O günden sonra bir hafta geçmişti. Bu bir hafta içinde onların daveti üzerine bir kez daha görüşmüştük. Ama Vernon ve Seungkwan gelmemişlerdi. Karşılaşmak istemiyorlardı sanırım.
Gece 12'yi geçmişti şimdi. Ve ben az önce evde çok bunaldığım ve uykum olmadığı için kendimi dışarı atmıştım.
Kimsenin olmadığı sokakta yavaş yavaş, kulağımda kulaklığım ile yürüyordum. Buraya taşıdığımdan beri tanıştığım insanların evlerinin önünden geçtim.
Bazılarının evinde ışıklar yanıyordu, bazılarının evinde yanmıyordu. Keşke ben de bu kadar çabuk uykuya dalabilseydim.
Bütün düz yolu yürüdükten sonra sola döndüm ve birkaç gün önce keşfettiğim çocuk parkına vardım.
Bu mahallede yapılacak çok şey yoktu bu yüzden tek eğlencem bu parka gelip salıncakta yavaşça sallanmaktı.
Salıncakta sallandığım için çocuk gibi görünebilirim ama tek amacım sıkıntımın geçmesi. Ayrıca müzik dinlerken daha eğlenceli oluyor.
'Kidult' adında bir şarkı dinliyordum. Ay ışığın altında, karanlıkta beni çok rahatlatıyordu.
Kimsenin olmadığını sandığım o parkta etrafı izlerken karşıdan yavaş yavaş, yeri izleyerek buraya doğru gelen Seungkwan'ı gördüm.
Şarkıyı durdurdum ve kulaklıklarımı çıkardım kulağımdan. Seungkwan çok üzgün görünüyordu.
Parkın içine girdiğinde yerde olan gölgemi gördü ve hızla kafasını kaldırıp bana baktı. Başımı sallayarak onu selamladım.
"Hyung! Seni burada görmeyi beklemiyordum." diyerek yanımdaki salıncağa oturdu ve benim gibi yavaşça sallanmaya başladı.
"Ben de seni burada görmeyi beklemiyordum Seungkwan."
Bana bakıp gülümsedi ama moralinin pek iyi olmadığı çok belliydi.
Bakışlarımı yerdeki gölgelerimize çevirdim. "Üzgün gözüküyorsun."
Gözlerini büyüttü ve hızla başını sağa sola salladı. "Hayır değilim. Gayet iyiyim."
"Yalan söylediğin çok belli." diyerek ofladım. Beni aptal mı sanıyor?
"Yalan söylemiyorum hyung!"
"Vernon'dan mı hoşlanıyorsun?"
"NE?!" Sorduğum ani soru ile bir anda bağırdı. Gecenin bu saatinde bağırmamasını söyledim.
"O aptaldan hoşlanmıyorum tabii ki hyung nereden çıkardın böyle saçma bir şeyi?!" dedi sitemli sesi ile.
"Madem arkadaşsınız neden bu kadar çok tartışıyorsunuz o zaman? Belki de onunla arkadaş değil de başka bir şey olmak istiyorsundur."
Kesinlikle haklı konuşuyordum.
"Hayır hyung, yok öyle bir şey." dedi ama sesi gittikçe kısılıyordu.
Omzumu silkip sallanmaya devam ettim, onun gibi.
İnsanları gözlemlemeyi severdim. Ve bunu yıllardır yapardım. Arkadaşım olmamasının bir nedeni de buydu aslında. Etrafımdaki herkesin aptal olduklarını onları biraz gözlemleyerek bile anlayabilirdim.
Uzun bir sessizlikten sonra Seungkwan'ın sesini duydum.
"Ona karşı ne hissettiğimi anlayamıyorum. Ondan nefret ediyorum ama etmiyorum da. Onunla tartışınca kendimi nedensizce kötü hissediyorum. Hyung... Neden böyle hissediyorum?"
Gerçekten aptalın tekiydi. Ondan nefret ettiğini mi düşünüyor cidden?
"Ondan nefret etmiyorsun. Nefret etmek istiyorsun çünkü ona karşı bir şeyler hissetmekten korkuyorsun."
Göz göze geldiğimizde, gözlerinde belirsizlik vardı.
"Ne hissettiğini kendin öğrenmelisin. Bunun hakkında düşün. Ve ayrıca, ondan kaçma. O da senden kaçıyor ama sen daha çok onunla aynı ortama gir. Ve ne hissettiğini öğren."
Düşünceli Düşünceli başını salladı. Sonra gülümseyerek bana baktı.
"Hyung, bu konularda bilgilisin sanırım!"
Ona gözlerimi devirdim. "Saçmalama."
Aptal gibi daha çok gülmeye başladı. "Hayır ciddiyim! Çok güzel konuştun. Sanırım bu zamana kadar kadar çok sevgilin oldu!"
Yüzümü buruşturarak kafamı sağa sola salladım. "Hayır hiç olmadı."
Seungkwan bu dediğime çok şaşırdı. "Cidden mi? Hiç sevgilin olmadı mı hyung?"
Kafamı hayır anlamında salladığımda gözlerini büyüttü. "Neden ya? Çok yakışıklısın hyung! Keşke senin kadar yakışıklı olsam!"
Bu dediğine utanarak gülümsedim. Kendimi yakışıklı bulmadığımı söylemeyecektim. Öyle bir şey düşünmüyorum çünkü. Az çok yakışıklıyım bence.
Birkaç dakika sessiz kaldığımızda ona baktım. Düşünceliydi. "Ne yapacağına karar verdin mi?" diye sordum.
Sorumla beraber bana döndü ve iç çekti. "Sanırım haklısın. Hislerim hakkında iyice düşünmeliyim."
Verdiği karara gülümsedim. Umarım kendisi için iyi olan ne ise onu seçerdi.
"Bu arada hyung, homofobik olmadığın için çok mutluyum. Lisede erkeklerden hoşlandığım için çok zorbalık gördüm."
Anlattığı şeye kaşlarımı çattım. Sonra o anlatmaya devam etti. "Vernon ile sınıf arkadaşıydım. Komşu olmamıza rağmen sadece birkaç kez konuşmuştuk. Bir gün zorbalığa uğradığımda beni o kurtarmıştı. Beni savunmuştu. Okulda popülerdi bu yüzden o günden sonra bana hiç bulaşmadılar. Sonra Vernon beni diğeriyle tanıştırdı. Ve işte şimdi buradayız." Gülümseyerek konuşmasını bitirdi.
Demek bu şekilde tanışmışlardı. Hikayeleri üzücü başlasa da güzel devam ediyordu. Seungkwan için sevinmiştim.
Yıldızları izlerken ilk kez kendimle ilgili bir sır verdim birine. "Homofobik olmama imkan yok çünkü ben de erkeklerden hoşlanıyorum."
Seungkwan söylediğim şey ile ufak bir çığlık attı ve ayağa kalkıp şokla zıplatmaya başladı. Yüzümü buruşturarak ona gözlerimi devirdim. "Ne yapıyorsun?"
Sonunda zıplamayı durdurdu ve ağzını iki metre açarak bana baktı. "NE NE NE?! Hiç öyle bir vibe vermiyorsun hyung kusura bakma!"
Gözlerimi kısarak ona baktım ama cevap vermedim. "Bunu söylediğim ilk kişi sensin ve ayrıca kimseye söylemek yok. Anladın mı?"
Ve yine çığlık attı. Kafamı yerlere vurmak istiyorum ya.
"Nasıl ilk bana söylüyorsun ya?! Kimseye söylemedin mi?! Hyung sırrın benimle güvende, kimseye söylemem! Sonuçta sırdaşın benim!!"
Gözlerimi devirerek gülümsedim. Sanırım artık bu çocuklardan en çok Seungkwan'ı seviyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
our dawn is hotter than day | jeongcheol
FanfictionSeungcheol, ailesinin büyük ısrarları sonucu farklı bir şehre taşındığında, Jeonghan ve arkadaşlarıyla tanışır. 7teen | seungcheol - jeonghan 290723 -