#1

143 13 2
                                    

"...Kanun kaçağıydım. O kampta öldürdüğüm adam da kim olduğumu biliyordu. Ben Kara Boğa'yım."

Gözlerindeki korkuyu hissettim. Adını bile bilmediği kadın bölgenin en azılı haydudu olduğunu söylüyordu. Bana inanmayabilirdi. Bu onun hakkıydı. Ya da karısını da alıp evimi terk edebilirdi. Bu da hakkıydı.

"İnanmak istemiyorum ama böyle bir yalan söyleyerek bir kazanç elde edeceğini de düşünmüyorum." Sakalını kaşıdı.

"Devam et. Merak ettim hayat hikâyeni."

"Yıl 1875'ti..."

Acıkmıştım ve kamp yaptığım yerin yakınındaki ormana gittim. Doğuda buradan bayağı uzak Rosewood adındaki kasabanın kuzeyindeydim. 

Okçuluğum iyi değildi. O yüzden gördüğüm tavşanı vurabilmem için yaklaşmam gerekti.

Yayı gerdim. At nalı sesiyle kaçan tavşanla yayı bırakıp altı patlarımı elime aldım. Ne olduğunu anlamak için çalıların arasından, gelenlere baktım. İki atlı olduğum yere geliyordu. Dikkatli baktığımda atı sürenlerden birinin kadın olduğunu anladım. Gelen silah sesiyle adam attan düştü. Kadınsa atı durdurup hemen adamın yanında bitti.

"Dur!" 

"Sizi hainler." Arkadan gelen atlı, adamla kadının önünde attan indi. Silahını adama doğru tutuyordu.

"Matt lütfen-"

"Kes sesini orospu!" Kadın korkuyla karşısındaki adama bakıyordu. "Bana ihanet ettiniz!" Dişlerinin arasından konuşuyordu. 

"Benim çocuğumla benden kaçıyordunuz!" Kadına baktım. Hamileydi. 

"SENİN ÇOCUĞUN DEĞİL!" Adam omzundaki yarayı tuta tuta kalktı. Kadının önünde durdu. 

"Senin çocuğun değil abi. Benim." 

"Ne?"

"Ava gittiğin her gece onunlaydım. Senin değil benim çocuğum."

"Matt lütfen. Bırak gidelim." 

"Sen benim kardeşimsin. Bana bunu nasıl yaptın?" 

"Bırak gidelim." Matt silahı indirip sinirle güldü. 

"Bırakayım öyle mi?" Matt silahını tekrar kaldırıp ateş ettiğinde kadın adamın önüne geçti. Karnından vurulan kadın yere yığılırken yaralı adam tam silahını çıkarttı ki adamı kafasından vurdum. 

"Ah!" Korkuyla bağıran adama doğru yürüdüm.

"Sakin ol."

"Kardeşimi vurdun."

"Seni vuracaktı aptal herif." Nefes nefese yerdeki bedenlere baktı. Kadının nabzını kontrol ettim. Ölmüştü. Adamı kontrol etmeme gerek bile yoktu. Öldürmek için vurursam öldürürdüm. 

"Ne yapacağım ben?" 

"Bedenleri gömmeye ne dersin?" Gözlerini yavaşça kapatıp açtı. Hala  olanlara inanamıyordu sanırım.

"Hadi Matt." Bedenleri gömdük. Başlarında bir süre ağladı. Dua etti, küfür etti. İhanete karşılık yapması gereken her şeyi yaptı. 

Sonunda gitmemiz gerektiğini hissettim. Omzuna dokundum. Çöktüğü yerde kafasını kaldırdı.

"Her şeyimi kaybettim. Ben-" 

"Sen benimle gelirsin. Rosewooda gidelim."

"Oraya gidemem." Ayağa kalktı. "Tüm kasaba boynuzlandığımı biliyor. Ayrıca annem ve babam orada. Oraya gidemem hanımefendi..."

KELLEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin