3. hello summer

135 23 9
                                    


Yaz mevsimine gireli birkaç hafta olmuştu. Ama ben, taşınma haberi, taşınma, dinlenme derken yazın tadını çıkaramamıştım bile.

Ve bugün, buradaki ikinci günümde, her zamanki gibi hayattan bıktığımı belli edercesine yatağımda uzanmış, hayatı sorguluyordum.

Sonra aklıma sahile gitmek geldi. Evet bu iyi bir fikirdi. En azından bu sıcak havada serinlerdim.

Hemen hazırlandım ve salonda oturan anneme dışarı çıktığımı söyledim. Abartılı bir şekilde mutlu oldu.

Dışarı çıktığımda yol tarifine baktım. Sanırım otobüsle gitmem gerekiyordu. 25 dakika yürümek istemiyorum.

Zar zor bir otobüs bulup bindim ve 10 dakika da sahile vardım.

Çantamı kumların üzerinde bıraktım. Kendimi de kumlara attığımda denizde yüzen insanları ve denizi seyrettim.

Ah, bu hissi özlemiştim...

Telefonumu elime almış, sosyal medyada dolaşıyordum. Yanı başımda bir gölge görene kadar.

Ben ona bakamadan o benim yanıma oturmuştu bile.

Jeonghan.

Saçları güneş ışığının altında daha da parlıyordu. Gerçekten güneşten farkı yoktu.

Ben ona garip garip bakarken denizde olan gözlerini bana çevirdi.

"Rahatsız mı ettim?"

Evet desem kaba bir insan olabilirdim.

"Hayır."

Mutlu olarak gülümsedi ve ikimiz de denizi izlemeye devam ettik.

İçinde bulunduğumuz durum biraz garip hissettirmişti. Çünkü onu hiç tanımıyordum. Tanımadığım biriyle yan yana kumlarda uzanıp manzarayı seyretmek gibi şeyler bana çok yabancıydı.

Etrafımızdaki insanların gürültüsü beni rahatsız etmişti. Fazla yüksek seslerden nefret ederdim. Şu 12 kişilik arkadaş grubu ise nefret ettiğim gibi fazla gürültülüydü.

"Seungcheol, çocukların yanına gideceğim az sonra. Seni tekrar görmek istediklerinden bahsedip durdular hep. Sen de gelmek ister misin?"

Ne?

Onun bu söylediklerine şaşırarak sordum. "Beni mi?"

Şaşkın surat ifademe bakarak kahkaha attı. "Evet. Seni sevmişler."

Beni mi sevmişler? Beni neden sevsinler ki? Onlarla doğru düzgün konuşmamıştım bile.

"Peki gelirim."

Beni neden bu kadar çabuk sevdiklerini anlamak, öğrenmek istiyordum sanırım.

Aradan 15 dakika geçtikten sonra ayaklandı. Ben de ona uyarak kalktım ve eşyalarımı topladım.

Sessizce sahilden uzaklaştık. Nereye gittiğimiz hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sadece onu takip ediyordum.

"Nereye gidiyoruz?"

Bana bakmadan cevap verdi. "Joshua'nın evine. Bizi oraya çağırıyorlar."

Görmese de başımı salladım.

Yol tarifinde 25 dakikalık yürüme mesafesi diyordu ama biz yaklaşık 10 dakika da gelmiştik.Kısa yoldan gelmiştik sanırım.

Bizim eve benzeyen bir evin bahçesine girdik. Demek Joshua'nın evi burasıydı. Bizim evden iki ev ötedeydi sadece.

Eve gireceğimizi düşünürken arka bahçeye geldik. 11'i de buradaydı.

Birkaçı çimlerde uzanıyordu. Bazıları oturuyor, bazıları ayaklarını havuza sokmuştu. Hepsi ayrı kafadaydı.

our dawn is hotter than day | jeongcheolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin