"...konuşma yeteneğini kaybetmekten daha korkunç bir şey vardı belki, duygunun mutlu ve özgür bir biçimde dışa vurumu olan gülmek, Tanrı'nın bilinçsiz canlılarından esirgenmişti..."Eğer Karadenizliyseniz bilirsiniz ki, babanız kalkın sizi bir yere götürücem dediyse, özellikle de sabahın köründeyseniz yüzde doksan mıhlama gömmeye gidiyorsunuzdur.
Doydun mu yavrum? Doymadıysan hemen bir iki şey daha söyleyeyim.
Gülümsedim. Karşımdaki hayata tutunma sebeplerime baktım. Annem oldum olası pek değmezdi mıhlamayı. O yüzden babam zorla kendi eliyle yediriyordu. O kadar tatlı gözüküyorlardı ki gülümsemeden edemedim.
Doydum babacım doydum.
Ay Mithat yeter valla bende doydum. Kendin yesene biraz da.
Olur mu öyle şey hayatım. Bak tabağın hala duruyo. Gel şu son lokmayı da vereyim.
Evlenmek gibi saçma planlarım yoktu ama eğer olsaydı kesinlikle karşıma babam gibi biri çıksın isterdim. Gerek kibarlığı gerekse anneme duyduğu saygı sevgi ve en önemlisi aşk gerçekten taktire şayandı.
Allah'ım lütfen karşıma böyle birini çıkar. Amin.
Kahvaltının ardından çaylarımızı yudumlarken keyifli sohbetimize devam ediyorduk.
Peki peki şeyi hatırlıyor musun anne, babam bir keresinde kek yapıcam deyip mutfağa girmişti de taş devrinden kalma bir şey yapmıştı. Hatta dayım yiyeyim derken bir dişini düşürmüştü.
Babam çök mü kömik bakışını bize sunarken biz annemle gülmekten kırılıyorduk.Hatta dayın bunun kinini hala tutuyor. Adamda tramva olmuş bize yemeğe gelince bunu kim yaptı diye sorup duruyor.
Evet babamın mutfak anlayışı baya kıttı. Ama bu bizim dalga geçemeyeceğimiz anlamına gelir mi? Tabi ki hayır.
Kahkalarımın arasında izlenilme hissine kapılıp etrafta gezdirdim gözlerimi.
Bir çift göz. Ama sıradan değil. Boş değil. Acı dolu. Ama hırs değil. Kızgınlık dolu. Ama intikam değil. Yorgun biraz da hissiz bir bakış. Dudaklarında acı bir tebessüm.
Acısı çok olan güzel gülermiş.
Umut.
Karşımda gördüğüm tanıdık suretle kaşlarımı çattım. Umut'un ne işi var ki burda?
Niye tapulu malın mı canım?
Yanında da iki tane çocuk vardı. Geçen gece söylediklerini anımsadım:
"Ben kardeşlerimi kendini ailem sanan heriflerden korumaya çalışmaktan bıktım. Ben onları yaşatmaya çalışırken kendimi kaybettim."
Göz göze geldiğimizi farkedince maskesini kuşanıp kocaman gülümsedi. Dayanamayıp annemlere döndüm.
Anne, baba. Ben şurda bir arkadaşımı gördüm. Bir selam vereyim. Olur mu?
Yerimden kalkıp onların masasına gittim. Umut karşısındaki çocuklarla ilgileniyordu.
"Asel, hadi güzelim. Hadi bitanem lütfen bir şeyler ye. Olmaz ki böyle."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çöl Fulyası
ChickLitHayatı sadece kitaplardan ve çiçeklerden ibaret biri elbette başkasının hikayesinde başrol olduğunu bilemezdi... "ve sen Fulya, benim bu zamana kadar görüp görebileceğim en güzel manzaramdın."