Karar.

2K 118 58
                                    

Bana dönmüş gözler bir anda faltaşı gibi açılmıştı. Bu beni germeye başladı ve derin bir nefes aldım, Gülgün anne dışında herkes şaşkın ve anlamamış bir ifadeyle bakıyordu, Gülgün anne ise sevinç ve gurur karışımı şaşkın bir ifadeyle bana gülümsedi. Gözlerim bir anda Ferite kaydığında kaşlarının çatılı olduğunu ve sinirli olduğunu farkettim. Neden okumak istememe böyle tepki vermişlerdi anlamamıştım.

"Seyran biz bunu odamızda mı konuşsak? Sen gelsene benle." Ferit birden ayağa kalktı ve beni elimden tutup sandalyemden kaldırdı, ayıp olmaması için 'izninizle' demeyi ihmal etmedim. Ferit beni yukarı götürürken elimi elinden sertçe ayırdım.

"Bıraksana!"

"Sen bekle." Verdiği tepkiyi anlamlandıramadım,odaya geldiğimizde Ferit bir hışımla kapıyı açtı ve bende arkasından girdim.
"Hayırdır Seyran? Okul mokul okuyacakmışsın?"

"Evet? Gayet normal değil mi? 19 yaşında olduğum için, sınava girdiğiğim için falan. İş güç sahibi olmak istemem normal gelmedi mi sana?"

"Hayır gelmedi, senin böyle bir şeye ihtiyacın mı var Seyran? Sen Korhan'sın, Korhan'ların gelinisin. Niye okumaya ihtiyacın olsun?"

"Pardon da, ben Korhan'ların gelini olarak tanınmak istemiyorum. Ben 'zengin koca bulayım, soyadından yararlanayım' diyecek birisi değilim Ferit! Okumak benim tek hayalimdi ve ben bu hayali gerçekleştirmek için elimden geleni yapacağım."

"İstemiyorum okumanı neden anlamıyorsun?"

"Sen neden düşüncelerini önemsediğimi düşünüyorsun? Sevgiline gitsene sen, o önemser düşüncelerini!"

"Seyran! Beni delirtme ilk günden!"

"Sana bu hakkı kim nereden verdi pardon? Ben sana, sevgiline, yediğin boklara, girdiğin çukurlara karışıyor muyum? Benim okula gitmek istemem senin yediğim bokların yanında hiçbir şey. Ne yapmak istiyorsan onu yapıyorsun, e benimde umrumda değil, o zaman
Bende yaparım ne yapacaksam seninde
umrunda olamaz. Okey?" Ferit suratıma sinirli bir ifadeyle bakarken çantamı alıp çıktım. Peşimden o da çıktı ve birbirimize sinirli sinirli bakarak beraber farklı arabalarla çıktık ve ayrı yönlere gittik. Muhtemelen sevgilisine gidiyordu, bende alışveriş merkezine gitmek istedim. Şoför beni alışveriş merkezine bıraktı, arabadan inip gezmeye başladım. Beğendiğim her şeyi deniyordum, istediklerimi alıyordum. Birkaç elbise, crop, etek aldıktan sonra yürürken telefonuma bildirim gelmişti. Poşetlerin arasına bakmaya çalışırken önümü göremiyordum ve telefonu çıkarmak için cebelleşiyordum, öfleyip pöflerken dağ gibi bir şeye çarptım ve dağ gibi olan şeyin kolları beni birden tuttu. Elim alnıma gitti.

"Ah!"

"Pardon özür dilerim iyi misiniz?" Dağ gibi olan şey upuzun boylu buğday tenli, kumral ve kaslı bir adamdı. Mavi gözleriyle çok yakışıklıydı.

"Ben özür dilerim, önümü görememişim. Kusura bakmayın."

"Keşke her gün böyle bir zarafet bana çarpsa da yeşil gözleri gözlerimle buluşsa." Yanaklarım kızarmıştı, çok nazik biriydi ve çok tatlı bir iltifat etmişti.

"Teşekkür ederim
Size bir kahve ısmarlayabilir miyim? Özür anlamında." İçten gülümseyerek adamın gözlerine baktım.

"Böyle bir gülümseme ve böylesine büyüleyici gözler bana dönmüşken hiçbir teklifi reddedemem galiba." Tekrar gülümseyip gözlerimi kaçırdım.

"İsminiz neydi bu arada?"

"Ben Mert. Siz-biz kullanmasak olur mu? Ben rahat hissedemiyorum da senin için de bir sakıncası yoksa." Gülümseyip başımı salladım.

YALI ÇAPKINI/ Karanlık Yalı'nın Sırları +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin