0.2

470 44 20
                                    

|Fehim|

Hamamda Nazik'in öfkeli sesleri yankılanıyordu. Kendini keseliyordu canını çıkarırcasına. Aslında keselenmesine lüzm yoktu ama söylersem daha da hiddetlenecekti. Sanki bir rutinmişçesine kendini keseliyordu, haksız da sayılmazdı bu iş onun rutiniydi. Her gün buraya gelir tellakla konuşur ve keselenirdi. Bir günü bile boş geçmezdi. Hasta olduğunda dahi müşterilerini hoş etmekten kendini alı koymazdı. Tatile dahi gitmezdi Nazik. Kimseyi ziyaret etmezdi. Altı yaşından beri -belki de çok daha uzun zamandır, bilemiyorum- ayrılamamıştı hamamdan. Bu onun işverene olan bağlılığından mıdır, elbet ki kestiremiyordum. Nazik tahmin edilmesi, ele alınması zor biriydi. Şu zamana kadar onu bu kadar bile tanımam beni şaşıtıyordu. Dışı ayna kaplı bir kapalı kutu misali ne görmek, ne bulmak istersen onda görebilir, bulabilirdin. Oysa o ne gördüklerinden ne de hayal ettiklerindendi. O kutunun kapağı kapanalı yıllar oluyordu.

Nazik'i hep daha iyi tanımak istemişimdir. Onun gibi pervasızca davranabilmek onun gibi sevilmek. Ona bu yüzden yaklaşmıştım. Lakin onu tanıdıkça onun ne sandığım kadar prevasız ne de sandığım kadar sevilmediğini anlamıştım. Çok yalnızdı Nazik. Etrafına her gün onlarca erkeği toplar gece de işvereni alırdı koynuna ama hamamdan evine dönerkenki o ıssız sokaklarda sessiz sessiz ağladığını kim görmüştü? Kim görse de teselli etmiş, onun için endişelenmişti?

Onu daha da tanıdıkça ben onun zekasına imrendim. Bu hayata tutsak olduğu ne kadar kabullense de hiçbir zaman o işvereni ve o hamamı kabullenememişti Nazik. Saray onun hak ettiği hayaliydi. Onun hayalini çalacak ve ömür boyu önümde kolye gibi sallandıracaktım gözü önünde. Bana kızsa, bağırsa hatta dövse dahi onun gözündeki kırılmayı dindiremezdim.

"Fehim,"

Kafamı sağa çevirdiğimde Nazik elindeki keseyi omzuma koymuş gözlerimin içine cesurca bakıyordu. Çok iyi bir oyuncu olsa da ben onun titreyen ellerini omzumda hissedebiliyordum.

"Bacaklarını aç da ovayım."

Eğer müşteri geç gelecekse Nazik kendini keseleyip ovduktan sonra beni keselerdi. Fakat hiçbir zaman bacaklarımı keselememişti. Bacaklarımız önemliydi bizim için, çünkü bacaklarımız bizi hayatımızı idame ettirdiğimiz kaynağımıza bağlıyordu.

Nazik'in bacakları ve kalçası hep pürüzsüz ve parlak olurdu. Müşteriler elbet ki bundan oldukça etkilenirdi. Şimdi ise kendi sırrını benimle paylaşacaktı. Ona şans tanınmayan bir iş için şans tanınan arkadaşına yardım edecekti.

Hamamın soğuk mermerine oturdum yüzümü Nazik'e vererek. Altımdaki havluyu kenara atarak kasıklarımı açıkta bıraktım.

O ise bana hafif sırıtarak, "Tatlım, o haysiyetsiz seni sahiplenirken iyice masum bırakmış. Ön tarafın onların görmek dahi istemediği yer. Onların o anda bir erkekle beraber olduklarını gösteren en büyük kanıt bacaklarına çarpan hayaların ve dokunduklarında ellerine gelmeyen göğüslerin. Kalçaların ise senin hazinen. Kadınlarla yarışabileceğin tek yer orası. O yüzden.."

Sarf ettikleriyle hemen arkamı dönüp mermere uzandım. Biraz utanmış biraz da kırılmış idim. Ne yazık ki Nazik'e değildi bu kırgınlığım. Ona olsaydı çözebilirdim. Kırgınlığım bilmeme rağmen duyunca acıtan gerçeklerdi.

Arka bacaklarım ve kalçam keselenirken etlerim çok yanmıştı, çok acımıştı. Fakat Nazik kendine davrandığı gibi sertçe ovmamıştı beni, nazikçe keselemişti.

"Bembeyaz tenin kızarınca da oldukça cazip görünüyor Fehim'im."

"Kusurları örten cilveli esmerlik varken neden her şeyi açığa çıkaran donuk beyazlığı severler hiç anlamam."

hamam oğlanı [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin