Kaybedenler Durağı

22 5 5
                                    

"Istırabın derinlerine indikçe sevincimizi kaybetmek korkusu kalmadığı için, yeni bir sevinç başlıyor: Istırabın ilâcı ıstıraptır. İkisinin çarpımı: sevinç."

Babaannem hep "ne oldum değil ne olacağım de kuzum" derdi. Sahi neydim ve ne olacaktım ben? Bir tarafta en yakınımı kaybetmenin acısı taptazeyken diğer tarafta yeni başlangıçlarımla birlikte hayatıma girenler vardı. Bir zamanlar çok mutluydum. Peki ya şimdi? Gülmek bile yasak gelirken ben nasıl devam ettireceğim hayatıma? Geçmişe sünger çekmek ihanet midir yoksa doğanın kanunu gereği unutmak mı zorundayız?

Kafamı kaldırıp karşımdakilere baktım. Kısa süre içince çok yakın olmuştuk. Buruk olan içimi bir nebze de olsun rahatlatıyorlardı. Şimdiyse Defne'nin evinde oturmuş tatlı kaşıklıyorduk. Eli gerçekten çok lezzetliydi.

Umut: Banu, şu sufleyi görüyor musun?

Banu: Görüyorum. Nolmuş?

Umut: Bir şey yok. Bende görüyorum.

Güldüm. Banu sesli bir şekilde sabır çekip gözleriyle Umut'a söverken  Umut gram umursamadan tabağındaki tatlıyı yemeye devam ediyordu.

Toprak: Fulya, senin şu gizli hayran ne âlemde? Hala devam ediyor mu?

Kafamı salladım. Gerçekten hâla bıkmadan usanmadan beni paylaşmaya ve hep oturduğum yere çiçek bırakmaya devam ediyordu. Artık bırakmadığı zamanlarda garipsiyordum. Hoşuma da gitmiyor değildi hani çiçekler. Ama tanımadığım birinin benu sürekli takip ettiğini düşünmek korkutuyordu.

Umut: Acaba şey mi yapsak, Fulya gitse otursa. Biz de gizlice onu izleyip kim ne koyuyor öğrensek?

Toprak: Sen buralarda harcanıyorsun kardeşim ama saçmalama. Ajancılık mı yapacağız?

Umut: İçin geçmiş oğlum senin. Nasıl öğrenicez? Bir tek ben mi merak ediyorum şu herifi? Fulya sen hiç merak etmiyor musun?

Fulya: Ya tabi ki merak ediyorum ama Toprak haklı. Ajancılık oynamaya gerek yok. Zaten o benim karşıma çıkmak isterse çıkar. Bu kadar basit.

Toprak elini göğsünden aşağıya doğru indirip ohhh derken diğerleri de gülüyordu.

Selen: Deniz bana şu tabağı uzatır mısın?

Selen benim yanımdaydı. Deniz ona uzak kaldığından yardımcı olmak adına elimi uzattım. Deniz ilk başta kaşlarını hafifçe çatsa da uzattı tabağı.

Hayır sanki yiyeceğim tabağı. Ne bu surat.

Alırken uzun kollusunun açıkta bıraktığı yerden gözüken karaltı çekti dikkatimi. Dövmesi vardı galiba. Aslında ben de zamanında yaptırmak istemiştim ama some aile problems... Evet ailem çok katı değildi ama belli başlı kuralları vardı. Dövme de bunlardan biri.

Sofradan kalkıp oturma odasında devam ettik sohbetimize. Ardından Defne ve ben kahve yapmak için mutfağa girdik. Kahveleri yapıp tepsiye dizdikten sonra dökmemeye dikkat ederek oturma odasına gittim.

Umut: Tuz da koydun mu Fulya?

Yine günlük şakanı yaptın bakışı atıp önüme döndüm. Soğuk kahveydi bu sonuçta. Ne tuzu? Ayrıca kime yapıcam tuzlu kahveyi beni alan mı var? İçime resmen anneannem kaçmıştı. O da aynen böyle söylüyordu. Neymiş o benim yaşımdayken iki çocuğu varmış. Ben evde kalmışım.

Kafamı kaldırıp önümdeki manzaraya baktım. Umut kahvesini bitirmiş, içindeki küçük buzları eliyle Deniz'e ve Toprak'a atıyordu.

Deniz: Oğlum yemin ederim çocuk gibisin bi dursun elin ayağın. Kaldırma beni burdan.

Çöl FulyasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin