0.3

91 15 2
                                    

aqtaii- herkesim X frxzbie- sevgili prensesim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

aqtaii- herkesim X frxzbie- sevgili prensesim

Umarım severek okursunuz.<3

Başlama tarihinizi alabilir miyim?

-

Barış: Aramayı başlatmadın. (00:28)

Barış: Vaz mı geçtin?( 00:29)

Barış: Sen aramayı başlatmadığın için ben başlatıyorum (00:42)

Arama reddildi.

Barış: Sen ciddi misin?( 00:56)

Barış: Ben böyle olacağını biliyordum.(01:14)

Barış: Son kez arıyorum eğer açmazsan seni engellerim.(01:23)

Buğulu gözlerimin parlak ekranı görmesiyle aklım başıma geldi ve bir anda kendimi yatakta oturur pozisyonunda buldum. Barış'tan birden fazla gelen mesajı görmemle dudağımı sertçe ısırarak mesajlara girdim.

Aramayı başlatmadığım için bana kızmış olmalıydı resmen bir dolandırıcı gibi ona vaat verip yerine getirmemiştim.

Barış'tan görüntülü arama.

Engellememesi için bir şey yazacağım anda onun görüntülü araması ekranıma düştü.

"Siktir." Hazırlıksız yakalanmıştım.

Ona saat verip o saatten bir saat sonrası bile hazırlıksızdım.

Yapacağım işe bakın, benim gibi baştan savmaydı. Telefonu komodinin üzerine koyup sabitledim ve aramayı  son anda açtım.

Arama cevaplandı.

Yatağımda oturur pozisyonunda komodinin üstünde sabitli duran telefonum ekranı ikiye bölündü ve onun ekranı simsiyahtı.

"Açtın." dedi. Onu kandırdığıma inanmış olmalıydı. Onun yerinde olsaydım bende buna inanırdım ya neyse.

"Bir an dolandırıldığımı düşündüm." Sesi, dümdüzdü. Yazışmalarından bile bu kadar düzlük yoktu.

Türkçesi yazımından daha mükemmeldi.

"Merhaba." dedim,  ekrana bakarak ama ekranda siyah bir görüntüden başka bir şey yoktu tuhaf hissetmeme neden oldu.

"Merhaba, küçük hanım."

 İlk mesajlarındaki hitabı tekrar kullanmasıyla kaşlarımı çatarak ekrana baktım.

"Lütfen bana öyle hitap etmeyin." Sesim şimdi onun kadar düz diyebilirdim. Beni daha ilk dakikalarda sinirlendirmeyi başarmıştı.

"Nasıl istersen, seni rahatsız ediyorsa sana o şekilde hitap etmem."

"Buna sevinirim."  Oturma pozisyonumu bozarak yatağımın ortasına kadar gelip sırtımı yatağımın başlığına yasladım.

"Pekâlâ."

Tuhaf bir sessizlik hakim oldu.  Bu sessizliğin yarattığı hissi yok etmek için dudaklarımı aralamak istedim ama ne diyeceğimi bilemedim. 

"Beni bu işe neden aldın?" Beklemediğim anda sorduğu soruyla ekrana baktım. Onu bu işe almamın hiçbir nedeni yoktu. Sadece işe ihtiyacı vardı ve bende bunu kullanmak istedim.

"Gece uyurken güvende olduğumdan emin olacak birine ihtiyacım vardı," dedim, gözlerimi kameradan kaçırarak ellerime çevirdim. "Senin de işe ihtiyacın vardı ve ben de senin uygun olabileceğini düşündüm."

"Anlıyorum."

"Geceleri karanlıktan korkan bir kız çocuğuna bakıcılık yapacağım."

Bunu ondan duymuş olmam gerçeğin bir kez daha şah damarıma dayatılan bir bıçağın keskin ucu gibi sıyırdı tenimi.

"Evet, o kız çocuğu  da senin maaşını ödeyecek."

Cidden sinirlerim ile oynamak için damarıma basıyormuş gibiydi. Bu işe ihtiyacı vardı ve benim de gece saatlerinde uyuyabilmek için ona.

"İş saatleri konusunda anlaşmamız gerek, canının istediği zaman açıp istemediği zaman açmamazlık yapamazsın." dedi, düz bir tonla. Yüzünü siyah ekrandan göremiyordum ama aramasını açmadığım için sinirli olduğunu anlamıştım.

"Neden sana bu işi veren ben değil miyim? İstediğim zaman çalışır istemediğim zaman çalışmazsın." Üsten bakan bir tavır sergilemek istemiyordum ama dilimin bir dur noktası yoktu.

"Bu bilgi verdiğin sürece  geçerli."

Onun haklı olduğunu biliyordum. Aynı şey benim başıma gelmiş olsaydı ortalığı ayağa kaldırırdım. Beklemekten nefret ederdim ve onu beklettim . Hem de ilk iş gününde.                        Ne güzel.

Odanın ışığı onun beni görebileceği düzeydeydi. Beni tam olarak görmesini engellemek için bu yolu bulmuştum. Nasıl bulduğumu sormayın lütfen, ben dahi bu yolu nasıl bulduğumu bilmiyordum.

"Bir daha ki sefer aksi bir durum olursa sana haber veririm." dedim, burnumdan kıl aldırmayarak. Hatalıydım ama hatalı olduğumu kabul ettiğimi bilmesine gerek yoktu.

"Buna sevinirim."

"Pekâlâ."

-

Saatler geçerken, birinin kameradan beni izlediği gerçeğiyle uyumaya çalışmak çok zordu. Yastığımı bir kez daha düzelttiğim de siyah ekrandan bir kımıldama sesi geldi, korku acımasızca kanıma sızarken yatağımdan doğrularak kameraya baktım.

"Gittin mi?"

Ses yoktu.

Birkaç saniye boyunca ondan herhangi bir sesin gelmesi için bekledim ama hayır, gelmedi. Korku bir hayalet olmuş gibi etrafımı sarmaya başladığında yatağımın ortasında çaresizce kala kalmıştım.

Dolan gözlerimi elimin tersiyle silerek dizlerimi karnıma çektim. Başımı dizlerime gömerek içimden bildiğim duaları okumaya başladım. Bu dualar, nas ve felak süresinden öte gidemiyordu maalesef.

"Sakin ol, ben buradayım." Onun sesini duyduğum anda başımı dizlerimden kaldırıp hızla telefona çevirdim.

"Gittiğini sandım." dedim, burnumu çekerken. Karşıdan nasıl gözüktüğümü şu an gecenin bu saatinde düşünecek değildim. İçimdeki ses huysuzlaşarak bana çemkirdi. 'Bunu şu an düşünmeyeceksin de ne zaman düşüneceksin? İşe yaramazın tekisin.' Sanırım haklıydı, işe yaramazın tekiydim.

"Seni asla yalnız bırakmayacağım," dedi. 

"Gerçekten mi?"

"Gerçekten." dedi. 

"Seni asla yalnız bırakmayacağım hadi  artık uyu." Hafifçe gülerek. Sanırım alkol almıştı ve cümleleri biraz yayık çıkıyordu. İlk defa bir erkeğe gülmenin bu kadar yakışacağını düşündüm ve kendime hakim olamayarak utanç listeme bir tanesini daha ekledim.

"Gülmek bir insana bu kadar yakışmamalı."

-

Merhabaa. Bölümü nasıl buldunuz?

Barış ve Didem hakkında düşüncelerinizi buraya alabilir miyim?


GECELER İYİ DEĞİLHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin