3 gündür hastanede gecemiz gündüzümüz olmadan güzel bir haber bekliyorduk. Burak ile Ayaz yoğun bakımdaydılar. Doktor durumlarının aynı olduğunu söylüyordu. Emindim ama ben iyi olacaklardı.
Benimle beraber Çiçek abla, Kamer,Elvan abla ve Barış Abi sürekli buradalardı. Timin geri kalanı ise sürekli gelselerde karargahta işleri olduğu için mecburen gidiyorlardı.
Dün Çiçek abla yanına girmişti Ayaz'ın hergün sadece 1 kişi alıyorlardı yanına. Bugün ise Şirin ile beraber ben girecektim. Şirin'e ne kadar hemen iyileşecek baban desekte o hissediyordu basit birşey olmadığını. Asker çocuklarının kaderi buydu her an birşey olacak korkusuyla yaşamak. Belkide babasız kalmak,en güzel anlarında yanında olmaması bunlar onlar için alışık olduğu şeylerdi.
Saat 10.54. 6 dakika sonra Ayaz'ın yanında olacağız. İçim kıpır kıpır ve bazı duygularımın farkına varıyorum. Sanki içimden bir ses Ayaz'sız bir hayatın ne önemi var diyordu. 3 gündür doğru düzgün yemek bile yememiş kilo vermiştim. Ben onlara çok değer veriyordum zaten. 1 ay boyunca görevden dönmesini beklemiştim zaten. Dönmüştü ama iyi dönmemişti.
"Şirin hadi gel fıstığım babayı görmeye gideceğiz."
Şirin heyecanlı heyecanlı yanıma geldiğinde üzerine hemşirelerin verdiği kıyafeti giydirdim. Sonrs kendim giyindim ve Ayaz'ın olduğu odanın kapısını açtım.
Ayaz yatağında yatıyordu. Yüzü sapsarıydı. Kilo vermişti. Yüzünün ve vücudunun çok yerinde küçük yaralar vardı. Sanki yaşlanmış gibiydi. Onun dimdik çakı gibi halinden bu haline gelmiş olması çok koymuştu ama Şirin'in yanında kendimi bırakamazdım.
"Babaaa uyan artık çok uyudun. Sen uyumayı hiç sevmezsinki!" Dedikten sonra yanına gidip üzeri yaralı elini öptü. Onun bu haliyle gözlerimdeki çeşmeler açılmıştı. Bende yanlarına gidip yatağın ucuna oturdum. Eğilip Şirin'i de kucağıma aldım ve beraber Ayaz'ı izlemeye başladık.
Gözlerimizi bile kırpmadan Ayaz'ı izlerken birşey farkettim. Parmağını oynattı gibi oldu. Bu sefer eline odaklandığım da işaret parmağı gerçekten de kıpırdıyordu.
Hemen elimi uzatıp elini tuttuğumda elimin içindeki hareketlilik ile resmen havalara uçacaktım.
Ayaz uyanıyordu!
Şaka gibi geliyordu ama asla şaka değildi gözlerini yavaştan kırpıştırmaya başladığında Şirin de fark etmiş olacakki heyecanla babasına bakıyordu bir yandan da elini öpüyordu.
Uyanmaya başladığını farkettiğim de alnına yapışan saçlarını elimle geri yatırıyordum. Gözlerini tam açtığında ilk önce gözlerinin ışığa alışmasını bekledim. Sonunda gözleri ışığa alışmış olacakki etrafına bakinmaya başladı. Kafasını yukarı kaldırdığı gibi beni gördü sonrasında ise kızını gördü. Gergin yüzü yok olduğunda yerine tebessüm geldi.
"Şirin hadi sen babaannenlere babanın uyandığı müjdesini söyle fıstığım." Şirin başını onaylar şekilde sallayıp koşa koşa odadan çıkıp kapıyı kapattı ve yok oldu. Bende arkasından hemen Ayaz'a döndüm.
"Ayazzz nasılsın ,iyi misin bir yerin ağrıyor mu ?"
"İyiyim Elif ama başım çok ağrıyor ve ağzım kurumuş rica etsem su verir misin ?" Konuştuğunda yerleri inleten sesi gitmiş onun yerine yorgun,bitkin ve sessiz sesi gelmişti. Komidinden suyu aldığım gibi başının arkasından elimle destekleyip suyu içirdim. Çok susadığı belliydi zaten dudakları çatlamış ve kurumuştu.
Kapı açıldığında içeri ilk önce doktor ardından hemşire ve Çiçek abla girdi. Doktor gerekli muayneyi yaptıktan sonra durumunun iyi olduğunu söyleyip çıktı. Biten serumu değiştiren hemşirenin yanına gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖĞRETMENİM
Fiksi RemajaElif ~ Ayaz Yeni mezun olup doğu görevini yapmak üzere Mardin'e taşınan anaokulu öğretmeni Elif ve Annesinin zorla evlendirdiği Ayaz , asker ve rütbesi "Yüzbaşıdır" ; aynı zamanda küçük bir kızı vardır. Eşine gelecek olursak eşi doğumdan sonra onla...