9. Bölüm: Güven

24 4 4
                                    

☆Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayınn☆

Evimin kapısını açtıktan sonra elimdeki poşetleri mutfaktaki ada tezgahın üzerine bıraktım. Tekrar hole dönerken üzerimdeki ceketi askılığa astım ve evin anahtarını vestiyere doğru fırlattım. Akşam üzeri Filiz gelecekti ve evde yemeğe dair hiçbir şey yoktu. Dolaylı olarak ben de alışverişe çıkmış ve havanın azizliğine uğrayarak geri dönmüştüm. Terden sırılsıklam olan ellerimle aldığım sebzeleri dolaba yerleştirirken telefonumun zil sesi tüm sessizliği delip geçti. Elime aldığım telefonumdaki bilinmeyen numarayı çok sorgulama gereği duymadan açtım ve sesini hoparlöre vererek sebze poşetlerinin yanına koydum.

"Umay, benim Akın." Ses tonunu sürekli aynı tutuyordu, bu yüzden anlaşılması daha da zor bir insana dönüşüyordu. 

"Tahmin edebiliyorum," dedim sakince. "Ne istiyorsun?" 

Telefonun diğer tarafındaki sessizlik kısa bir süre sonra  bozulduğunda derin bir nefes aldı. "Benimle bir yere gelebilme şansın var mı? Seninle görevin ayrıntılarını ve belge mevzusunu konuşmak istiyorum." Gülümsedim, sebebini bende bilmiyordum.

"Programımı kontrol etmeliyim, bir dakikanızı rica edebilir miyim?" Konuşmamızın başından beri ilk defa güldüğünü duydum. "Bekliyorum, umarım bana iki saatinizi ayırabilirsiniz." Elimdeki malzemeleri yerleştirmeyi bitirdiğim için elimi yıkamaya başladım. Aslında işlerim çok uzun sürecek şeyler değildi, biraz temizlik yapmam lazımdı sadece.

"Aslında Filiz ile bir planım vardı ama çok işimiz çok uzun sürmez diye düşünüyorum. Evet, sanırım size vakit ayırabilirim." Telefonun diğer tarafından gelen korna sesi dışarda olduğunu belli ediyordu. "Yirmi dakikaya sahilde?" dediğinde onaylayan bir mırıltı çıkardım. "Bana uyar ama geç kalırsan eve dönerim." Yapar mıydım? Kesinlikle yapardım. 

"Anlaştık." diyerek telefonu kapattığında duyduğum son ses kısık gülüşüydü.

☆☆☆

Adımlarımı sahil yolunda hızlandırırken ayağımdaki beyaz spor ayakkabılarla yoldaki taşları tekmeliyordum. Kulaklığımda çalan şarkının sözlerine eşlik ederken daha çok zamanım olduğu için yolumu uzatmaya karar verdim ve ara sokaklardan birine rastgele girdim. Evim sahile çok yakındı ve ne kadar ara sokaklara girerseniz girin yokuş aşağı indiğiniz anda sahile ulaşıyordunuz. Bu yüzden bilmediğim yollardan gitmekte sakınca görmüyordum.

"Ben çok eskiden rüzgarlı bir sahilde,
Hiç durmadan şarkılar söylerdim,
Sen benim en güzel hikayemdin,
Ama kimse bilmez içimde gizlenirdin..."

Kıvılcım Ural'ın sesi kulaklarımda duyulmaya devam ederken üzerimdeki  beyaz tişörtümü ve kalçamın biraz üstünde kalan siyah kot ceketimi düzelttim. Evdeki işlerimi halleder halletmez üstümdekileri değiştirmeden dışarı çıkmıştım. Ama hava sabrımı sınayan bir şekilde eve ilk girdiğim halinden çok daha sıcaktı. Akın telefonu kapattıktan sonra bana sahilde bir kafenin konumunu göndermişti. Bende sürekli olarak gittiğim bir kafe olduğundan orda buluşmayı kabul etmiştim. 

Yoluma çıkan taşları tekmelemeye devam ederken elimde sallandırdığım anahtarım yanlışlıkla yere düştü. Yerdeki anahtara bakarken kısa bir süreliğine duraksadım. Bir anlığına arkamda birinin varlığını hisseder gibi olduğumda hızla arkama döndüm, fakat bomboş bir ara sokakla karşılaşmak kendimi sorgulamama sebep oldu. Paranoyaklık seviyemi düşünerek eğildiğimde anahtarımı ellerimin arasına aldım.

Ama tam da o sırada kısa bir anlığına arkamdan birinin nefes sesi duyar gibi oldum. Avucumun arasındaki anahtarıma takılı anahtarlığa göz gezdirdim, şuan tek güvencem bu küçük anahtarlıktı, küçük bir çakı. Çakıyı parmaklarımın arasında kalacak şekilde sıkıca tutarken bir taraftan da düşünmeye başladım. Beni birinin takip etmesi için hiçbir sebep aklıma gelmiyordu.

Karanlık YükseklerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin