13

13 3 13
                                    

Bedenimin ağırlığını görmezden gelmeye çalışarak doğruldum yataktan. Uykusuz geçen haftaların sonunda bir kaç gecedir uyuyabiliyordum. Daha doğrusu bedenim artık beni dinlemediği için yatakta bayılıyordum.

Saat neredeyse 10'a geliyordu. Diğerlerinin gittiğini düşünerek Minho'nun odasına gitmeye karar verdim. Sessizce açtığım kapıdan alt kattaki odaya yine sessizce ilerledim.

- Uyandın mı?

Araladığım kapıdan kendimi göstermeden seslenmiştim.

- Misun! Gel çabuk öldün sandım. Neden büyüğünün bir şeye ihtiyacı olup olmadığını sormaya gelmedin?

Sesi koridorlarda yankılanıyordu resmen.

- Tam da onun için gelmiştim.

Kapının kenarında duruyor odanın zeminine bakıyordum.

- Aslında aç hissediyorum. Hadi kahvaltıyı hazırla da bi güzel yiyeyim yani yiyelim.

- Buraya mı getireyim?

Söylediği şey yüzümde ufak bir gülümseme belirmesini sağlasa da hala yere bakarak konuşuyordum.

- Buraya getir dersem içine zehir katmazsın değil mi?

- Onu sen yedikten sonra anlarız.

Cevap vermesine fırsat vermeden kapıyı arkamdan kapatıp odadan çıktım. Arkamdan bağırışını hala duyabiliyordum.

***

- Zehirlenmeye pardon yemeye hazır mısın?

Elimdeki tepsiyi yatağın yanındaki komodine bırakırken konuşmuştum.

- Kendine hazırlamadın mı?

Bıraktığım yerden tepsiyi önüne alıyordu Minho.

- Aç değilim ki.

Uzun zamandır isteyerek yemek yiyemiyordum. Yemek yemek midemdeki uyuşuk ağrıları artırıyordu.

- O zaman kesin zehirledin bunları. Hadi önce sen yiyeceksin.

- Minho, gerçekten istemiyorum.

Söylediği şeylerle yüzüm buruşmuştu.

- O zaman ben de yemeyeceğim. Ölmek istemiyorum.

Kucağına koyduğu tepsiyi biraz ittikten sonra yüzünü duvara çevirmişti. Cidden tam bir çocuk.

- Hepsinin mi tadına bakayım?

- Önce yemeye başla sonrasına bakarız.

Tepsiye koyduğum kaşıkla önce pirinçten sonra da diğerlerinden az miktarda ağzıma götürdüm. Tanrım, yemek yemeyip ölmeyi beklerken bu çocuklar bu ihtimali de ortadan kaldırıyordu.

- Şimdi hepsini bitir. Bir şey olursa mesaj at biraz odama gideceğim.

Elimle tepsiyi gösteriyordum.

- Misun?

Tam ayağa kalkacakken konuşmuştu.

- Neden bir şeyler sakladığını düşünüyorum? Sadece bir gün dinleneceğim o günü de odanda mı geçireceksin?

Söylediği söz ile kalbimin atarken zorlandığını hissedebiliyordum. Ne yemek yemek, ne odamdan çıkmak ne de birileriyle konuşmak zorunda kalmak istemiyordum. Ağzımdan çıkan her kelimede iç organlarım küçülüyor, vücudum utanç ile doluyordu.

Memories | Stray KidsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin