0.9

408 26 28
                                    


|Murat|

"Küçük Şehzade,"

Yüzümü rüzgâr gibi yalayıp yutan bu masum ses uyandığımda görmeyi en sevdiğim manzara olabilirdi. O zamanlar... Doğru ya o zamanlar eskide kaldı, peki ben niye hâla buradaydım?

"Kalkma vakti."

Yine şebekliklerime devam ediyor olmalıydım çünkü, uyanmama rağmen hala uyuyor taklidi yapıyordum. Uyanırsam gidecekti. Lâkin ben onunla kalmak istiyordum.

Gözlerimi kırpıştırarak hafifçe araladım göz kapaklarımı, mavi irislerine baktım. Çocukluk neşemi hatırlatıyorlardı bana.

"Minik Şehzade'm kalkmazsan gideceğim."

Her seferinde yuttuğum bu taktiğinden asla ders çıkartamıyordum. Endişeyle uyandığımda, kafamın onun kucağında olduğunu fark ettim.

Gitmesini istemiyordum. O gitmeden önce beni hizmetkârlara teslim ederdi. Ben de onlarla mecburen hareme, validemin ve ninemin yanına giderdim. Nerden geldiğimi bilirlerdi her seferinde. Kızarlardı, döverlerdi. "Tıpkı deden gibisin, o aşüfte için çılgına dönüyorsun, burada sana değer veren anacığını, beni göremiyorsun!" Ağızlarından eksik olmazdı bu cümleler. Evet, dedeme benziyordum. Oğullarından çok benziyordum, iyi de ben dedemi severdim. Bu neden kötü bir şey olmalıydı ki? Onu sevdiğimi söylediğimde herkes susardı. Bir tek ninem ağlar, kızardı.

Çocuktum o zamanlar nedenini anlayamamıştım. Ninem dedeme kızardı, kırılırdı. Valide Sultan idi ama mavi gözlü oğlan, dedemin gözünde ondan daha kıymetliydi. Boy boy çocuk vermiş sonra da biri hariç hepsinin ölmesini bu hiyerarşi için kabul etmişti. Gelinleriyle, oğullarıyla, torunlarıyla uğraşmış kaprislerini çekmişti; en çok da dedemin kaprisini. Ve aldığı karşılık ikinci sınıf bir hatun kefesine konulmaktı. Hem de bir ibne için. Asıl durum ise yıllarca sevip saydığı adamın onu müslümanlığa yöneltmesi ve de sonra en büyük günahları işlemesiydi.

Çocuktum daha, o zamanlar anlamamıştım. Tek gördüğüm şey gözlerdeki hüzün ve öfkeydi. Tüm haremin gözlerinde vardı bu duygular. Sonradan anladım nedenlerini. O zamanlar benim için dedem ve cariyesi sevilesi insanlardı. Onları masumca seven tek kişi bendim sanırım. Tek çocuk değildim fakat kardeşlerim de sevmezdi onları. Haremdekiler onların da aklıyla oynamıştı. Nedendir bilinmez ben onları sevmeyi tercih etmiştim.

Şimdi yine oradaydım, bir çocuk bedeninde olgun bir ruhtum. Görüyordum, duyuyordum ama ne hareket edebiliyor ne de konuşabiliyordum. Yaşadığımı dahi unuttuğum bir günde miydim, veya gerçek olacak kadar gerçekçi bir hayalde mi?

Anılarım birbirine karışıp arka plan değişirken az önce uyandığım çardaktaydım. Vücudum daha çok büyümüştü. Dedem vardı, güzel mavi gözlerin sahibi, Naim vardı. Onların yanındaydım fakat beni görmüyorlardı bile. Birbirlerinin büyüsüne o kadar çok kapılmışlardı ki birbirlerinden başka her şeye kör olmuşlardı. Büyüdükçe daha da meraklandırmıştı beni bu durum. Onlar hayattayken daha küçücüktüm, hiçbir şeyi sorgulamamıştım. Fakat büyüdükçe en çok merak ettiğim şey, "Acaba ilerde benim de gözlerimi ondan başkasına kör edecek biri olacak mıydı?" sorusu olmuştu.

Hep dedeme benzetildiğimden eşimi ararken onun gibi düşünmeye çalıştım. Belki de padişah olmaya olan bu hırsım için ona teşekkür etmeliydim. Tüm biraderlerimi geride bırakan tek şey bu hırstı. Benden daha zeki ve güçlü abilerim vardı, farklı farklı hatunlardan onlarca çocuk, ben özel değildim.

hamam oğlanı [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin