9. Bölüm

111 6 56
                                    

Esen rüzgar bakıra çalan kıvırcık saçlarına değerken hafifçe gülümseyerek gözlerini kapattı ve içine derin bir nefes çekti genç kız. İşte, yaşamak buydu. Saçlarını okşayan tatlı bir rüzgar, alınan derin bir nefes. Bazen her şey bundan ibaretti. Bazen her şey o kadar da zor ve karmaşık olmak zorunda değildi. Saat dokuza vururken gözlerini aralayıp yıldızlara en samimi gülümsemesini sundu. Sevgilisini saklayan yıldızlara... 

"Merhaba sevgilim..." dedi ve ardından sanki Umut gerçekten gökyüzünde, yıldızların ardında saklanıyormuş gibi elini uzattı yukarı doğru. "Bugün nasılsın? Umarım iyisindir çünkü senin iyi olmadığın bir dünya hayal edemiyorum." Onunla sanki yanı başındaymış, hâlâ bu dünyadaymış gibi konuşuyor olması başkaları tarafından delilik olarak adlandırılabilirdi ancak, kimse bunun Derin'i hayatta tutan tek şey olduğunu bilemezdi. 

Elini indirip yanındaki şişeyi kavradığında dudaklarını biranın acı tadıyla ıslatmadan hemen önce yine göğe doğru kaldırdı. "Senin için." diye mırıldandı. Ardından birayı sonu gelmez bir susuzlukla içmeye başladı. Senin için demişti. Sanki aldığı her nefes, içtiği her yudum, yediği her lokma, her kahkahası onun için değilmiş gibi. Kimse farkında değildi ama Derin üzerinde Umut'un isminin yazdığı, altına Umut'un bedenini gömdükleri mezara asıl kendi ruhunu gömmüştü, Umut'un ruhu ise kendi bedeninde yaşamaya devam ediyordu. İnsanın ruhu öldükten sonra, nefes almaya devam etse ne fark ederdi? İnsanın ruhuna başka bir beden yaşam verdikten sonra, bedeni yerin metrelerce altında gömülü olsa ne fark ederdi?  

Olay tam olarak buydu ancak Derin içinde yaşattığı çocuğu özlemekten kendini alamıyordu. Çünkü birinin yerine yaşıyor olmak, o kişiyi alıp kanlı canlı karşına getiremiyor, birinin hırkalarına sarılıp uyuyor olmak o kişinin kendisine sarılıyor olmak değildi. İçinde yaşayan Umut dışına çıkmadıkça da özlemi dinmeyecekti

"Bana neden bunu yapıyorsun?" diye mırıldandı, hemen arkasında onu rahatsız etmemek için nefesini bile yarım alan adamı fark etmeden. "Beni neden özgür bırakmıyorsun?" Kendi kendine güldü genç kız, dolu gözlerle. "Herkes devam ediyor, herkes bir yolunu buluyor, takvim yaprakları da her gün yırtılıyor, saatler geçiyor, günler, aylar, yıllar... Ben neden hep aynı yerdeyim Umut? Niye devam etmeme, nefes almama izin vermiyorsun ki..."  

Telefonunu çıkarıp bir şarkı açtı kız. Hüzünlü bir şarkı olduğu melodisinden belliydi. Nakarat kısmına geldiğinde hüzün baki kaldı ancak, yorgun ve isyan eden bir ton sardı kadının kelimelerini.

  Herkes devam etti, ben, ben kaldım orada.

At kuyruğu saçlarımda tozlar birikti.

Benden bir yer bulmamı istediler biraz perspektif,

Ama ben oturdum ve bakakaldım tam da beni bıraktığın yerde.

Bana bırakmadın, bana bırakmadın,

Bana burada sonsuza dek kalmak dışında bir seçenek bırakmadın.

"Her şeyi senin yerine, senin için yapıyorum. Senin okumak istediğin bölümü okuyor, senin gezmek istediğin yerleri geziyor, yemek istediğin yemekleri yiyorum. Sen yapmışsın gibi oluyor mu bilmiyorum, beni orada izlerken tüm bunları sen yapıyormuş gibi hissediyor musun sevgilim? Ben hissedemiyorum Umut. Ne kendim gibi hissedebiliyorum, ne senin gibi... Hep diyorum ki keşke bunu yaparken yanımda olsaydın. Mutluymuş gibi yapmaktan sıkıldım Umut. Seni içimde yaşatmak istemiyorum ki, seni istiyorum ben. Senin yerine yaptığım her şeyi, sen yaparken yanında durmak ve ne kadar mükemmel olduğunu düşünerek büyülenmek. Ama ne seni unutmama izin veriyorsun ne de bana geliyorsun."

Fedakar AvcıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin