10. Bölüm 💗

704 31 13
                                    

"Maaşım ne kadar?"

Kerem, Diğdem'e ters bir bakış attı.

"Gerçekten işinle ilgili sorduğun ilk soru bu mu?"

"Şuan benim ihtiyacım olan en önemli ve gerekli şey bu: Para."

Kerem Allah'tan sabır diledikten sonra

"Sana bir iş telefonu -akıllı telefon- vereceğim. Bilgisayarın var mı?"

"Yok! Senin var diye benim de olmasına gerek yok. Yaramı deşme! Anla artık ya! Fakirim! Bir bilgisayar olmuş 30.000 lira!"

"Allah'ım! Abartma, tamam. Sana da bir iş bilgisayarı veririm. Sadece iş için kullanacaksın ama. Şahsi işlerin için kullanmayacaksın."

"Sen abartma asıl! Tamam, yemedik bilgisayarını!"

Kerem birkaç dakika sonra bir telefon ve bir bilgisayar çantası ile içeriye girdi. Diğdem'in önüne masaya bıraktı.

Kerem açması için Diğdem'e göz hareketi yaptı.

Diğdem bilgisayar çantasının fermuarını tutarak açmaya başladı.

En son yavaş yavaş bilgisayarı çıkarıp masaya koydu. Çantanın diğer gözlerine de baktı. Fare, USB bellek ve şarj kablosu buldu. Onları da masaya koydu.

"USB bellek te şirkete ait dokümanlar var." dedi Kerem.

Diğdem, bilgisayarın monitörünü kaldırdı. Ardından açma tuşunu açtı.

Bir süre sonra bilgisayar açıldı. Diğdem fareyi hareket ettirdi. Ancak ne yapacağını bilmiyordu.

Kerem, Diğdem'in sandalyesinin tam arkasından eğilmiş bir şekilde bilgisayara bakıyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kerem, Diğdem'in sandalyesinin tam arkasından eğilmiş bir şekilde bilgisayara bakıyordu.

Bu... Çok yakındı.

"Şimdi şuraya tıkla." diye komut verdi.

"Nereye?"

"Tarayıcıya."

"Tarayıcı nerede?"

"Ya! Şurada!" Kerem parmağıyla gösteriyordu.

"Nerede ya!"

Tam o esnada Kerem, Diğdem'in fareyi tutan elinin üstüne elini koydu.

Diğdem hafif ürperdi.

Kerem, Diğdem'in elinin üstünde fareyi sürükleyerek tarayıcıyı açtı. Fareyi sürükleyerek sekmede duran birkaç siteyi açtı.

Ardından mail uygulamasını açtı.

Elini fareden -Diğdem'in elinin üstünden-  çekti.

Klavyeye maili ve şifresini yazarken Diğdem'e biraz daha yaklaşmıştı.

Birkaç saniye sonra tamamen çekildi.

Diğdem, nedenini bilmediği şekilde tuttuğu nefeslerini geri verdi.

Kerem boğazını temizledi.

"Evet, maili açtım. Oradan gelen mailleri bana söylersin. Yapman gerekenleri biliyorsun. Telefonu da aç. Biri falan arayabilir. Cevap verirsin."

"Tamam."

Kerem Diğdem'in bu tepkisine şaşırmıştı. İtiraz etmeden konuşması garipti.

"Kahve alacağım. Sana da alayım mı?"

"Yok! Şimdi o..."

Kerem Diğdem'in sözünü kesti.

"Pahalıdır diyeceksin. Neyse zaten ben ısmarlıyorum. Ne içeceksin?"

"En son iki yıl önce içmiştim sanırım. Tam hatırlamıyorum. Ca... Ca- caramel macchiato sanırım. Ondan istiyorum. Sen ne içeceksin?"

"Uzun çekim americano."

Kahveleri Bile Bu Kadar Farklıyken Kendileri Nasıl Anlaşacaklar Acaba?

Zamanla Göreceğiz...

Patron ve Asistan | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin