~Taehyun 'gittiğinde haber vereceğini' söyledikten sonra telefonumu tekrardan sessize aldım. Beomgyu'yu şu an aşırı merak ediyordum, ama odağımı önümde saatlerdir ağlayan çocuğa vermem gerekti. Yaklaşık bir saattir kayalıklarda oturuyorduk, o ise bu süre boyunca ağlamıştı. Ne kadar dolduğunun farkındaydım, bu yüzden ona müdahale etmemiştim. İçindeki her şeyi ağlayarak biraz dışa vurması onun için daha iyiydi.
"İyi misin biraz daha?" Olumsuz anlamda yavaşça başını sallamıştı. Biliyordum, Hyuka duygularını saklamazdı, bu konuda asla yalan da söylemezdi.
Sabah erkenden annesi aramıştı. Nerde olduğunu, niye eve gelmediğini sormuştu. Daha doğrusu manyak gibi bağırmıştı. Hyuka annesinin bağırışlarını telefonda duyduğunda neredeyse ağlamaya başlayacaktı, ne olduğunu anlamayamasam da istediği için onu alelacele arabayla evine götürmüştüm. Annesiyle tam iki saat boyunca kavga etmişlerdi. Arabada onu beklerken babasınında eve girdiğini görünce, artık kavgaya müdahale etmem gerektiğini anlamıştım. Çünkü babası büyük ihtimalle karısının dedikleriyle Hyuka'ya sinirlenip, olup olmadık şeyler söyleyecekti. Kai'nin ailesine ne kadar önem verdiğini ve kendisine bağırdıklarında bütün gece sessizce ağladığını ertesi gün gözlerinden anlayabiliyordum, o saklamaya çalışsada.
Onun ruhunu ferahlatan şeylerden birinin de deniz olduğununun farkındaydım. Küçükken her boş zamanımızda denize gelmek isterdi, buranın ona ablasını hatırlattığından bahsederdi hep. O yüzden onu, çok sevdiği denizine getirmiştim. Gelirken denize yakın bir kafede zorla ona kahvaltı ettirmeye çalışsamda, bir lokma bile yememişti. Onu böyle görmek çok canımı sıkıyordu. Ne Beomgyu ne de onun üzüldüğünü görmek istemiyordum, onlar benim herşeyimdiler.
Zorla onu konuşturtup ağzından laf almak değildi amacım, ama anlatmazsa içinde kendini yiyip bitireceğini biliyordum. Bu yüzden artık sessizliği bozmam gerektiğini düşündüm.
"Anlatmayacak mısın Hyuka? Kavgayı."
Denize bakan ağlamaktan kızarmış gözleri; ilk önce yüzümde gezindi, ardından tekrar kafasını çevirip denize bakmaya başladı. Anlatmaya utandığını hissedebiliyordum. Ama kavgayı bizzat bitiren ve onu evden çıkaran bendim. En önemlisi onun en yakın arkadaşıydım, benden utanmamalıydı.
Aslında ben Kai'nin tam tersiydim. Nasıl anlaştık, arkadaş olabildik, aynı duyguları birlikte paylaştık, hala hatırlamıyorum ve anlamıyorum. Bizzat onun kadar narin değildim. Birinin ettiği küçük bir lafa hemen kırılmazdım. Gerçi belki bende öyleyimdir, bilemem. Ama duygularım ne olursa olsun, asla dışarı yansıtmazdım.
Onun konuşmayacağını bildiğimden ben anlatmaya başladım bu sefer. "Geçen hafta ablam öldü."
Denizde gezinen bakışları şaşkınlıkla bana döndü. Gözlerindeki kırgınlık git gide daha çok artıyordu, onu kötü hissettirmek istememiştim.
"Ne? Öldü mü? Neden söylemedin?"
"Bilmem. Sanırım ikinizi de kendi sorunlarınız başınızdan aşkınken, bide benim sorunlarımla boğmak istemedim."
"Yeonjun bu söylenmeyecek bir şey mi? Ölüm eşiğinde olsak bile her şeyi birbirimize anlatacağımıza söz vermiştik amına koyayım!" Haklıydı, çocukken vermiştik bu sözü.
"Ama sende siktiğimin her gecesi ağladığın sorunlarını bana anlatmıyorsun Hyuka."
"Aynı şeyler değil bunlar! Ablandan bahsediyorsun Yeonjun?! En kötü gününde destek çıkmak için varız biz senin yanında!" Yine haklıydı, ama onlara cidden o an anlatamazdım. Beomgyu'nun grubunu görme heyecanını öldüremezdim, Kai'yi her gün stresle boğuştuğu sınav senesinde üzemezdim. Buna hakkım yoktu.
Bana bağırdığını fark ettiğinde tekrar denize çevirmişti yüzünü. Gözlerime bakarken konuşup beni üzmek istemediğini anında fark etmiştim. Kendi derdini unutup benimle ilgilenmesi, üzülmemi istememesi.. Hepsi küçük bir gülümseme oluşturmuştu dudaklarımda.
"Nasıl oldu?"
"İntihar."
Cevabımı duyduktan sonra tek bir kelime etmedi. 'Niye yaptı?' , 'Kavga mı ettiniz?' gibi sorular sorabilirdi. Ama sormadı. Sessizliğe gömülmüştü etrafımız, sadece kayalıklara vuran dalga sesleri hakimdi kulaklarımıza. Konuşacak hiçbir şey yoktu bu konu hakkında, denilebilecek bir söz de. Bakışlarımı ben çevirdim bu sefer denize, ardından sakince oda çevirdi gözlerini. Baharın sıcak rüzgarı yavaşça tenimize çarpıyor, ardından saçlarımızda geziniyordu. O an anlamıştım. Belkide bu deniz, artık ikimizinde ablasıydı.
Tabi denizin üstünde takla atarak uçup dönen şu aptal martıda; hayatımızda ki Beomgyu'yu temsil ediyordu sanırsam.
Hyuka'da benle aynı şeyi düşünmüş olacak ki, aynı anda yüzlerimizi birbirimize dönmüştük. Ciddi kalamayınca gülmeye başladı. Gözünden süzülen, hangi duyguyu temsil ettiği belirsiz göz yaşları ile.
☆彡★彡☆彡★彡☆彡★彡☆彡★彡☆
Selam~ Nasılsınız? 🤍 Arkadaşlar ben bunamış nineler gibi depresyona falan girdim sanırım, komik bir şey yazamıyorum iki gündür👵🏼 Artık Kai ve Yeonjun'un neden evde olmadığını anlamış oldunuz...
'Stand by' by bôa.
"Beni gülümsettiğini biliyorsun."
"Bana ihtiyacın olursa yanında olacağım."
"Umarım seni gülümsetebilirim."Sağlıcakla kalın~
-mb
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oodal | taegyu
FanfictionAynı müzik grubuna düşen, kavga ederek ayrılmış iki sevgili. Sizce barışmaları ne kadar sürmüştür? 5 gün? 2 hafta? 10 ay? ✮ taegyu // yeonbin sunki // heekai