2.Zihnimdeki Silüet

105 44 242
                                    

2. Zihnimdeki Silüet

Zihnimde kim olduğunu bilmediğim bir silüet vardı. Benimle dans ediyordu. Benimle zihnimi paylaşıyordu. Kusursuz bir dans sergiliyorduk. Ruhlarımız birbirini tamamlıyordu. Saçlarımız ahenkle dans ediyor, gözlerimiz birbirine değiyordu.

Sonsuza kadar böyle kalabilirdim. Hayallerimin de ötesinde bir şeydi bu.

Gözlerim kendiliğinden açıldığında ve beyaz tavanla bakıştığımda boşluk hissi ile dolup taştım. Sanki dün bir yanımı o dansla beraber kaybetmiş gibiydim.

Bir süre yatakta debelenip durdum. Kafamdaki düşüncelerin susmayacağını anladığımda yataktan çıkarak okul için üstüme birkaç şey geçirdim.

Dün bir kız tarafından herkesin ortasında deli olduğum ilan edilmişti, üstüme gelinmişti ama ben gereken cevabı verdiğimi düşünüyordum.

Ve o partiden ayrıldıktan sonra yaşananlar, hatırladıkça yüzümü gülümseten, ruhumu sakinleştiren türdendi.

Hazırlanıp oyalanmadan ve kimseye görünmeden evden çıktım. Elimde tuttuğum otobüs kartıyla durağa doğru yürüdüm.

Bir süre sonra otobüs geldiğinde zorlukla oturacak bir yer buldum ve çantamı kucağıma alarak oturdum. Herkesin okula veya işe gittiği saatlerde oturacak yer bulmak bir mucizeydi.

Kulaklığımı kulağıma taktım ve telefonumdan bir podcast açtım. Üniversite şehrin diğer bir ucundaydı ve otobüs dolanarak gittiği için yolum bir hayli uzundu.

Sonunda ineceğim durağa geldiğimde yanda duran düğmeye bastım ve otobüs durdu. Serin havayı içime çekerek telefonumu çıkardım.

Nehir kafeteryada olduğunu belirten bir mesaj atmıştı.

Yönümü kafeteryaya çevirdim. Üniversitenin rengarenk çiçekleri kardan görünmüyordu, yol ise kardan temizlenmişti.

Kafeteryada oturan Nehir'i görmemle yanına gittim. "Günaydın," dedim gülümsemeye çalışarak.

"Günaydın," dedi tedirginlikle.

"Ben partiden gittikten sonra neler oldu?" Karşısına bir sandalye çekerek oturdum.

"Aslında pek bir şey olmadı. Gece yarısına az kala herkes 10'dan geriye saydı ve gece yarısı havai fişekler patlatıldı," dedi. Gözlerinde benim gitmeme üzüldüğünü görebiliyordum.

"Partinin en önemli iki kısmını kaçırmış oldum," dedim gülerek. "Mükemmel,"

Ne diyeceğini bilemiyormuş, söyleyeceklerini cımbızla seçiyormuş gibiydi. En sonunda, "Ben özür dilerim," diyebildi.

"Ne için?" dedim ciddiyetle.

"Seni yalnız bıraktığım için, seni korumadığım için, senin arkandan gelmediğim için,"

"Sorun değil," diyebildim. "Büyük bir mesele değil, özür dilemene gerek yok,"

"Var," dedi yutkunarak. "Var, çünkü ben en yakın arkadaşımın yanında olamadım bunu hissettiremedim,"

Gülümsedim, "Sorun yok," dedim tekrardan.

O da gülümsedi. Ve bir süre sustuk.
Atmosferi dağıtmak üzere, "Ben kahve almaya gideceğim sen de istiyor musun?"

Başıyla onaylarak cebinden birkaç bozukluk çıkarıp verdi. İkimizinde kahvelerini aldığımda bir tanesini Nehir'e uzattım.

"Hadi gidelim öyleyse," dedi. "Derse geç kalacağız,"

Dersin olduğu amfiyi zorlukla bulduğumuzda içeri girerek hocamızın gelmesini beklemeye başladık.

Nehir ile aramızdaki buzları çözmüştük. Yüzünde rahatlamış bir ifade vardı ve bana telefonundan yazdığı kurguları gösteriyordu.

SON DANSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin