26. Bölüm 💗

193 15 7
                                    

Diğdem yeni bir haftaya uyanmıştı. Bu sefer oldukça hızlıydı çünkü önemli bir gündü. Bugün anlaştıkları şirketin reklam filmi çekilecekti.

Tabii başrol oyuncusu Kerem Karaduman'dı.

Diğdem hemen kahvaltısını yaptı ardından dişlerini fırçaladı ve odasına geçti. Diğdem bu ciddilik işinden bir hayli yorulmuştu. Bu kadarı yetmişti ona. Hiç özenmeden basit bir kombin yaptı. Hemen kot bir pantolon, üstüne de bir tişört geçirdi. Saçlarını da tarayıp hemen ardından at kuyruğu  yaptı. Makyaj yapmadı, yüzüne sadece güneş kremi sürmüştü. Hava çok sıcaktı ve insanı bunaltıyordu çünkü. Yanına bir bez çanta aldı ve beyaz çakma pazar ayakkabılarıyla kombinini tamamlamıştı.

Kapıya yöneldiğinde aklına Kerem'in ceketi geldi. Geçen aniden yağmur bastırdığında Diğdem'e vermişti. Ayrıca onu eve arabasıyla bırakmıştı. Annesi ceketi görünce Diğdem'i sorgulamış sonra patronunun olduğunu duyunca gözleri parlamıştı. Annesi ceketteki ufak söküğü dikmiş hemen makineye atıp yıkamıştı. Diğdem ısrar etsede annesi onu dinlememiş Türk adetlerine göre böyle uygun görmüştü. Ayrıca Kerem'in centilmenliğinin altında kalmamak için böyle yapmıştı annesi.

_ _ _

Şirkete varan Diğdem biraz sonra çalışma odalarına varmıştı. Kerem daha gelmemişti. Bu sırada kendi masasında duran tableti gözüne çarptı. Baktı, şarjı vardı. Onu da bez çantasına koyarak yanına aldı.

Kerem'i beklerken pencerenin yanına gidip etrafı seyretti. Oldukça yüksek bir kattan etrafa bakmak ona garip hissettiriyordu. Birazcık da korkutmuştu.

Düşünürken telefonun sesiyle düşüncelerinden sıyrıldı. Telefon çalıyordu.

Ekrana baktığında ''Kerem Bey'' yazısını gördü. Hemen açtı.

''Alo Diğdem Hanım?''

Diğdem içinden ''Sen geç o 'hanımlı' ayakları!'' diye geçirdi.

''Efendim Kerem Bey?''

''Şirkette misin?''

''Evet, sizi bekliyorum.''

''Otoparkın girişine gel. Oradayım.''

''Ya Kerem Bey! Niye daha önceden söylemiyorsunuz ama?''

''Gidiyorum bak! Geliyor musun?''

Bu cümlelere sinirlenen Diğdem çıkıştı.

''Gelmiyorum!''

''İyi o zaman ben gidiyorum. Hadi görüş-''

''Kerem Bey! Durun! Tamam, geliyorum! Bekleyin beni!''

''Hadi hızlı ol o zaman!''

Telefonu kapatan Diğdem koşarak kapıya yöneldi. ''Paşama bak sen! Ya Rabb'im! Biz koşacağız peşinden bir de gelmiş 'Hızlı ol.' diyor!''

Asansöre ulaştığı gibi tuşlara abandı. Şansına hemen gelen asansöre binip zemin kata bastı.

Zemin kata ulaşınca hemen gökdelenden dışarı çıktı. Otopark girişine yöneldi. O sırada Kerem'in siyah Mercedes arabasını gördü. Oraya yöneldi. Kapıyı açıp sürücü koltuğunun yanındaki koltuğa yerleşti İkinci bir vaka olmaması adına dikkatlice kemerini taktı.

Kerem'e fark ettirmeden bir bakış attı. Bugün her günün aksine sportif giyinmişti. 

Önüne bakan Diğdem kısa süre sonra bir boğaz temizleme sesi duydu. Kerem ona bakıyordu. ''Hayırdır ne bir selam ne bir kelam?''

Kerem, Diğdem'e mi benzemeye başlamıştı?

Diğdem gözlerini devirdikten sonra Kerem'e baktı. ''Selamünaleyküm.''

Patron ve Asistan | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin