Resmen öldüm. Yeni şarkımızın çıkışına 12 gün kaldı ve ben çalışmaktan resmen öldüm. Sabah yurttan çıkarken kimse uyanmamıştı bile. Neden uyansınlar ki fazladan çalışması gereken benim ne de olsa. Dostluğumuzu anlatan, birimiz düşünce diğerinin kaldırdığı bir şarkı ve buna uygun da bir koreografi hazırlamıştık. Koreografinin öne çıkardığı kişi bendim. Eh çocuklara anneleriymiş gibi davranınca bu şarkının en çok bana uyacağını düşünmüşler. Keşke haksız olsalardı...
Sabahın 6'sından beri dans ediyorum. İşin iyi tarafı diğerleri bu kadar çalışmak zorunda değil. Onların bu kadar yorulduğu bir ihtimali düşünmek bana acı veriyor.
Kapının sert bir şekilde açılmasıyla yerde kollarımı ve bacaklarımı iki yana açarak oluşturduğum yıldız pozisyonumu bozmadan ufak bir çığlık patlattım.
- Daha gürültülü olman lazım. Bu kadar sessiz gelme bir dahakine.
Bütün bu sızlanmalarıma rağmen vücudumun hiçbir uzvu hareket etmemişti. Kendimde kımıldayacak gücü bulamıyordum bile.
-Bu benim en sessiz halim, bilmiyormuş gibi konuşma Misun.
Biraz daha sessiz hareketler yapmaya çalışarak yanıma yaklaşan Changbin ondan destek alabilmem için elini uzattı ancak benim hareket etmediğimi görünce pes edip sırtımı destekleyecek hareketler ile kalkmama yardım etti.
- Neden bu kadar çok çalışıyorsun ki? Sabah sen ayrılırken duymuyorum bile. Hem ne zamandır buradasın? Biraz daha uyusaydın zaten birlikte çalışacaktık.
Kalkmama yardım ederken söylenmeye devam ediyordu. Ahh canım Changbin. Sizin kadar iyi dans edebilsem zaten bu kadar fazla çalışmazdım. Sizi aşağıya çekmek istemiyorum. Bütün bu işlerin arasında bir de performansım için endişelenmenizi istemiyorum.
- Sen neden bu kadar erken geldin ki? Saat daha erken değil mi?
- Ah inanamıyorum. Canım Misun, çalışmaktan kafan iyice gitmiş senin. Saat öğlen olmak üzere. Kim bilir ne zamandır çalışıyorsun. Diğerleri de şimdi gelir.
Benimle dalga geçiyordu resmen. Sandalyeye Changbin'in yardımıyla zar zor oturduktan sonra sırtımı yaslayıp kafamı geriye attım. İşte şimdi dinlenebildiğimi hissediyordum. Uyuşan bacaklarım oturduğum sandalyeye teşekkür ediyor, kulaklarım aynı şarkının 101. tekrarını dinlemedikleri için bir oh çekiyordu. İşte bu sessizlik, bu sessizlik her şeye değerdi...
- HEYY!! Bizi neden arkanda bırakıp tek başına gidiyorsun? Senin eşyalarını taşımak zorunda değilim ben.
Ah, evet, sessizlik, huzur. Senin sınavın da bu Misun.
Minho'nun bağrışları ile sandalyemden ayağa fırladım. Bu kadar yorulduğumu herkes bilmese de olur.
- Sen yine erken mi geldin Misun?
Şaşkınlığını asla gizlemeden sordu Felix, gözlerini kocaman açarak.
- Ah evet, dışarıda küçük işlerim vardı . Sonrasında da siz gelmeden hem burayı düzenler hem de bir iki pratik yaparım demiştim. Çok olmadı zaten geleli.
Bir an önce gösteri dönemi geçse de arkadaşlarıma yalan söylemeyi bıraksam artık. Çok yoruldum bu durumdan. Onların gözlerine bakarak benim için endişelenmemelerine çabalamak beni gerçekten yıpratıyor.
-Eminim dediğin gibi olmuştur.
Chan arkamdan fısıldayarak yanımdan geçip gitti. Ne demek istiyor şimdi? Ters tarafından mı uyandı ya da Seungmin yine onu sinirlendirecek bir şey yaptı da bana mı patlıyor?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Memories | Stray Kids
Teen FictionKendimi onların anneleri gibi görmekten alıkoyamıyorum. Ve sadece Jeongin'den büyük olmama rağmen! Benim için endişelenmelerine gerek yok, her zaman onların yanında olacağım. Hayatta olduğum sürece...