(I'M IN LOVE WITH A KILLER!!!)
Nightmare, kendisini ve az önce iki parmağını kırdığı Killer'ı şatosunun girişine ışınladı. Killer, bundan sonra hayatının hiç bir zaman aynı olmayacağını ve ne kadar büyük bir tehlikenin içinde olduğunun daha henüz farkında değildi... Onunla yaptığı antlaşmanın basit bir şey olacağını sanıyordu.
•Killer Anlatıyor•
Bu tuhaf canavarımsı şey beni bir şatonun girişine ışınladı, hala kırık parmaklarını avucunun içinde eziyordu. Bir kaç dakika sonra elimi hışımla geri çektim, bu hareketim nedense onu şaşırmıştı.
Killer: Ne zaman kırdığın parmakları bırakmayı düşünüyordun?
Nightmare: Yakın zamanda değil.Mazoşist olduğunu sanıyordum, tezlerimde yanılmışım.
Killer: Her önünde gelenden acı çekmeyi sevmem, sadece belli durumlarsa acıyı zevkli bulurum.
Killer: Hem ayrıca, neden bizi buraya ışınlarken elimi tuttun?
Nightmare: Başka bir yerini mi tutmamı isterdin, budala?
Killer: Pis şakalarını kendine sakla, ben ciddiyim.
Nightmare: Kolunu ya da omzunu tutsaydım elimden çabuk kurtulabilirdin, ancak elindeki acı nedeni ile istesende fazla hareket edemezdin.
Yine o pis sırıtışı takınmıştı, ağzı da kulaklarında gülümsüyordu. Suratının tam orta yerine yumruğu çakmayı, ardından da kolunu arkada çevirip şatonun duvarına onu yapıştırıp vücudundaki bütün kemikleri kırmak istedim. Ancak sonra kemiklerinin büyük ihtimalle jöle kıvamında olduğu, ve bunu yapmaya kalkışırsam ben daha kolumu kaldıramadan olayı sezip beni toza dönüştürebileceği geldi aklıma, o yüzden bütün bu düşüncelerimi kendime sakladım. Tabii, yüzümdeki "senden tiksiniyorum" ifadesi silinmemişti.
Nightmare: Bence de doğru kararı yaptın. Şimdi, gel benle.
Şatonun yaklaşık beş metre boyuntundaki kapılarını sırtındaki bir var olup bir yok olan dokunacı ile açtı ve eli ile içeri gelmemi işaret etti. İçimden bir ses bana ölümüme neden olacak bir yerin içine gittiğimi söylese de o sesi susturdum ve içeri girdim. Arkamdan o da içeri girdi ve kapıyı dokunacı ile kapattı.
İtiraf etmem gerekirse içerisini gayet beğenmiştim. Şatonun ana kapısı büyük bir hole açılıyordu, içerideki altın varaklı tablolar ve ince uzun siyah seramik vazolar loş ışıkla parlıyorlardı. Yerler koyu yeşil kayrak taşlar ile döşenmişti, ancak taşlar ayağı rahatsız edicek kadar çıkıntılı değildi. Tam karşıda ikiz merdivenler vardı, korkuluk kısımları siyah oymalar ile süslüydü, iki merdivenin de başından sonuna kadar uzanan yine koyu yeşil halılar vardı. Duvar kağıtları geometrik desenlerde hole gizemli bir hava veriyordu. Tavanda yaklaşık iki metrelik altından bir kristal avize hole loş bir parlaklık veriyordu. Ud ağacı aroması vardı şatoda -hafif ağır ama kesinlike karakterli bir kokuydu-. Biraz Rönesans Dönemi'nden kalma şatoları andırıyordu, ama burası daha karakterli ve kasvetliydi.
(Neila bunu detaylı yazıcağım derken ufak çaplı bir shut down yedi)
Killer: Senin mi bu şato? Yani demek istediğim, yaptırdın mı, yoksa bir tür sahipsiz köyü sahiplenme olayı mı var?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizli Günahlar (Nightkiller / Killermare)
Fanfiction+18, şiddet, cinsellik ve ağır küfür içerir. Nefret güçlü bir duygudur. Delirtir, güç verir. Kimileri der ki sevgi daha güçlüdür, ancak sevgi ve aşk sadece uyuşturur. Killer ikisine içinde...