Toga'nın kulağa neşeli gelen ses tonu ve tüm dişlerini ortaya seren enerjik gülüşüyle misafirime buharı üstünde tüten çay servisi yapmasını bekledim. Dün misafirimin kırmızı dikenli saçlarını uzattığını gözden kaçırmış olabilirdim lakin bu değişikliği ilk fark ettiğim andan beri burukluk hissinin gri bulutlarını içimde hissetmiştim, anılarımız kareler halinde zihnime resmedildiğinde eskilerin ellerimden kayıp gittiğini düşündüm. Bakugou'ya göre oldukça değişmişti. Ya da saçları ona bu değişik havayı veriyordu.
Küçük kupayı büyük elleri arasına alırken verilen ikram için Toga'ya sessiz bir teşekkür sundu. Yüzüne gelen saçlarını sıcaktan bunaldığını belli ederek kulaklarının arkasına sıkıştırdı. "Dostum, iyi olduğundan emin olmak istedim." bana döndüğü zaman dudağındaki hareketlilikle içindeki samimiyeti kolaylıkla hissettirmişti ve gülümsemesini bana da bulaştırmıştı. Bir seri katilin yandaşı olmasına rağmen neredeyse bana doğru yolda olduğumu hissettirmişti, ona bir teşekkür borçluydum. "Evini sana sormadan bulduğuma biraz şaşırmış olabilirsin ama Bakugou..." cümlesini devam ettirmeden sağ elini ensesine götürüp parmaklarıyla orayı kaşır gibi yaptı. Anladığımı belli edercesine gülümsememi büyütüp gözlerimin kısılmasını sağladım. "Ziyaretin için teşekkür ederim Kirishima-kun, düne nazaran iyi olduğumu bilmeni isterim." Baş ağrımı görmezden gelerek konuşuyordum, dünden beri kulağıma kazınan şiddetli müziğin sesi zihnimi delip geçen ve beynimi sarsan bir ağrıya sebebiyet vermişti.
"Dostuma da gelip seni görmesi için bir rica da bulundum." Bakugou'dan bahsediyordu, gözlerini bir şey hatırlamış gibi zemine dikti. "İşlerinin henüz bitmediğini söyledi." Saniyelik göz temasımızı gereksiz bir aceleyle kaçırdığında farkına vardım, onu takip ettiğimi düşünüp fazla ağır konuşmuş olmalıydı.
"Bakugou hakkında, çalışanımız olduğu için, sizden özür dileyerek sormak istediğim bir sorum var." diyerek öne atıldı, gözlerini parmaklarıyla kulbunu şıkırdattığı çay kupasından yeni ayıran Shinsou. "O mekânda ne işiniz vardı?" gözlerine yansıttığı duygu merak değildi, buradan bakılınca ağırbaşlı görünebilirdi lakin gözlerinin ardına saklanmış suçluluk duygusu seziyordum. Onunla özel olarak ilgilenmemi istediği için böyle düşüncelere kapılmış olmalıydı. O gün eve dönerken Saito arabanın hareket halinde olduğunu umursamadan Shinsou'ya durumumu iletmişti. Eve benden önce vardığını gördüğümde içimde bir korku fırtınası patlamıştı, yaşadığım gelip geçici bir an için kendini yiyip bitirmesinden, bunu üzerime düşerek belli etmesinin onu yıpratacağından korkuyordum.
"Yalnızca bir görev," diye cevapladı elindeki çayla bakışarak. "Oradaki insanlar bir uyuşturucunun eseriydi. Buna şahit olan bize de onların hayatlarını kurtarmak düştü." duruşunu dikleştirip gözlerinin gururla parlamasını izledim. "Hepsinin dosyalarını inceleyip onlara en uygun olacak gelecek planlarını ayrı ayrı hazırladık ve de onlar için özel psikologlar da tuttuk."
"Bunları Bakugou yardımıyla mı yaptınız?" diye sorarak kaşlarını kaldırdı Shinsou. Mimikleri yeniden dümdüz bir hal alırken çayından bir yudum aldı, yavaşça yerine bıraktıktan sonra ekledi. "Yoksa hepsi kendi çıkarlarının bir parçası mıydı?" Anlamaya çalıştığı şey onları dinlerken donan gülümsememi yeniden canlandırmıştı. Bana uyguladığı merasimi başkalarına da uygulayıp uygulamadığını sorguluyordu.
"İşimiz veya ortaklığımız hakkında Bakugou'ya danışmadan herhangi bir bilgi vermek istemiyorum, mazur görün lütfen." sesine koyu bir ton eklemeden önce boğazını temizlemişti, az önce samimiyetini ictenlikle hissettiren Kirishima'yla hiçbir alakası yoktu. "İşiniz hakkında da dostumun özgeçmişinin sizin için gayet yeterli olacağını düşünüyorum. O fazlasıyla yetenekli bir insan." dizlerinin üstünde tuttuğu elleri yardımıyla oturduğu yerden ayaklanarak tek elini onunla beraber ayaklanmış olan bana uzattı. "İyi olduğuna sevindim, yalnızca seni görmek için gelmiştim. Müsaadenle artık gitmeliyim." uzattığı elini tutup zorunda olduğumu düşündüğüm gülümsememi sunarken Bakugou'nun bir katil olduğunu görmezden gelebilecek kadar gamsız olması düşüncesine yüzümü buruşturmamak için savaş vermiştim. Biliyor olmalıydı, Bakugou'nun anlaşmasını biliyor olmalıydı. Cinayetleri normal kabul etmeleri iç dünyamda görmezden geldiğim umut ferlerini söküp almıştı benden. Kimse onları bir anda meleğe dönüştüremezdi. Kısa süren yanılgım, gerçekliğe uyanmamın etkisiyle siyah perdelerle örtünmüştü.
Elimi bırakmasının ardından yüzüme bakmadan eğilip Shinsou ve bana kısa bir veda da bulundu. Elimden anca gelen başarılı olduğunu umduğum rolü acilen bozmak istiyordum, minnettardım fakat ona uygun davranmak mental olarak beni yoruyordu. Toga'dan Kirishima'yı geçirmesi için rica da bulunarak onların beraber uzaklaşmasını bekledim. Görüş açımdan kaybolduklarında iç çekerek saçlarımın apar topar düzenlenmiş halini ellerimle dağıttım. Shinsou'nun tepkisini görmek için gözlerimi ona çevirdiğimde gittikleri yönden gözünü ayırmadığını ve ifadesizliği bozmadığını gördüm lakin onu tanıyan herkes, gözlerinde yer edinmiş baygınlık hissini kolaylıkla seçebilirdi.
Onu izlediğimin farkına varıp gözlerimiz kesiştirdiğinde iç geçirdim, konuşma ihtiyacı duyuyordum. "Bir güvenliğe ihtiyacım bile yoktu, özellikle Bakugou Katsuki'ye." gerilen sinirlerim yüzünden sesim kulağıma biraz yorgun, biraz da tutarsız gelmişti. Yeni mimiklerimin Shinsou'dan bir farkı olmadığını düşünüyordum.
"İyi tarafından bakmayı deneyemiyorum." Dudaklarını öne çıkarıp bir of çekerek göz kapaklarını buruşana kadar sıktı, altın işlemeli saatinin takılı olduğu eliyle alnını sıvazlamaya başlamıştı.
"Ben planına hâlâ sadığım Shinsou-kun. İçini rahatlatacaksa, neden beni Bakugou'dan koruyacak bir koruma daha bulmuyoruz?" Bu sadece bir yumuşatma cümlesiydi, yalancı gülümsemem de onu kovalıyordu.
Çabamı karşılıksız bırakmayarak dudaklarını alayla kıvırdı. "Sizi nasıl koruyacağını görmek isterim."
Muzip kıkırdamamı sunup omzuna tutundum. "Yoksa beni öldürtmek mi istersin, eğlenceli olabilir."
Konuşmaya devam etmeden önce mimikleri profesyonel hâline geri büründü ve sesini kontrol altına almak amacıyla boğazını temizledi. "Sizi öldürmeye çalışmak yanınızda olma amacıma tezat düşüyor Midoriya-sama." diye belirtip asker duruşuna benzettiğim bir şekle büründü.
Shinsou'nun ciddiyetine gülmemek için dudağımın iç kısmını dişlerimin arasına aldım. "Öyle değil," Açıklamaya başlayacakken aralanan dudaklarım fazladan topuk seslerinin evin girişinde yankılanmasıyla beklentiyle kapandı.
"Oi ibne herif!"
Ꮚ
aha geldi kirmizi gozlu yar.
bolum gec geldi ama hepsi simdi bu kitap cringe mi degil mi konulu icsel tartismalarimdan. bir de beklettikce yazma istegimin kacmasi gibi seyler de var.
umarim kitabi unutmamisinizdir.🤲🏿
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love n money ˖ katsudeku
Fanfiction"Senden nefret ediyorum, imzala artık şu belgeyi." diye bıkkınlıkla nefesini verdi. Dediğini gerçekleştirmek üzere kağıdı arkamdan aldım ve okumaya başladım. Kağıtta servetimin yüksek bir bölümü karşılığında pis işlerimi ona vermemi, insanları öldü...