soğuk olan havada üzerinde montu olmasına rağmen kemiklerinin bile donduğunu hissediyordu jimin. belki de sabah olduğu için hava bu kadar soğuktu, bilemiyordu.
çiçek kokan monta biraz daha sindi ve fermuarını çenesine kadar çekti. soğuk hava gözlerini yaşartsa bile yürümeye devam ediyordu.
birlikte okula gitmek için hoseok'un evine gidiyordu şuan, o yüzden mutluydu, hoseok'a sürpriz olacaktı. biricik sevgilisini görmek onu dünyanın en mutlu insanı yapıyordu.
gülümsediğini fark ettiğinde biraz daha gülümsedi. çiçeğini düşünmek bile gülmesine neden oluyordu. şuan da bile kalbinin sıcacık olduğunu hissedebiliyordu jimin.
tanıdık bina görüş açısına girdiğinde çantasının sapını kavradı ve adımlarını hızlandırdı. hoseok her an apartmandan çıkabilirdi.
apartmanın kapısına ulaştı ve biraz soluklandı. kalbi hem heyecandan hem de koştuğundan dolayı hızlı atıyordu.
kafasını duvara yasladı ve beklemeye başladı. dün gece hoseok'unu düşünmekten uyuyamamıştı ama nedense uykusuz hissetmiyordu. umarım günün geri kalanında da böyle hissederdi yoksa hoseok yanında çalışmasına izin vermezdi.
telefonunun titreşmesiyle kafasını duvardan kaldırdı ve cebinde olan telefonunu alarak gelen bildirime baktı. telefonunu açtığında gördüğü bildirim kıkırdamasına neden olmuştu.
hoseok:
ben şimdi çıkıyorum, okulda görüşürüzz, seni seviyorum.♡♡♡♡
08.27telefonunu geri cebine koydu ve derin bir nefes alarak hoseok'un gelmesini bekledi. 'gelse de sarılsam hemen.' diye düşündü. düşüncesi bile içini kıpır kıpır yapıyordu.
o sırada hoseok kapısını kilitlemiş ve merdivenleri hızlı hızlı inmeye başlamıştı. jimin okula erken gidiyordu ve onu bekletmek istemiyordu. aynı zamanda, onu biraz fazla özlemişti ve daha fazla dayanabileceğini hissetmiyordu.
merdivenleri sonunda inmiş ve apartman kapısını açtığında gördüğü tanıdık bedenle şaşırmıştı. kafasını biraz daha kaldırdığında ise gördüğü şey daha da şaşırmasına neden olmuştu.
"jimin?"
"evett, benim. dayanamadım ve geldim." diyerek gülümsemişti jimin. şuan giydiği siyah kaban, boynuna bağladığı beyaz atkısı ve gözüne giren dalgalı saçlarıyla çok güzel görünüyordu hoseok. melekleri andırıyordu.
hoseok'un gözü jimin'in saçlarında takılı kalmıştı. "jimin saçların..."
jimin hatırlamış olacak ki ellerini saçlarına daldırmıştı. "beğendin mi?" demişti heyecanla.
elini jimin'in sarı olan saçlarına götürdü hoseok, jimin zaten güzeldi şimdi daha da güzel olmuştu. "çok yakışmış, zaten güzeldin daha da güzel olmuşsun." dedi hayranlıkla jimin'e bakarken.
jimin hem duyduğu sözlerle hem de hoseok'un kendisine ışıl ışıl bakan gözleriyle utandığını, yanaklarının kızardığını hissediyordu. kısa bir kahkaha attı ve hoseok'una sarıldı hemen. az önce soğuktan donan vücudun şuan sıcacık olmuştu bu sarılışla.
"benim montumu giymeseydin keşke, çok ince bu mont, seni sıcak tutmaz ki." demişti hoseok. sarıldığı beden çok soğuktu ve kalın giyinmesine rağmen o soğukluğu hissetmişti.
jimin hoseok'tan ayrıldı ve çiçeğinin saçlarını iterek alnına kısa bir öpücük kondurdu. öpmesiyle hoseok'un gülümsemesi bir olmuştu.
"hava çok soğuk, gelmeseydin keşke buraya kadar. burnun ve yanakların soğuktan hep kızarmış, en azından bir atkı alabilirdin." diyerek azarlamıştı hoseok jimin'i. jimin'in hasta olması isteyeceği son şeylerden biriydi.
jimin hoseok'unun dedikleriyle tekrar kısa bir kahkaha atmıştı. o kadar sevimliydi ki, alıp cebine sokmak istiyordu.
"bebeğim dediğim gibi, ben çabuk hasta olan biri değilim. ayrıca montunu giydim çünkü o çiçek bahçesini aratmayan kokun olmasa bayılacak gibi hissediyorum."
hoseok ikna olmamış ve boynundaki atkıyı çıkarıp jimin'e uzatmıştı. "al bunu, üşümüyorum diyorsun ama vücudunun titrediğini görebiliyorum."
"saçmalama, tak o atkıyı geri hoseok."
"alır mısın? yoksa ben bağlayacağım."
"cidden gerek yo-" hoseok jimin'e biraz daha yaklaşmış ve atkıyı jimin'in boynuna dolamaya başlamıştı. "buz tutmuşsun ama hala inat peşindesin." diye söylenerek atkıyı düzeltmişti.
jimin atkıdan yayılan yoğun kokuyla yaşıyormuş gibi hissetmişti. bu koku karnındaki kelebekleri, hem de kendisini yaşatıyordu resmen.
gülümseyerek baktı hoseok jimin'e. sarı saçları ve beyaz atkısıyla gerçek dışı görünüyordu jimin. saatlerce izleyebileceği bir tabloyu andırıyordu.
"gerek yoktu ki hoseok'um."
"hayır vardı, gerçi ne kadar işe yaradı bilemiyorum ama. bir an önce okula gitsek iyi olur bence, daha da üşümeni istemiyorum." demiş ve elini jimin'in eline kenetlemişti hoseok. jimin elini tutan yumuşak elle gülümsemişti. hoseok'un elini sıkı sıkı tutmuş ve birlikte okula doğru yürümeye başlamışlardı.
"saçını hangi ara boyadın? dün saat 12'de ayrıldık zaten. uyumadın mı yoksa?" demiş ve bakışlarını jimin'e dikmişti hoseok.
jimin mahçup bir şekilde gülümsedi. "evet, uyuyamadım da. o sırada da boyayım dedim, uzun zamandır aklımdaydı zaten."
gözlerini tekrar yola çevirmiş ve "anladım." demişti mırıldanarak.
jimin hoseok'un durgunluğunu fark etmiş ve yürümeyi durdurmuştu. jimin durunca hoseok da durmuştu. "güzelim, bir sorun mu var? yoksa beğenmedin mi saçımı? ya da uyumadığım için kızdın mı?" demiş ve elini hoseok'un çenesine götürüp göz göze gelmelerini sağlamıştı. gördüğü düşünceli ve hüzünlü gözlerle içinin burkulduğunu hissettmişti jimin."şimdi bana sakın bir şey yok deme hoseok. bir şey var, çok belli. yoksa bu gözler asla bu kadar hüzünlü bakmaz. ne oldu çiçeğim? anlatabilirsin, seni dinlemek için buradayım ben."
jimin'in verdiği güvenle burukça gülümsedi hoseok bakışlarını yola çevirdi. "yarın..." derin bir nefes aldı. "yarın anne ve babamın ölüm yıldönümü de. ona biraz üzüldüm. her ne kadar atlattım o zamanları desem de üzülmeden yapamıyorum." dedi ve bakışlarını yere indirerek elleriyle oynamaya başladı. jimin'i üzdüğünü hissediyordu.
"neyse ya," diyerek gülümsedi. "çok da önemli değil, gidelim hadi." demiş ve tam gidecekken kolunda hissettiği dokunuşla durmuştu.
"yapma böyle hoseok. duyguların, ne hissettiğin benim için ne kadar önemli, biliyor musun?" demiş ve hoseok'u kendine çekerek sıkıca sarılmıştı. "nasıl teselli verebilirim bilmiyorum. sarılsam iyi hisseder misin ki?"
jimin'in naif kalbine ağlamak istedi hoseok. başına gelmiş en güzel şeydi jimin. "sen yanımda olduğun sürece iyi hissederim ben."
aldığı cevaba karşın gülümsemiş ve daha da sıkı sarmıştı hoseok'unu. onun üzülmesine dayanamıyordu.
hoseok'un saçına küçük bir öpücük kondurmuş ve gitmeleri gereken bir okul olduğu için çiçeğinden ayrılmıştı. "gidelim artık, yoksa geç kalacağız. buraz daha iyisin değil mi?" demişti ilgiyle jimin. çok narindi hoseok'u.
"iyiyim, teşekkür ederim jimin. cidden iyi ki varsın. kışın açan güneş gibisin, ruhumu aydınlatıyorsun."
duyduklarıyl gülümsemiş ve çiçeğinin dudağının hemen üstünde olan minik bene kendi dudaklarını bastırıp geri çekilmişti. öpücüğünün ardından gördüğü güzel gülümsemeyle o da gülümsemiş ve ikili el ele tutuşarak okulun yolunu tutmuştu.
ben düzyazı yazmayı sevdim gibi he nfshfsjfsjfsjgsjtdkt
düzyazı yazmayı sevdim ama hep aynı cümleleri kuruyormuşum gibi hissediyorum.neyyyyseee okuduğunuz için teşekkür ediyor ve perdemi kapatıyorum, hoşçakalın efenimm, kalbinizden öptüm.💌💌
ŞİMDİ OKUDUĞUN
arcturus ➸ hopemin
Fanfictionbilinmeyen numara: çok güzelsin hoseok, keşke karşına çıkabilecek cesareti kendimde bulabilseydim... [texting, düzyazı.]