3. Bölüm: Huzur

74 11 1
                                    

☆Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayınn☆

Günümüz

Beklemediğim bir anda gelen sözüyle birlikte irkildim. Ne demişti o? Haklısın dedi gibi olmuştu. Hadi ama kendimi kandırmamalıyım. İyi ama nasıl olurdu? Fatih kadar inatçı biri bana benim haklı olduğumu nasıl söyleyebilirdi? İmkansız. Bana inanmıyordu bile.

Ailem için ondan yardım istediğim son günden bu yana karşıma çıkmamıştı. Dediğimi yapıp adını bile duymamamı sağlamıştı. Eli kolu uzun bir insandı Fatih. Korumalığını yaptığı adamlar arasında işlerin başına geçmesini isteyenler bile olmuştu. O ise her seferinde bu teklifleri elinin tersiyle itmişti. Nedenini hiç sormadığım bu reddedişleri beni mutlu ediyordu çünkü karanlık işlere karışmasını hiç istememiştim. Başı sürekli belada olsaydı illa canı yanardı. İstese söylediğim raporların hepsine rahatlıkla ulaşabilirdi. Bunun için tek bir mesajı yeterliydi ama o bu işe hiç karışmamayı tercih etmişti.

Aklıma gelen korkunç düşünceler yüzünden hızlıca Fatihe döndü bakışlarım. Yoksa o pis işlere bulaşmış mıydı? Dikkatlice vücudunu incelemeye başladığımda o da beni izliyordu. Ne aradığımı biliyordu. Sol taraftaki köprücük kemiğinde gördüğüm iz yüzünden kaşlarımı çattım. Sakince ayağa kalktığımda ailem ile ilgili tüm düşüncelerim kaybolmuştu. Yara izine yaklaşıp gözlerini kapatan Fatih'i umursamadan tişörtünü kenara çekiştirdim. Derin ve uzun yanık izi yüzünden gözlerim dolmuştu. Bu iz için derisinin uzun süre boyunca sıcak bir nesneye maruz kalması lazımdı.

Kulağının arkasındaki bıçak yarasını da görünce tüm kanım çekildi. İşkence mi görmüştü... Benim kardeşim işkence görmüştü ve ben yanında değildim. Çok canı yanmıştı. Kim yapmıştı, neden yapmıştı? Çok fazla sorum vardı ve kalbim sızlıyordu. Dolan gözlerimden bir damla yaş yanık izine düştüğünde dudaklarımdan küçük bir hıçkırık kaçmıştı. Kendimi asla affetmeyecektim. O bu kadar acı çekerken ben belki de evde rahatça oturuyordum. Bencildim. Hem de fazlasıyla bencildim.

Rahatsız olduğu için hızla tişörtünü kapattı. Beni zorla yerime oturtturunca gözlerine baktım. Israr etmedim, konuşmadım. Zaten çoğu şeyi anlamıştım. Onun koyu mavi gözleri de benim kehribarlarıma dönünce derin bir nefes verdi. Gözleri siyaha oldukça yakın bir renkte olsa da ışıkla birleşince okyanusun cam gibi yüzeyindeki buzlara benziyordu. Ve tam da şuan onlarca kişinin onun koyu renginde gömüldüğüne şahit oluyordum.

"Çok karışık be Umay. Valla, çok karışık kızım. Ama konumuz bu değil," Kaçıyordu her zamanki gibi. Söylemeyeceğini anlayınca gözlerimi kaçırdım. Fazlasına dayanamazdım.

"Son iki haftadır sürekli rüyalarıma giren saçmalıklar yüzünden otopsi raporlarını istedim. İlk başta raporların kaybolduğunu söyleyerek geçiştirilmeye çalışılsa da kısa sürede dosya elimde oldu. Ve işin kötü tarafıysa ikisinin vücudunda da en ufak yanık izinin dahi olmaması.." Ellerim titremeye başlayınca derin bir nefes aldım. Biliyordum işte. Bir işler döndüğünü biliyordum. Kendi kafamda kurmamıştım! Haklıydım lan haklı! Sinirden gülmeye başlamama ramak kala sessizliğini bozan Fatih tekrar konuşmaya başladı. "Her ne kadar doğruluğundan emin olmasak ta raporda senin anlayacağın şekilde annenin alnının ortasından usta bir şekilde vurulduğunu, babanınsa annene göre daha uzak bir mesafeden başka bir silah tarafından kafasının sağ tarafından vurulduğunu gösteriyor. Diğer raporlara baktığımızda ise içinde bulundukları araçta hiçbir kurşun izi bulunmaması bu olayı basit bir ölümden ziyade planlı ve saklanmaya çalışılmış bir suikasta çeviriyor."

"Yani ailem öldürüldü mü?" Cevabını bildiğim soruya gecikmeden gelen cevap ciddi anlamda hayatımı değiştirecekti, bunu hissediyordum.

"Büyük ihtimalle, evet."

Karanlık YükseklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin