0.9

43 5 0
                                    

Levi beni Hange'nin yanına bırakıp akşama doğru geleceğini söyleyerek oradan ayrıldı. Sabahki can sıkıcı olayın ardından birde Hange'nin, Levi'nin küçüklüğü ile ilgili sorularını geçiştirmeye çalışarak tüm günümü harcadım.

-Söylesene Levi küçükkende böyle suratsız mıydı?

-Hmm... Şey... Biraz.

-Sizde kısalık genetik mi?

-Pek sayılmaz.

-Peki Levi sana karşı nasıl davranıyor?Bu soruya kısa bir beklemenin ardından cevap verebildim.

-Gayet normal.Hayal kırıklığına uğramıştı.. 

-Tanrım! Yüzünde mimik oynatamıyorum. Söylesene sana hiç gülümsedi mi?Çalan zil beni soru yağmurundan kurtarırken yerimden kıpırdamadım ve Hange'nin kapıya ilerleyişini izledim.

-Levii!

-Kes sesini dörtgöz. Amaris nerde?

-Amaris-saaaaan!Hange'nin ismimi seslenmesi ile yerimden hızla doğrulup kapıya ilerledim. Tüm gün yapan yağmur eskisi kadar olmasada yağmaya devam ederken ben gözlerindeki buruk hüzne odaklandım.

-Hadisene veket tüm gün seni bekleyemem.Uyarıcı ses tonu ile yerimden sıçradım ve hızla montumu giyerken Hange'ye bir teşekkür mırıldandım. Sorun olmadığını, ne zaman istersem gekebileceğimi söyledi. Levi'nin anılarını anlatmam gerektiğini fısıldamayıda unutmadı.Dışarı çıktığımjzda Levi'de normalin dışında birşeyler olduğunu fark ettim. Yol boyunca konuşmadı fakat en sonunda kendimi onun kolundan tutup kendime çevirirken buldum. Yizünden geçen anlık şaşkınlık dalgasının ardından kaşları hafifçe çatıldı.

-Dokunma bana velet.Kolunu geri çekmek istese de daha sıkı tuttum. Aslında anında kurtulabileceği birşey olmasına rağmen yapmıyor, kolunu tutmama izin veriyordu. Bense onun grimsi mavi gözlerine odaklanmıştım. Gözleri, yıkılan duvarlarına rağmen ayakta kalmaya çalışan çocuğu o kadar iyi resmediyordu ki.

-Güçlü durmak için kendini zorlamana gerek yok. Bunun seni çürüttüğünün farkındayım.

-Saçmalama!

-Saçmalamıyorum! Sadece bırak kendini gitsin. Abi... Lütfen!Kısa bir beklemenin ardından yağmur suyu karışmış gözyaşlarını şaşkınlıkla izledim. Yüzünden süzülen tüm damlaları gözyaşı ve yağmur olarak ayırmak ve gözyaşlarını tek tek silmek istedim. Fakat sadece durdum ve fırtınanın dinmesini bekledim.

O günden sonra evde birçok şeyin değiştiğini anlamam uzun sürmedi. Babam beni her gördüğünde öldürücü bakışlarını göndersede birşey demiyor, benimle diyaloğa girmekten kaçınıyordu. Levi ve babamın birlikte olduğu anlarda gerilim onlarca katına çıkıyor, nefes almak bile zorlaşıyordu.

Levi, Amaris'i Hange'nin yanına bırakmaya karar verdi. Sonra geri dönecek, hayatını mahveden o adamla en sonunda yüzleşecek ve kendi başına gelenlerin o kızın başına gelmemesi için herşeyi yapacaktı. Peki bunu neden yapacaktı? Neden bu kızı kurtarmak istiyordu? En başında sebepsizce kendine verdiği yemini tutmak mı istiyordu yoksa kendi kurtulamayışının acısını mı çıkarmak istiyordu? Sebebi ne olursa olsun yapması gerektiğini hissediyordu ve yapacaktı. Sabırsızca kapıyı çaldı. Kapı açıldı.

-Hey sizi küçük Ackermanlar.Hange'nin gülümsemesi soldu.

-Sorun ne?Levi sadece sustu ve içeri girdi. Amaris ise sessizce onu takip etmekle yetindi. Salona vardıklarında Levi, Hange'den onları birkaç dakikalığına yalnız bırakmasını istedi. Hange gerilimin farkına varmış, sessizce salondan ayrılmıştı.

-Kısa bir süreliğine burada kal. Akşama doğru gelir seni alırım.Kızın gözlerine baktıpında hissettiği rahatsızlığın farkına vardı.

-Burası güvenli.Sonrasında hissettiği sıcaklık ve bedenine sarılan kollarla geçirdiği şoku hızla atlattı.

-Burası daha güvenli.Levi'nin boğuk sesine karşın kızın sesi çok daha sakindi. 



Ay çok cringe olmuş gibi hissettim. Hiç içime sinmedi. Neyse 11.bölüm final arkadaşlar.

AY ÇOCUĞU(LEVİ ACKERMAN)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin