak ağrıtıcı sesinden kaçmak için hızlı tutuyordu ancak bir daha öğürdüğümde sırtımı ovalamaya devam edip düşmemem için elini karnımda tuttu, böylece olduğumuz yerde durarak eğilmemi sağladı. "Uzun bir aradan sonra hoş bir karşılaşma olmasa da seni görebildiğime sevindim dostum." kusmamı beklerken hafifleşen müzik sesleri sayesinde bağırmadan konuşabilmişti. Midemde kalan son şeyi de yol kenarına kusabildiğimde kokusunu alıp tekrar öğürdüm. Kirishima tepkilerini göremesem de büyük bir sabırla ilgileniyordu benimle. "Hadi sana bir şeyler alalım, yoksa açlıktan öleceksin."
"Yardımın için teşekkür ederim Kirishima-kun ama Kacchan..." endişeli ifadesini görünce istemsizce dudağımı büktüm ve sustum. Onu korkutmak istememiştim, kim bilir hangi işinden alıkoymuştum. "Ben özür dilerim." dedim dolan gözlerimi saklamaya çalışarak.
"Bakugou için geldin değil mi buralara kadar," diyerek acı bir tebessüm sergiledi, sesi soru sorar gibi değildi. "Merak etme, sadece oranın patronunun yaptığı pis işlerin cezasını veriyor. Oradaki insanlar o şerefsizin eseri, kimse isteyerek bu hâle girmiyor." dedi ve kolumu tekrar omzuna bıraktı. "Ona güvenmen gerekiyor." kusmanın etkisiyle güçsüzleşen vücudumu artık tamamen Kirishima'nın ellerine bırakmıştım. Edecek tek bir lafım, söyleyecek tek bir sözüm yoktu.
Ꮚ
abla dusuncen varsa sende kus artik suraya
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love n money ˖ katsudeku
Fanfiction"Senden nefret ediyorum, imzala artık şu belgeyi." diye bıkkınlıkla nefesini verdi. Dediğini gerçekleştirmek üzere kağıdı arkamdan aldım ve okumaya başladım. Kağıtta servetimin yüksek bir bölümü karşılığında pis işlerimi ona vermemi, insanları öldü...