0.1

706 44 26
                                    

|Fehim|

"Fehim!"

Nazik; ince, buz gibi elleriyle yanağıma dokunarak "Hadi benim ay yüzlüm, kalkma vakti!" diye kulağıma fısıldamıştı.

"Bak yine tellak abiden azar yemeyelim kalk hadi be kuzum!" bu sefer sesini biraz daha yükselterek söylediğinde gayrihtiyari bir şekilde Nazik'e dönmüştüm.

"E be canım, kalkıyorum tamam." 

Yavaşça döşeğimden kalktığımda Nazik kalktığımı teyit etmek üzere arkasını dönmüştü. Kalktığımı görünce de yüzüne kocaman bir gülücük koymuştu.

O güleç yüzü ona çok yakışıyordu.

"Nazik?"

"He nur yüzlüm?"

"Bugünkü misafirlerimiz kimlermiş kuzum?" her sabah her sabah güzel bahşişler için müşterilerimizi tanıyıp onlara göre giyinir süslenirdik. İlk müşterimiz erken gelirse bizi peştemalın dışında bir üstle bile görür diye yırtılacağını bile bile güzel gömlekler giyerdik.

"İşveren sabah gelip söyleyecekmiş."

"Hayret canım. Normalde gece her halukârda bulup söylerdi."

"İşverene sordum ben de..." söylediği şeyi sır verirmiş gibi izah ediyor, çapkınca dudaklarını ısırıp utanarak gözlerini kaçırıyordu. Son olarak da göz kırpınca nasıl sorduğunu anlayabilmiştim. Zaten onun bu yumuşak dili ve cilveli hareketleri olmasa o güzel yüzüne rağmen esmer teninden ötürü hamam oğlanı değil, işçi zor olurdu. Ah o işgüzar Nazik işvesinde cilvesinden herkesi parmağında oynatıyordu ya da oynattığını sanıyordu...

"Özel misafir bekleniyormuş. Tüm gün onlara kapılarımızı açıcakmışız. Hususi bir ilgi bekliyorlarmış." elinin altındaki kaseye uzanıp ince parmaklarıyla kirazın sapını kavrayıp dilinin üzerine konumlandırdı sonra yavaşça kirazı dişlemeye ve kırmızı suyunu emmeye devam etti. Konuşmak için emmeyi bırakmasına rağmen kirazı ağzında tutup tekrar bana döndü.

"Anlarsın ya bebeğim." dedikten sonra göz kırparak kirazı emmeye geri döndü. Ah o göz kırpmaları... Dostum olmasa ben bile tav olacaktım.

Biraz daha izledim yaptığı ağız oyununu. Belki bir şeyler kaparım ondan diye. Yumurtalı ekmeğimi yerken Nazik hâla kirazla uğraşıyordu.

"Ne o Nazik? Kiraz mıymış hususi ilgi isteyen müşterin?" diyerek ufak ama abartılı sahte bir kahkaha attım. İyice sokak kadınlarına benzemiştim.

Nazik ise kirazı çiğnemeye gerek duymadan yutuvermişti. Kocaman gözlerini daha da irileştirerek: Ne alakası var Fehim ya! Nidası odada yankılanmıştı.

Sonra alındığını çaktırmamaya çalışarak ağzını araladı. "Kıskanıyorsun kabul et, müşteriler sana bahşiş vermiyor diye kuduruyorsun. Düşün bakalım giren şey aynı girilen şey aynı ama neden acaba mermer gibi tenine, sıkı vücuduna rağmen kim bahşiş alamıyor hm?"

Alınınca kaç yıllık dost olmamız hiçe sayılmıştı. Aslında haklıydı da ben kendime yediremiyordum.

"Haklısın Nazik. Latife etmek için demiştim kiraz şeyini ama..." az önce kahkahlalarla gülmeme karşın şimdi içime adeta bir öküz oturmuştu. Kaç yıldır üç kuruş para karşılığına elin pis adamlarına sanki tecavüzcülerimiz onlar değilmiş gibi karılık yapıyor fakat günün sonunda evli bârklı adamların karılarını aldatmasına, çocuklarının rızklarını yemelerine kimse laf etmez 'Erkektir yapar.' veyahut 'Canı çekmiştir.' derlerken günün sonunda yine günah keçisi oluyorduk. Haliyle insan en azından yüksek meblalara gitmek istiyordu. Birkaç kez padişahların hamamına girmek için Nazik yeniçerilere bile cilve yapmıştı.

hamam oğlanı [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin