☆Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınn☆
Karaca yanımdaydı...
Nasıl olduğu hakkında hiçbir fikrim olmasa da tam şuanda pistte yan yanaydık. Pistin genişleyen kısmı viraja doğru daralıyordu. Sol taraftaki uçurumla beraber Karaca'nın motoru da bana yaklaştığında faza seçeneğim olmadığının bilincindeydim. Kızıl'ı sağ tarafa daha çok yaklaştırdığımda sivri kayalara temas etmemek için olabildiğince çaba sarf etmem gerekti. Yol iyice daralırken virajı iki kişi birden geçemeyeceğimiz kesinleşiyordu. Derdi neydi de bu kadar yaklaşmıştı ki zaten?
Eğer tam şuanda ikimizden biri kendini geri çekmezse beraber uçurumdan yuvarlanacaktık. Kendim için bu pek sorun değildi fakat yanımdaki insanın benim yüzümden ölmesi kesinlikle istemediğim bir şeydi. Sabrım yavaş yavaş tükenirken sesimi duyurabilmek için bağırdım.
"Ruh hastası mısın be adam? Bizi bir yarış yüzünden öldüreceksin!"
Eğer birimizin ölmesini istiyorsa bunun daha mantıklı yolları vardı. Üstelik bu konuda ona fazlasıyla yardımcı olabilirdim ancak şuanda saniyeler aktıkça ölüm bize yaklaşıyordu. Biraz daha böyle gidersek uçurumdan aşağı yuvarlanacağımız kesindi. Kendimi geri çekmezsem sadece ben değil o da ölümle yakından tanışacaktı. Kararımı vermiştim, yarış gram umurumda değildi. Ancak tam kendini kurtarsa kafi diyerek kendimi geri plana çekmeye hazırlanırken yine sol tarafımdan yükselen ses sabrımın son damlasını taşırdı.
"Ölüm sessizliği diye hitap edilen birini ölümün kendisinden mi korkuyor cidden?" Soğuk sesi kulaklarıma ulaştığında bu iş burada bitmişti. Madem ölüme meydan okuyorduk, bunu en düzgün haliyle yapmalıydık.
İşte şimdi naneyi yedik.
İnatlaşan ben değilim içses.
Tekrardan gaza yüklendiğimde artık kaçma ya da vazgeçme şansım yoktu. Zaten bunu isteyenin de olduğunu sanmıyordum. Hızım iyice arttığında Karaca arkamda kalırken viraja girdim. Elim hızdan dolayı eğilen motor yüzünden yere sürterken koruyucu eldivenin yırtılışını ve sivri taşlarla kaplı yüzeyin elimin üstünü yaraladığını hissetsem de oralı olmadım. Kendimi artık tamamen salmıştım, ses veya herhangi bir şey bana ulaşmıyordu. Hız tüm bedenimi ele geçirdiğinde virajdan çıktım.
Kesinlikle delinin tekiyim ve bunu inkar etme gereksinimi bile duymadığımı belirtmek isterim. Dördüncü virajı da geçtiğimde artık yol iyice genişlemişti ve yol olabildiğince aydınlanmıştı. Yolun ilerisindeki bitiş çizgisi havayı aydınlatan ışıklar sayesinde belli oluyordu. Oldukça az bir mesafe kalmıştı ve artık çok daha rahattım. Tek bir sorunum vardı o da oldukça hızlı oluşumdu. Arkadakilerle aramı yeterince açtığımı düşünerek hızımı düşürdüm. Vücudumdaki adrenalin düştükçe elimin üstünde ortaya çıkan acıyla inledim.
"Hay, Allah kahretmesin!" Elimin üstünde hissettiğim sıcak sıvı rüzgarın etkisiyle etrafa yayılırken hasarın ne derece olduğuna bakmaya zamanım yoktu. Beşinci viraj gözümün önündeydi ve yarışın bitmesine çok az kalmıştı. Artık yarışı kaybetmek için bir bahane üretemezdim. Zaten en kötü ihtimalde bile Filiz ve çocuklar için kazanmalıydım.
Hızımı biraz daha azaltarak beşinci viraja girdim. Bu diğerlerine göre çok keskin sayılmazdı. Virajdan çıktığımda ise büyük bir heyecan tüm bedenimi sarmaladı. Dağlık yolun ilerisindeki kalabalık gözüme çarptığında sesler ve renkli ışıklar kalan yolun oldukça azaldığının bariz bir kanıtıydı. Fakat heyecanımın asıl sebebi kalabalığın bağırdığı isimdi.
"Tilki! Tilki! Tilki!"
İşte şimdiye kadar katıldığım yarışlardaki en sevdiğim kısım gelmişti. Seyircilerin gözündeki potansiyel birinci olmak...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlık Yüksekler
Novela Juvenil25 yaşındaki Umay Soykan yıllar önce yaşanan bir kaza sonucu ebeveyinlerini kaybeder. Çocuk yurdunda hayatına devam etmeye çalışan Umay bu süreçte onlarca zorluğa karşı kendini geliştirmeyi başarır. Ancak çok klişe olmasına rağmen yıllar geçtikçe bu...