"dreaming of you"

296 36 6
                                    

Burnuma gelen hastane kokusuyla gözlerimi açtığımda,

Aklımda tek bir şey vardı.

Tek bir şey.

Hızlıca yatakta oturur pozisyona geldiğimde, yanımda duran ve benim dikleşmem ile sıçrayan bedeni fark etmemiştim.

Saçlarımdaki ellerinide.

Sağıma döndüğümde, yatağın dibindeki sandalyede oturan bir Heeseung görmeyi hiç beklemiyordum. O etrafa yeni uyanmış bir şekilde dalgın dalgın bakarken, anında aklıma gelen soruyla yakasına yapışmıştım.

"Heeseung!"

Ani hareketimle korkmuş olacak ki bana şaşırmış bir şekilde bakıyordu. "Ne oluyo lan?"

"Bana bak, fenin son sorusu D şıkkıydı dimi?! Hani besin ağı ile ilgili olan soru, hatta fotoğraftaki geyiğin sakalı vardı. 1. ve 2. öncül doğruydu, değil mi?"

Tek vermesini istediğim cevap beni onaylamasıydı. Son soruyu aklım çok bulanıkken okumuştum, yanlış yapmış olabileceğimden korkuyordum.

Doğru yapmış olmalıydım.

Kocaman açılmış gözleri kısılıp, sesli bir şekilde gülmeye başladığında ona anlamsızca bakıyordum. Komik olan neydi?

"Hey! Niye gülüyorsun? Yanlış mı yapmışım yoksa?"

"Hyuka, tam dört saattir baygın yatıyorsun ve uyandığında ilk sorduğun soruya bak. Nasıl gülmeyeyim?"

Dört saat mi?

"Ayrıca cevabın doğru. Yani bende öyle yapmıştım. Gerçi pek önemi kalmadı bence, denemeyi yarıda bırakıp geldik sonuçta."

"Bıraktık derken? Doğru ya! Sen niye burdasın?!"

Bakışları gözlerimi bulduğunda, yüzüme gerçekleri vurur bir edayla konuşmaya başlamıştı. "Hadi ama, benden başka kim seni buraya getirebilirdi ki, dakika başı olay çıkaran annen mi?"

Haklıydı,

Ama nereden biliyordu?

"Nası-"

"Dershane anneni aradı ilk başta. O sırada baygındın ve burnun kanıyordu, kanı durdurmaya çalışırken rehber hocasının konuşmasını dinleyemedim. En son duyduklarımda da annen 'bu kaçıncı?' , 'bırakın bir süre sonra ayılır o' gibi şeyler saçmalıyordu. Verdiği cevaplara rehber hocası bile sinirlenip annenin yüzüne kapattı telefonu. Son çare, dershaneden izin alıp ben getirdim seni buraya."

Dedikleriyle kendimi çok rezil hissetmiştim. Heeseung ile böyle konuları konuşacak kadar yakın değildim. Bir Yeonjun veya Beomgyu değildi, sadece görürsem selamlaştığım birinden ibaretti. Oysa o, sanki çok yakınmışız ve yaşadığım normal bir durummuş gibi yüzüme kolayca söylüyordu bunları.

Kafamı yan çevirmemden utanmış olduğumu anlamış olacak ki, ilk önce yüzümü kendisine doğru çevirmiş, ardından gözümün önüne gelen saçlarımı kulağımın arkasına doğru ittirmişti elleriyle.

"Böyle bir şey için niye utanıyorsun ki? Senin suçun değil bu."

Evet, benim suçum değildi. Ama...

Oodal | taegyuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin