İkinci: Yara İzli Adam

12.8K 771 119
                                    

kürtçe bilmiyorum ve kürtçe kelimeleri çeviriden falan bakarak yazıyorum yanlışım varsa affola.

italik yazılar kürtçe, düz yazılar türkçe.

Odadan çıktıklarında koşuşturmaca azalmıştı fakat Zemheroğlu aşireti geleceği için süregelen bir heyecan hakimdi hâlâ. Havin, mutfağa giderken Güneş'i avluya oturtmuştu. Geçenler hep Güneş'e sevimsiz bakışlar atıyordu. Çocuk kendisinin sevilmediğini bildiği için alışmıştı da bu bakışlara.

Mutfaktan çıkan babayı gördüğünde yerine sindi Güneş. Adam, oturan çocuğu fark ettiğinde baştan aşağı inceledi. Elbise giydiğini fark ettiğinde yüzünü buruşturdu. "Erkek olamadın zaten, böyle daha da kıza benzemişsin."

"Havin abla giydirdi." diye mırıldandı çocuk.

"Nereden ablan o oluyor o senin piç. Kızımın adını ağzına almaya çalışma, benim kanımdan olup olmadığını bile bilmiyorum."

Güneş konuşmadığında Zeynel Ağa biraz daha dibine girdi çocuğun. "Bana bak, gittiğinde onlara karşı tek bir kabalığını görmeyeceğim. Bugün de yüzünü kaldırma sakın. Kimseyle göz göze gelip o lanetini bulaştırma." Güneş bir şey demeden durmaya devam ettiğinde karnının ağrıdığını hissetti. Söylenenleri yutmak bedenine ağır geliyordu çocuğun.

"Yine neler zırvalıyorsunuz Güneş'e?" Havin mutfaktan çıktığında Güneş'in başının eğik olduğunu fark etti. Adam kızına döndüğünde, daha bir şey söyleyemeden kapının çalmasıyla Güneş hızla başını kaldırdı. Kalbi ağzında atmaya başladı çocuğun. Odasına kaçmak istedi o an, üzerine giyerek mahvettiği güzelim elbiseyi çıkarmak istedi, küçükken hep yaptığı gibi yatağın altına saklanmak istedi. Yatağın altına girdiğinde onu bulamıyorlardı ve canını acıtamıyorlardı. Yine öyle kaçmak istedi.

Fakat bu mümkün değildi. O mutsuz olmaya mahkumdu.

"Kalk," dedi Zeynel Ağa. Kadriye Hanım, çocukları ve gelinleri herkes sıraya dizilmişti. Güneş ise en arkada, görünmeyecek bir yerde duruyordu. Kısa boyu ona yardımcı oluyordu ve o da bundan çok memnundu. Havin ise hemen yanındaydı. Kız bir anda sessizleşmişti.

Kapı açıldığında Kadriye Hanım, Güneş'e hiç göstermediği yüzünü gösterip gülümsemişti. Diğerleri de o iğrenç maskelerini yüzlerine takmışlardı. Sanki bu Güneş'in nişanı değildi. Kimse Güneş'i düşünmüyor, yalnızca Koskoca Zemheroğlu aşiretiyle dünür olacaklarının mutluluğunu yaşıyorlardı.

Herkes birbirini selamladı. Uzun sürmüştü çünkü oldukça kalabalıktı iki ailede. En sonunda gözler arkada bekleyen Güneş'e çevrilmişti.

"Git ellerini öp," dedi Havin ağız ucuyla. Güneş'in kalbi o kadar sıkılmıştı ki sanki birisi kalbini avuçlarının içinde eziyordu. Yavaşça ilerledi Güneş. İlk önce dedenin, Bejno Zemheroğlu, ve ninenin, Gulcan Zemheroğlu'nun, elini öptü. Babanın, Baver Zemheroğlu'nun, elini öperken, başını kaldırdığında adam, kendisine gülümseyip saçını okşamıştı. O an kalbinin biraz bile olsa sakinleştiği andı.

Annesinin, Hildan Zemheroğlu'nun, eline uzandığında kadın elini geri çekmişti. Güneş, eğildiği yerden başını kaldırdı. Kadının kahve gözlerine baktığında, kirpiklerini kırpıştırdı. Kadının yüzündeki memnuniyetsizliği buram buram okunurken seslice yutkunmuştu çocuk. Baver, eşini dürtüklediğinde anca uzatmıştı elini fakat Güneş kendini yine küçük dürüşülmüş hissetmişti.

Güneş geri çekildiğinde birinin ayağına bastığını hissetti. Hızla geri çekildiğinde, kendisinden enine ve boyuna üç kat büyük bir adamla karışılacağını düşünmemişti. Başını kaldırdığı da neredeyse boynuna değecekti ensesi. "Ben, özür dilerim," diye mırıldandı. Adamın siyah kuzguni gözleri, çocuğun cam mavisi gözlerine saplanmıştı. Güneş, karnındaki ağrının çoğaldığını hissetti. Adam, başını hafifçe eğip kaldırdı yalnızca.

YÜREK YANGINIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin