#12 (Güneş)

354 33 0
                                    

Motorumu çalıştırıp Eylül'ün evine sürmeye başladım. Dikkatimi toplamaya çalışsam da Ada kafamı karıştırıyordu. Eylül'le konuşmayı kesemezdim, uzun zaman sonra bu kadar mutlu ve heyecanlı hissediyordum ama Ada'nın Eylül'e her şeyi anlatma ihtimali beni fazlasıyla tedirgin ediyordu.

Eylül'e her şeyi anlatmak galiba yapabiliceğim en iyi şeydi. Ada ona eninde sonunda söyleyecekti, benden öğrenmesi daha iyiydi ama nasıl söyleceğimi bilmiyordum.

Ben düşüncelere dalmış motoru sürerken Eylül'ün evine yaklaşmıştım bile. Ne yapacağıma sonrar karar vermek üzere düşüncelerimden uzaklaştım.

Eylül'ün oturduğu kata çıktığımda kapıyı açmış gülerek beni bekliyordu. Geldiğim anda boynuma sarılıp öptü. Eylül şu an hayatımda giden en güzel şeydi ve bunu mahvetmekten çok korkuyordum.

"Bu sevginin kaynağı ne?"
"Biraz kaba mısın? Seni gördüğüm için sevindim sadece"
Dediğim şeyin kaba olduğunu fark ettiğim anda belinden tutup kendime çektim.
"Şaka yapmıştım. Ben de seni gördüğüm için mutluyum"
Çenesinden tutup bir kez daha öptüm.

Eylül önden ben arkadan salona doğru ilerledik. Koltuğa oturmadan önce
"Doğa evde mi?" Diye sordum.
"Hayır değil, ev tamamıyla bizim şu an"
"O zaman bu güzel fırsatı dışarda geçirmek yerine evin keyfini çıkartalım ne dersin" diyerek hala ayakta olan Eylül'ü belinden tutarak koltukta yanıma düşmesini sağladım.

"Öyle mi diyorsun?" Elini çeneme koyarak dudaklarımızı birleştirdi. Dudaklarımı yumuşak bir şekilde öpüyordu. Her öpüştüğümüzde yeniden heycanlanıyordum. Dudaklarımız gittikçe hızlandı, onu belinden daha sert bir şekilde tutarak kendime daha da yaklaştırdım.

Dudaklarımızın ritmiyle onun eli boynum da ve saçlarımda benim elimse belinden hareket ediyordu. Bir süre sonra Eylül dudaklarımızı ayırdı ve üzerimdeki tişörtümü çıkartıp dudaklarımızı geri birleştirdi.

"Eylül, evde misin?" Diyen Doğa'nın sesiyle Eylül üzerimden kalkıp yanıma oturdu.
Doğa'nın salona girmesiyle üzerimde sadecw sütyen olduğunu hatırlayıp tişörtüme uzandım.

"Çok pardon, en iyisi ben gideyim ve siz devam edin" hafif gülerek konuştu Doğa.
"Hayır gerek yok asıl biz seni rahatsız etmiyelim" diye söylendim utançla.
Eylül'e baktığımda hiç utanmışa benzemiyordu aksine daha deminki ortamı bozduğu için sinirli gibiydi.

"Hani dışarda işin vardı?"
"Vardı ama iptal oldu, o yüzden eve geldim. İstersen gidebilirim"
"Gitme de mükemmel zamanlama gerçekten"

Doğa ve Eylül'ün küçük konuşmasından sonra Eylül bir şeyler hazırlamak için mutfağa gitti.
"Güneş, oyun oynamak ister misin?"
Doğa sehpanın üzerinde oyun konsolunu göstererek.
"Çok bilmiyorum ama olur"

Doğa'nın oyun teklifini kabul etmiştim, çok bilmiyordum ama hızlı öğrenen biriydim.
"Hani çok bilmiyordun! Benden daha iyisin. Seni bir kere bile yenemedim"
"Çabuk öğreniyorum" dedim gülerek.
"Ben buna acemi şansı demeyi tercih ederim" dedi elindeki kolu sehpaya bırakırken.

Eylül hala mutfakta bir şeyler hazırlıyordu. Doğa'yla oyun oynarken onu yalnız bıraktığımızı düşünüp yanına gittim.
"Yardım etmemi ister misin?"
Ocağın başında duran Eylül göz ucuyla bana baktı.
"İstersen şurdan tabak çıkartabilirsin" dedi eliyle mutfak dolabını işaret ederek.

Başka bir şey demeden tabakları çıkartıp masaya koydum. Hala ocağın başında olan Eylül'e sessizce yaklaşarak beline sarıldım.
Bunu yapmamla az da olsa irkilmişti ama daha sonra hafifçe gülümseyip kafasını göğüsüme yasladı.

"Ne yemeği yapıyorsun?"
"Makarna ya çok bir şey değil"
"Bildiğim çok iyi bir sos tarifi var yapmamı ister misin?" Dedim heyecanla.
"Hayır! Her şeyi ben yapıcam. Sen daha sonra, kendi evinde yaparsın"
"İyi sen bilirsin"

"Bensiz ne yapıyorsunuz burada"
Doğa yüksek sesle konuşarak mutfağa girdi.
Duyduğum sesle Eylül'ün belini bırakıp geriye doğru adım attım. Doğa her bizi gördüğünde fazlasıyla utanıyordum ve benim tam aksime Eylül hiç utanmıyordu.

"Seni de mi aramıza alalım Doğa?" Eylül alayla konuştu.
"O kadar tatlı flörtleşiyorsunuz ki yakında kusacağım" Doğa ve Eylül'ün küçük atışmalarını dinlemeyi çok seviyordum.
"Doğacım çok istiyorsan sen de tek gecelik ilişkilerden kurtulup düzgün adımlar atabilirsin"
"Yok sağ ol hiç istemiyorum"

Yemek olduktan sonra masaya oturduk.
Doğa eline çatalı alıp "Valla ben çok açım hemen yemeye başlıyorum"
"Hayır!" Eylül'ün yüksek sesle söylemesiyle Doğa tırsıp çatalı geri masaya bıraktı.
"Önce Güneş deneyip 10 üzerinden puan vericek" dedi gülümseyerek.
"Hadi tadına bak Güneş"

Şu an zehir olsa benim için 10 üzerinden 10du zaten. Elime çatalı alıp tabağa daldırdım. Hafifçe kafamı kaldırıp Eylül'e baktığımda gözlerinin içi parlayarak pür dikkat beni izliyordu. Çatalı ağzıma götürdüm ve tadına baktım.
Cidden fazla güzeldi hatta yediğim en güzel makarnaydı ama şu an Eylül'le uğraşmak istiyordum.

"Yani, güzel olmuş" dediğim şeyle Eylül'ün yüzü düştü.
"Ne yani bu kadar mı?"
Göz ucuyla Doğa'ya baktığımda yaptığım şeyi anlamış olmalı ki gülmemek için kendini zor tutuyordu.
"Güzel güzel merak etme"
"Beğenmedin"
"Hayır tatlım beğendim" bilinçsiz bir şekilde tatlım demiştim ve bunu söyledikten sonra fark ettim.
Eylül'ün gözleri yeniden parladı ve hafif gülümesdi.

Bir şey demeden kaldığında olqyı dağıtmak için konuştum.
"Şakaydı, cidden yediğim en iyi makarna ve sosu özellikle mükemmel olmuş. Ellerine sağlık"
Eylül hala bir tepki veremiyordu, dediğim şeyin etkisinden fazla mı kalmıştı?
Doğa hafifçe Eylül'ü dürttü.
"Bu kadar transa geçeceğin bir şey demedi sakin ol"

Eylül hafifçe kafasını sağa sola sallayıp
"Teşekkür ederim tatlım" dedi gülümseyerek.
Bir yandan konuşup bir yandan yemek yerken gelen arama sesiyle telefonuma baktım.
"Arkadaşım arıyor, pardon."
Arayan Berk'ti, çaldığım grubun bas gitaristi.
"Kimdi?" Diye sordu Eylül merakla.
"Arkadaşım Berk. Bu akşam Beşiktaş'ta bir barda çıkıcaz da onu hatırlatmak için aramış"

Konuştuğum anda Eylül'e bir grupta baterist olarak çaldığımı söylemediğim aklıma geldi.
"Bir dakika senin grubun mu var?" Dedi şokla.
"Şey evet, konu açılmadığı için söylemedim hiç ama evet küçük bir grubumuz var, ben bateristim. Hatta bugün akşam gelin"
"Hakkında cidden çok az şey biliyorum" diye mırıldandı.
Evet öyleydi ama her şeyi tek tek anlatmak için hazırdım.

"Akşam gelin işte hem seni arkadaşlarımla tanıştırırım"
Biraz düşünüp Doğa'ya baktıktan sonra gülümseyerek bana döndü.
"Tamam o zaman, geliriz akşam"
"Mükemmel onda başlıyor ama siz isterseniz sekiz buçuk, dokuz gibi gelin"
"Tamam anlaştık o zaman" dedi sevinçle.

Masayı topladıktan sonra Eylül'ün odasından çantamı almaya gittim.
Çantamı açtığımda içinde bir kağıt parçası vardı.

I can watch and not take parts
Where i end and where you start
Where you, you left me alone

Kağıdı Ada'nın koyduğu fazlasıyla belliydi.
Sürekli böyle bunu yapardı ve bunu Eylül'e de yaptığından emindim. Kağıdı hızlıca çantama geri koydum ve odadan çıktım.

"Ben gidiyorum, akşam görüşürüz"
Salonda oturan Eylül ve Doğa'ya seslendim.
Doğa el sallarken Eylül hızlıca kalkıp yanıma geldi.
Ben kapıya yöneldiğimde kolumdan tutup ona dönmemi sağladı.
"Senin hakkında sence de fazlasıyla az şey bilmiyor muyum?"
"Yani, daha zaman var ama di mi? Sana oturup her şeyi anlatıcak kadar zaman"
Gülümseyip daha da yaklaştı, zaten yakın olan bedenlerimiz şimdi tamamıyla birbirlerine değiyordu.

"Bu biraz da sana kalmış bir şey. Bana sorarsan daha zamanımız var"
"Bence de oldukça fazla zamanımız var"
Dediğim şeyle daha fazla gülümseyip dudaklarımızı birleştirdi.
Kusa bir öpücükten sonra geri çekilip kapıyı açtı.
"Akşam görüşürüz o zaman"
"Görüşürüz" dedim kapıdan çıkarken.

Merdivenlerin başına geldiğimde bir kez daha ona bakıp gülümsedim.

Güneşin (gxg)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin