1.0

246 29 14
                                    

|Naim|

Uzak vakitlerde, eski anılardaydım. Her zaman bir anıya dönüşeceğimin farkındaydım. Sadece gözlerim aşktan o kadar kör olmuş vaziyetteydiler ki, gözümün önümdeki gerçeği göremedim. Ben bir günahın baş rolüydüm. Bu Saray'a ilk geldiğim zamanı hatırlıyorum da, ufacık bir çocuktum. Sultan'ı ilk gördüğümde onunla asla böyle bir aşk yaşayacağımu düşünmezdim. O benim yeniden doğuşumdu. Ben onu severek doğdum ve onu severek ölmüştüm.

Şimdi ise belki bazılarının anılarında oynuyordum. Arada akıllatına geliyor, çok ses etöeden kayboluyordum. Ben hep böyle var olmamış mıydım zaten..? Yıllarca tek ve ilk aşkımın çocukşarından, gelinlerinden....eşinden nefret toplamamış mıydım? Çok sevmek suç muydu? Bacak aramdaki bu uzvum olmasaydı, daha çok kabul görür müydüm?

Neyse, artık hiçbirinin önemi yok. Yaşamam yaşandı ve ben anılarda kaldım.
__
__

|Fehim|

Temiz beyaz sabun kokuları, çeşitli pahalı yağ kokuları, tatlı kahkaha sesleri, çocuk gürültüleri ve bu aydınlık atmosfere rağmen haremden gidemeyen bir ağırlık ve ciddiyet vardı. Yüzyıllık tarihin getirdiği yük.

Sahte gülümsemeler, harcanan hayatlar. Bu düzenin bir parçasıydım artık. Hünkar'ımız beni odasına çağırdığından beri bu düzene ayak uyduruyordum, boyun eğiyordum. Bu koskoca hükümdarlık ve Padişah'ımıza boyun eğiyorduk, oğlanlar, hatunlar... Fajat bazen tarigin getirdiği bu koca yük ile Hünkar'ımızın da sıkışıp kaldığı hissine kapılıyordum. İsmail Paşa'nın bizi almaya geldiğinde dediği gibi "yenilikler", biz o yeniliklerdik. Her şeye sahip olan bir adam yenilik için vezirini bir hamama mı gönderirdi? Bu impratorluğu yönetem bir hükümdar eğlendiği oğlanları herkesten saklamak zorundaydı. Herkes onun iki dudağınım arasından çıkana bakarken o, burafa gizli bir hayat yaşıyordu. Lâkin kendime gelmeliydim. Onun için endişelenmek nafileydi. İsteseydi gizli bir hayat yaşamazdı, ona karşı gelecek tek bir kişi bile yoktu. Kendime bakmalıydım. Ve baktığımda gördüğüm şey koynuna girdiğim adamın çocuğuyla arp çalmak olmamalıydı.

Arp çalacağım oda hanedanın ağzıma yaraşır bir biçimde tasarlanmıştı pek tabii. Haremin genel halinden farklıydı. Padışahla beraber olduğum oda gibiydi. Fakat benim aklımı kurcalayan, içimi kemiren şey ne odanın dizaydnı idi ne de uzun yıllar sonra arp çalacak olmamdı. Karnımın gerginlikten kasılmasına neden olan şey koynuna girdiğim Padişah'ın başka bir kadından olan oğluyla beraber bu derste olacak olmamdı.

Fakat bu gerginliğimin aksine ben arpon başında dikilmişken içeri büyük bir asaletle giren çocuk tüm stresimş almıştı. Ahmet, Padişah'ın adeta bir kopyasıydı. Kara kaşlı kara gözlüydü. Bir de sakalı olsa tam olacak diye düşündüm.

"Merhabalar, siz Fehim Bey olmalısınız."

Yaşına göre olgun olan üslübu ve saygışı tonuna rağmen tatlı gülümsemesi onun bana Padişah değil de küçük bir çocuk olduğunu hatırlattı.

"Merhabalar, evet benim Şehzade'm."

Olabildiğince sevecen bir ses tonu ve saygılı sözcüklere bürünürken hafifçe gülümsemiştim. Arp dersimin çok güzel geçeceği belliydi.

Birbirimizle gülüşüp konuştuğumuz, tatlı oyumlar oynadığımız bir dersti. Ve ben uzun zamandır hiç bu kadar çocuk olduğumu hatırlamıyordum. Elimden alınmış çocukluğumun kısa bir telafisi gibiydi. Ve ben bunun için Ahmet'e çok minnettardım. Çok sevimli ve akıllı bir çocuktu. Padişah olmak için yetiştirildiği belliydi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 09 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

hamam oğlanı [bxb]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin