¢17¢

44 7 15
                                    


Felix:

Kapının önünde 7 kişi bekliyorduk. Ben, Chan, Changbin, Jeongin, Seungmin, Minho ve Jisung. Neden Jisung var? Diye sormuş olabilirsiniz. Hiçbirimiz bilmiyorduk ve yeni öğrendik 'ki Jisung, Hyunjin ve Jeongin'in kuzeniymiş. Jeongin'in de bundan haberi yokmuş. Jisung telefonundan Hyunjin ile olan fotoğraflarını gösterdi, ve bunu kanıtlamış oldu.

Herkes bu konu hakkında şoka girmişken Jisung'a iğrenerek bakıyordu Minho. Şaşırmaktan ziyade daha çok sinirlenmişti.

Onları geçelim, gelelim Jeongin'e. Jeongin Jisung'i tanımıyordu, kuzeni bile olduğumu bilmiyordu. Nedeni ise o zamanlarda Jeongin'in Kore'de değil Amerika'da olmasıydı. Jisung'un doğduğu zamanlarda Jeongin 5 yaşındaydı 'ki Hyunjin ile Jisung yaşıttı. Jeongin o dönem anneleri ile Amerika'daydı, Hyunjin ise Jisung'un annesi yani teyzesiyleydi. Tabii babası bir yıl bile geçmeden Hyunjin'i gece oradan alıp kaçırmış, Jisung ise birdaha onu bulamamıştı.

Tabii Hyunjin babasının elinden kaçtığında ve Riki'nin yanında ev arkadaşı olarak yaşamaya başladığında Jeongin 19'una basmış ve Kore'ye gelmişti. Anneleri mi? Araba çarpmış ve ölmüştü, işe giderken. Fakat Jeongin bunu asla Hyunjin'e söylememişti. Annesinin uzakta olduğunu ve geleceğini söylemişti hep. Hyunjin böyle ikna olmuştu. İşe gelirsek, Jeongin'i annesi kaçırmıştı Amerika'ya. Hyunjin'i bırakmıştı,
çünkü Amerika'da ona bakmak çok zor olacaktı. Okuması da öyle. Hyunjin işi devralmadan önce diğer abisindeydi kontrol, fakat sorunda şuydu ki Hyunjin babasını öldürdüğünde abisi de kendini öldürmüştü. Çünkü babası ve abisi, ortaktı.

İşi devralmadan 2 yıl önce Jeongin Seung- min ile gelmişti Kore'ye. Fakat çok görüşmemişlerdi. Ayrıca, ben Hyunjin'in babasını öldürdüğünü çok geç fark etmiş ve görüşmeye gelmiştim. Yani Hyunjin bana göre biraz fazla zekiydi...

Bunların hepsini nerden bildiğimi sorarsanız, Hyunjin psikologdan çıktığında hakkında daha fazla bilgi almak için psikolog ile konuştum. Bunları da ondan öğrendim.

Herneyse, tabii aramızda da en çok ağlayan malum Jisung'tu. Hyunjin'in çıkması için can atıyor, bir yandan da ya birşey olursa diye ağlıyordu. Jeongin ise onu sakinleştirmeye çalışıyordu. Geçiştirici şeyler söylüyor, sırtını falan sıvazlıyordu. Hemşireler  yanımıza geldiğinde Jeongin ayağa lalktı. Hemşire ile konuştu ve iyi haberi verdi. "Ameliyat başarılı geçmiş, ziyarete açık fakat birer birer girebiliyormuşuz. İlk kim girmek ister?"

Jisung tam ağzını açacakken "ben." Dedim ve kalktım. Jisung bana, vay şerro vay, bakışı attı. Ardından ona güldüm ve yavaşça kapıyı araladım. Gülümseyerek ona baktım ve içeri girdim. Sessizce yanındaki mint yeşili koltuğa oturdum. Oldukça yakınındaydım.

Ellerimden birini saçlarına götürdüm. Uyandırmamak için narince saçlarını okşadım. Bir yana başımı eğerek konuştum kendi kendime. "Ah miniğim benim... Senin minik bedenine kendi kanını bulaştıran o pislik, şimdi ormanın kim bilir neresinde yatıyor ölü vaziyette. Senin narin tenine sadece düşman kanı yakışır meleğim, senin kanın değil. Unutma, bundan sonra ne sana bakan nede bakmaya kalkan, ne sana dokunan nede dokunmaya kalkan yaşayacak. Hepsinin ölüm haberini bizzat benden alacaksın küçüğüm."

Bir süre sonra mırıldanarak kıpırdandı. Ardından gözlerini araladı ve yumuk yamuk konuşmaya çalıştı. "Hmm..feliix..." "Efendim meleğim?" Dedim ve gülümseyerek cevap verim. Hala saçlarını okşuyordum. Mutlu olmuş olacak ki hafif tebessüm etti. "Karnım acıyor..."

İç çektim ve dikişe baktım. "Ameliyat bebeğim, geçecek." Yanağını okşadım. Tüm yaptıklarımı biraz kendine geldikten sonra anlattım. Şokla bana baktı. "İş gereği olmayan bir durumda... Nasıl!?" Kıkırdadım. "Bende böyle."

Kıkırdadı. 15 dakika konuştuk. Ardından diğerlerinin sıraları geldi ve sırasıyla Jisung, Jeongin, Chan, Seungmin, Changbin ve Minho ziyaretlerini yaptılar ve konuştular. Hemşire ise Hyunjin'in 3 gece burada kalacağını, yanına bir yakınının gelmesini istediklerini söyledi ve ben tabiiki de ben kalırım dedim. Onayladılar. Bunu ise diğer 6 kişiye anlattığımda hepsi onayladı ve evlerine dağıldılar. Jeongin hariç.

Hyunjin'in eşyaları ile bir miktar benim eşyalarımı bir çantaya doldurdu ve arabayla buraya getirdi, sonrasında oda gitti. Ve ikimiz artık başbaşaydık. Bana tatlı şekilde baktı. Saçları dağılmıştı. Makyajsız ayrı harika ve tombul duran bebeksi bir yüzü vardı. Dudakları şişmiş ve kıpkırmızıydı, ki en çok bu benim dikkatimi çekti.

"Hyunjin."

"Hm?"

"Dudakların fazla...çekici gözüküyor."

"Teşekkür ederim."

"Hyunjin."

"Hm?"

"Gözlerini kapat, sana bir sürprizim var. Tadını beğenir misin bilmem, ama ben ilk kez deneyeceğim ve bence harika bir tadı vardır. Görünüşü gibi."



Geçiş bölümü.

Heyecanlı yerde kestim ama dimi.

Hehehehe.

Neyse hoşçakalın.

Tomb Boy, hyunlix'Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin