8. being jealous

147 22 13
                                    

"Seungcheol, oğlum uyan artık saat kaç oldu!"

Annemin yakından gelen sesiyle zorla da olsa gözlerimi açtım. Hiç uyumamış gibi yorgun hissediyordum.

Tüm gece uyku tutmamış, sabahın köründe uyanmıştım. Uykusuzluğum yüzünden odama çekilip uyumuştum en sonunda.

Tek gözüm açık anneme bakarken bana attığı yargılayan bakışlarını gördüm. "Anne, saat kaç?"

"18.00. Bu ne uykusu anlamadım. Gece uyuyamayacaksın."

Oturduğu yatağımdan kalkıp kapıya yöneldi . "Çabuk kalk ve hazırlan! Han ailesi bizi ve diğerlerini yemeğe davet etti."

Az önce kapattığım gözlerimi duyduğum şey ile hızla açtım ve ayağa fırladım. "Ne? Han ailesi mi? Jeonghanlar mı?"

Gülümseyerek başını salladı. Ağlar gibi yapıp isyan ettim hemen. "Ya anne ben gelmek istemiyorum! Evde kalayım ne olur!"

Parmağını bana sallayıp Kaşlarını çattı. "Geliyorsun dedim. Çabuk hazırlan yoksa pijamalarınla götürürüm seni!"

Son sözlerini söyledi ve odamdan çıkıp gitti. Yere, dizlerimin üzerine çöktüm. Neden, Tanrım neden? Neden bana bunu yapıyorsun? Jeonghan'ın yüzüne nasıl bakacağım?

Aptal Seungcheol. Sen bu dünyadaki gelmiş geçmiş en ama en aptal varlıksın.

Dizlerimin üzerinde durmaya devam ederken derin bir nefes aldım ve sakinleşmeye çalıştım.

Tamam, sorun yok. Sen utanılacak bir şey yapmadın. Sadece hislerine kulak verdin. Jeonghan bunu unutmuştur bile. Evet!

Rahatlayarak gülümsedim ve mutlu mutlu ayağa kalktım. Eminim Jeonghan unutmuştur!

Hızla üzerime bir şeyler giydim. Aynadan kendime bakarken iyi görünüp görünmediğimi düşündüm.

Ne kadar saçmaladığımı fark ettiğimde yüzümü buruşturup odadan çıktım.

Annem ve babam hazırlanmış beni bekliyorlardı. Hazır olduğumu gördüklerinde ayağa kalktılar.

"Hadi gidelim. dedi babam ve evden dışarı çıktık. 1 dakika bile sürmeden Jeonghanlar'ın evine vardık.

Ailesinin bizi karşılaması üzerine, buraya geldiğimiz ilk zaman olduğu gibi arka bahçeye geçtik. 

Mingyular'ın bahçesinden daha küçüktü ama yine de güzeldi. Oturulacak bir sürü alan yaratmışlardı.

Çocukların bana el sallayıp yanlarına çağırdığını görünce ailemin yanından ayrıldım ve onların yanına gittim.

Seungkwan beni gördüğünde "Hyung!" diye bağırarak bana doğru koştu. Ona korkarak bakarken o üzerime atlayıp bana sarıldı. Kimsenin duymayacağı bir şekilde kulağıma fısıldadı.

"Hyung bu gerici ortamdan kurtar beni yalvarırım! O günden sonra ilk kez hepimiz bir araya geldik ve kimse bir kelime bile konuşmadı!"

Onun ağlar gibi olan suratına güldüm ve ondan ayrıldım. Beni boğmuştu resmen.

Daha fazla dikkat çekmemek için diğerlerinin yanına geçtik ve oturduk. Dokyeom garip bir surat ifadesiyle bize baktı.

"Ne oluyor? Ne zamandan beri bu kadar samimisiniz? Seungkwan bizi hiç böyle sevmemiştin! Yazıklar olsun!"

Seungkwan ona gülümseyerek öpücük attı. Dokyeom da ona öpücük attığında Vernon'a baktım. Kaşlarını çatarak o ikisini izliyordu.

Onları boş verdim. Aralarındaki sorunu çözmelerini umarken karşımda oturan Jeonghan ile göz göze geldik.

our dawn is hotter than day | jeongcheolHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin