₹8₹

63 13 25
                                    


"AĞAĞAĞAĞAĞAĞAĞAĞAĞA!"

Felix telaşla mutfakta sıradan şekilde yemek hazırlayan Hyunjin'in yanına koşmuştu. Karşılaştığı görüntüde, Hyunjin sandalyenin üstüne çıkmış, elindeki tavayla yerdeki büyük ve çirkin hamam böceğini etkisiz hâle getirmeye çalışıyordu.

Felix hafif kıkırdadı ve mutfağa yürüdü. Tek adımıyla nerdeyse uçacak kadar hızlı haraket eden hamam böceği ayağının altında ezilmişti. Hyunjin, Felix'in bu kadar çabuk onu katledebilmesine şaşırdı ve tavayı bıraktı. Korkudan öyle bir sıçramıştı 'ki, denk geldiği sandalye şansına bir bacağı kırılmaya meyilli olandı.

Felix ardından yavaş adımlarla ilerlemiş ve Hyunjin'in önüne gelmişti. 'kucağıma gel' anlamında ellerini yukarı kaldırdığında, Hyunjin reddetmişti.

"Saçmalama! Kendim inebilirim! Sevgilim olmayan kimsenin kucağına binmiyorum, sandalyeler ve koltuklar hariç tabii." Hyunjin hafif inatçı ve sinirli bir tonda konuştuğunda Felix, 'peki' der gibi başını salladı ve çekildi.

Hyunjin, inmek için sandalyeye oturduğu gibi sandalyenin kırılmaya meyilli ayağı kırılmış, ve Hyunjin'in kalçasını yer ile bir etmişti. Tabii bacağına da kıymığı geçmişti.

"Ah götüm!" Dedikten hemen sonra da, "Ah bacağım!" Diye zırladı yerdeki beden.

"Kucağıma gelmeni söylemiştim, aptal." Felix alaycı bir gülüş attı ve Hyunjin'e elini uzattı.

"Vay şerefsiz vay, söyleyeydin bari!" Hyunjin, söylenirken bir yandan da Felix'in uzattığı elini tutmuş ve kalkmıştı ayağa.

"Bana söylenmek yerine yanmak üzere olan yemeğine baksan?"

Yerden daha yeni kalkan beden gözlerini büyüttü ve hemen yanmak üzere olan yemeğin altını hızlıca kapattı. Tezgâhın bir diğer tarafına dönüp salatalıkları doğrarken Felix, ellerini cebine koyarak arkadan Hyunjin'e yaklaştı.

Doğramayı bitirip bir diğer yere geçmek için arkasını döndüğünde Hyunjin, teninde onun nefesini hissetti. Felix, bir elini Hyunjin'in ve Hyunjin'in kolunun arasına koydu ve Hyunjin'in tezgâha tamamen yaslanmasını sağladı.

Kalbine ne oluyordu? Ölümün eşiğindeymiş gibi hızla çarpıyordu. Karşısındaki yapılı adamın sıcak nefesi, yumuşak tenine çarpıyordu. Bu onu neden'sizce heyecanlandırıyor ve strese sokuyordu. Derin nefesler alıyordu. Karşısındaki adam ile arasında sadece birkaç santim vardı ve bu boşluğun tamamen kapanmasını garip şekilde çok istiyordu.

Felix ona bakıyordu, dikkatle onu inceliyordu. Hyunjin ise hiç sesini çıkartmadan, onun üzerinden çekilmesini bekliyordu. Felix, Hyunjin'in boynuna yöneldi ve yumuşak doğal kokusunu burnuna çekti.

Sessizliği bozdu ve, "Parfüm sıkma," dedi. Çok geçmeden devam ettirdi. "Kendi kokun daha güzel."

Tezgâh ile Hyunjin arasındaki elini cebine attı ve mutfaktan uzaklaştı. Hyunjin, az önce yaşadıklarını sindirmeye ve algılamaya çalışıyordu. Tezgaha yaslanmayı bıraktı ve kendini pencereye attı. Derin bir nefes altı ve kalbini tuttu. İçinden, "Tanrım, ben az önce ne yaşadım?" Diye geçirdi. Bu adrenalin, onun için fazlaydı.

Felix ise tam tersi olarak, az önce Hyunjin'e yaşattığı şeyi algılamaya çalışıyordu. Az önce onu tezgâh ile arasına almış ve boynunu koklamıştı. Fakat pişman değildi. Düşündüğü ise aslında ne yaptığı değil, Hyunjin'in 'cennet gibi' olan kokusuydu.

$$$

Hyunjin, zincirli kalın kolyesini takmış ve ardından eteğinin pilelerini düzeltti. Dudağının kenarına taktığı gümüş yapay piercing'ini de biraz daha sola kaydırdı. Saçlarını, son bir kez taradı ve doğal bi hava verdi. Ardından çantasını koluna taktı ve Felix'in yanına geldi.

Tomb Boy, hyunlix'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin