Benim için alıştığım şeylerden vazgeçmek her zaman zor olmuştu. Özellikle doğduğumdan beri yaşadığım şehirden.Şimdi ise ailem ile beraber yeni yaşayacağımız şehre, eve doğru gidiyorduk.
Aileme çok dil dökmüştüm. Daegu'dan ayrılmak hiç istemiyordum. Ancak ailem büyük ısrarlarla bana eşyalarımı toplattırıp arabaya bindirmişti.
Doğduğumdan beri Daegu'da yaşıyordum. 23 yıl sonra Seul'e taşınmak nereden çıkmıştı ki bir anda?
Arabanın arka koltuğunda otururken kafamı cama yaslamıştım ve her dakika başı ofluyordum. Belki ailem gitmekten vazgeçer diye. Ancak işe yaramıyordu.
"Seungcheol canım, artık çok geç biliyorsun. Ne kadar ısrar etsen de dönemeyiz."
Sinirle gözlerimi devirdim. "Ben en başından beri istemiyordum zaten. O zaman geç değildi. Fikirlerimin bir önemi yok sonuçta değil mi(!)."
Annem ve babam kendi aralarında bakıştılar. Sonra babam sözü devraldı.
"Oğlum zaten Daegu'da hiç arkadaş edinmedin bunca yıl. Daha önce evi almaya geldiğimizde annenle, bir sürü senin yaşlarında çocuklar gördük. Belki iyi anlaşırsınız, ha?"
Cevap vermedim. Hiç arkadaşım olmadığını yüzüme vurmasan da olurdu baba.
Hem benim arkadaş edinmek gibi bir düşüncem yoktu bile. İhtiyaç da duymuyordum. Sadece hayatta kalsam yeterdi bana göre.
Sıkıntıdan ve sinirden patlamamak için kulaklığımı kulağıma taktım ve sevdiğim bir playlisti açtım. Gözlerimi kapattım.
Gözlerimi açtığımda babam arabayı park ediyordu. Etrafa baktığımda geldiğimizi anladım. Uyuyakalmıştım anlaşılan.
İstemeye istemeye arabadan indim ve halime üzülerek yeni evimize baktım.
Pekâlâ, dürüst olacağım. Eski evimizden çok daha güzeldi. İki katlıydı, bahçeliydi. Filmlerde gördüğüm evlere benziyordu kesinlikle.
Ama bu, burada olmaktan mutlu olduğum anlamına gelmiyor, yanlış anlaşılmasın.
Bütün eşyaların olduğu büyük bir arabada bizim arabamızın yanına park ederken ofladım. Bugün çok yorucu olacaktı anlaşılan.
Ertesi gün evdeki bütün işler tamamen bitmişti. Buraya taşınmayı ben istememiştim bu yüzden de hiçbir şeyle uğraşmak istemediğimi söyledim. Tabii ki izin vermediler.Sonunda dinlenebiliyorum. Odamdayım ve yatağımda uzanıyorum rahatça.
"Seungcheol! Choi Seungcheol!"
Dinlenmeme bile izin yok sanırım bu dünyada.
Annemin bana ısrarla seslenmesi yüzünden odamdan çıktım ve alt kata indim. Annem ve babamın bir yere gidiyormuş gibi giyinmiş olmalarına kaşlarımı çattım.
"Bir yere mi gidiyorsunuz?"
"Evet gidiyoruz Seungcheol. Sen de geliyorsun."
Oflayarak kendimi koltuğa attım. "Her nereye gidiyorsanız gidin siz. Ben gelmiyorum."
"Geliyorsun dedim. Çabuk hazırlan. Yeni komşularımız bize hoşgeldin demek için mangala çağırıyorlar. Bir sürü komşularımızla tanışacağız. Senin yaşında çocuklar var. Kalk çabuk."
Yaklaşık on dakika boyunca gelmemek için direndim ama yine kazanan onlar oldu. Üniversiteyi bitirdikten sonra kendi evime çıkmamam büyük bir hataydı kesinlikle.
Üstüme beyaz tişört altıma siyah kumaş pantolonumu giyip hazırlandıktan sonra bir süre odamda oyalandım.
Bu sefer babam bana birkaç yüz kere seslenince inmek zorunda kaldım.
Onlar büyük bir mutlulukla ben ise sinirle dururken evden çıktık.
Ayaklarımı zorla yerde sürüklerken dört evin önünden geçtik ve sonunda gelmemiz gereken eve vardık.
Oha.
Bu ev kesinlikle bizim evden daha büyüktü ve sadece ön bahçesine bile 50 kişi falan sığardı. Baya zengin birileri olmalı bunlar.
Bizi kapıda bir kadın ve adam karşıladı. Evliler sanırım.
Büyük bir sevinçle önce annemle babama sonra bana sarıldılar. Ve bize buraya taşınıp davetlerini kabul ettiğimiz için çok teşekkür ettiler.
Ben taşınmak istemedim ve daveti kabul etmedim.
Bizi mutlu mutlu arka bahçeye doğru ilerlettiler. Bu sırada da benim ailem ve onlar muhabbette başlamışlardı.
Arka bahçeye geçtiğimizde burası ön bahçenin üç katı falandı.
Bizim gelmemizle herkes bize döndü gülümseyerek. Herkesten kastım 30 kişiden fazla. Gerçekten. Şaka yapmıyorum.
Tanrım bu kadar çok komşu olamaz! Şimdi bayılacağım. Bu kalabalıkta oksijen bile kalmaz!
Korkuyla herkese tek tek bakarken birini gördüm. Benim yaşlarımda duruyordu. Sapsarı, boyu ensesinin aşağısına uzanan saçları güneş gibi parlıyordu. Hiç böyle parlak ve güzel bir saç rengi görmemiştim.
Ben ona bakarken o da bana bakmıştı gülümseyerek.
Bana neden gülümsediğini düşünerek başka yöne çevirdim bakışlarımı.
Benim yaşlarımda duran 12 kişi vardı tam. Evet saymıştım çünkü çok kalabalıklardı ve gözüm korkmuştu.
Bugün nasıl geçecekti merak ediyorum. Çünkü ailem beni bu çocuklara konuşmaya zorlayacak, adım gibi eminim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
our dawn is hotter than day | jeongcheol
FanfictionSeungcheol, ailesinin büyük ısrarları sonucu farklı bir şehre taşındığında, Jeonghan ve arkadaşlarıyla tanışır. 7teen | seungcheol - jeonghan 290723 -