Adımlarım terasa adımladığında derin bir nefes aldım.
Evet. Ordaydı. Cam korkuluğun yanında oturmuş, gözleri direkt gözlerimi bulmuştu.
Kalbim bir an olsun hızını indirmiyordu. Gerçekten hızım 180 idi.
"Selam." Sesim sanki içime kaçmıştı.
Ayağa kalktı ve elini uzattı. "Selam Liva." Gülümsediğimde aynı gülümsemesini bana sunmuştu. Sıcacık olan eli buz gibi olan elimi sarıp sarmaladığında gülümsemem daha da genişlemişti.
Üstünde beyaz bir gömlek altında ise siyah bir pantolon vardı.
Dibim düşmemiş gibi çekin lütfen. Elleri ellerimden ayrıldığında kalın boğuk bir ses tonuyla konuştu.
"Otur lütfen" Elleri oturacağım sandalyenin sırt kısmını bulduğunda oturmam için sandalyeyi geri çekmişti. Yavaş adımlarla benim için çektiği sandalyeye oturdum.
Buğra karşımdaki sandalyeye oturduğunda tanıdık olmayan tahminimce yeni gelen garson kız yanımıza gelmişti.
Şaka gibiydi!
Şu an resmen ilk defa Buğra ile baş başa bir kafedeydim.
"Ne istersiniz efendim?" Garsonun sorduğu soru ile Buğra ile göz göze gelmemiz bir oldu.
Bana en yüksek volümlü bir aşk dozu lütfen.
Ben aç değildim işten eve döndüğümde annemin yaptığı musakkayı ve pilavı yemiştim. Umarım Buğra da aç değildir.
"Soğuk kahve içer misin?"
Soğuk kahve bu dünyada en sevdiğim ikinci şeydi.
"Olur." dedim sadece.
Adını bilmediğim kız elindeki deftere siparişimizi not alırken Buğra bana doğru konuşmuştu.
"Aç değildin değil mi?" Sonuçta yemek yemeye diye konuşmamıştık. Bu yüzden değildim diyebilirdim.
"Hayır değilim."
"Güzel. Ee nasılsın anonim kız?" Bana böyle seslenmesi utanç vericiydi ama bir o kadar da güzeldi.
"İyiyim marketteki çocuk sen nasılsın?" Geniş gülümsememi ona sunduğumda aynı gülümsemeyle bana karşılık verdi.
"Ben de iyiyim. Hadi tanıyalım birbirimizi" Güldüm evet sadece güldüm.
"Öncelikle ben sorayım. Kaç yaşındasın?"
"25 yaşında güzeller güzeli, taş gibi bir hatunum." Saçlarımı geriye doğru attığımda kahkaha atmıştı.
Ne de güzel gülüyordu o öyle.
"Evet sıra bende. Sen kaç yaşındasın?"
"29 yaşında yakışıklılar yakışıklısı taş gibi bir mimarım." Mimar oluşunu bir kez daha söylediğinde gülüşüm derinleşmişti.
"Sıra bende. Kardeşin var mı?"
"Evet bir tane erkek kardeşim var. Adı Kaan, 18 yaşında, bu sene üniversite sınavına hazırlanıyor."
"Peki ne olmak istiyor?" Meraklı sorusuna karşı tebessüm ettim.
"Diş doktoru olmak istiyor. Küçüklüğünden beri doktorluğa ilgisi var. Lise de ise diş hekimi olmak istedi. Evet sıra bende. Senin kardeşin var mı?" Sorularımız değişmiyordu.
"Evet bir tane ablam bir tane de kız kardeşim var. Ablam Hülya 34 yaşında ve evli. Kız kardeşim ise lise üçe gidiyor. İsmi Rüya."
Kaan ile Rüya'yı shipleme fikri, çık aklımdan.
"Ne kadar güzel bende bir ablam olmasını isterdim." Buğra gözlerini açarak konuştu.
"Tabi tabi ne demezsin. Neyse sıra bende. Soy adın neden yabancı?" Evet beklediğim bir soruydu.
"Babam İngiliz, annem Türk yani yarı Türk yarı İngiliz'im." Şaşırmışa benziyordu.
"Vay çok güzelmiş. O zaman diğer dilin İngilizce?"
"Evet, ben İngiltere'de doğdum 4 yaşıma kadar orada yaşadık sonra Türkiye'ye döndük. İki dilde ana dilim."
"Beni daha da şoka uğratıyorsun. Senin yerinde olmak isterdim. En son ne zaman İngiltere'ye gittin?"
"En son, babamın işleri için üç sene önce gitmiştik." Dediğimde bu sefer tanıdık bir yüz masamıza soğuk kahvelerimizi bırakmıştı.
"Hm annen nereli peki? Bana ilk yazdığında kendi memleketim Zonguldak'tan selamlar demiştin."
"Annem Zonguldak'lı olduğu için öyle bir giriş yapmak istemiştim." Kıkırdadım.
"Zonguldak mı?" Neden şaşırdığına anlam verememiştim.
"Neden şaşırdın bu kadar?"
"Çünkü memleketim Bolu. Her Bolu'ya gittiğimizde Zonguldak'a uğrarız."
"Şaka mı? Bizde Bolu'ya uğruyoruz hep."
"Hangi ilçesinde köyünüz?" Evet güzel bir soruydu. Canım memleketim hangi ilçedeydi?
"Devrek. Bastonu ile meşhur olan ilçe." Dedim açıklayarak.
"Evet biliyorum. Hatta oradan bir çok kez aile büyüklerimize baston almışlığım var."
"Yaa çok güzel." Derken kahvemi yudumluyordum.
"Benim en çok görmek istediğim ülke İngiltere'dir. Seviyor musun doğduğun yeri?"
"Tabii ki de seviyorum. Eğer istersen bir gün birlikte gidebiliriz. Yani pasaportun falan varsa." Şu an çocuğa birlikte yurtdışına çıkma teklifi sunuyordum.
Yuh kızım ne yaptın istersen bir de çıkma teklifi et tam olsun
"Olur gideriz." Dediğinde gülümseyerek konuştum.
"Ben de soru kalmadı sanırım."
"O zaman ben soruyorum. En sevdiğin hobin nedir?" Sorusunu sevmiştim.
"Birden fazla var. Kitap okumak, taş boyamak, kil hamurundan süs yapmak. Bunlar sadece bir kaçı."
"Hobilerini sevdim. Bana kil hamurundan istediğin bir şey yapabilir misin?" İsteği karşısında şaşırdım. Hediye yapmamı istiyordu.
"Elbette yaparım hatta bir kaç yaptığım şeyi göstereyim." Masanın üzerinde duran telefonumu açarak galeriye girdim. Kil hamurundan yaptığım kupayı ona gösterdiğimde baya şaşkına dönmüştü.
"Bunu sen mi yaptın?"
"Evet. Dış boyamasını da ben yaptım." Bunu söylerken diğer yaptığım eşyaları gösteriyordum.
"Hepsi çok güzel. O zaman bende kupa istiyorum. Rengi sana kalsın."
"Tamamdır yapacağım. Bir dahaki görüşmemizde sana vereceğimden emin olabilirsin." Gülümsedim. Gülümsedi.
Saf ve masum bir tebessümdü, tebessümümüz.
*****
Selamlarrrr
Nasılsınızzzz
Uzun zaman oldu bölüm atmayalı evet biliyorum.
Kafamı dinlemem gerekliydi, kısa bir süre sonra yeniden buradayııım
BÖLÜM NASILDIII
LİVA'NIN YARI TÜRK YARI İNGİLİZ OLMASI??
BUĞRA'NIN MEMLEKETİ?
LİVA'NIN MEMLEKETİ?
KAAN VE RÜYA?
LİVA'NIN HOBİLERİ?
SİZCE BİR SONRAKİ BÖLÜMDE NE OLACAK?
SORULARIMIZ BU KADARDI.
SINIR: 20 Oy, 50 Yorum.
Görüşmek üzeree
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MARKETTEKİ ÇOCUK-TEXTİNG
HumorEn fazla markette gördüğüm acayip, fena çok yakışıklı çocuğa yazdım ne olabilir ki? ********* 05***:Selamın aliminyum. 05***: Aliminyum selam. 05***: Öncelikle hem kendi memleketim hem de bal diyarı olan Zonguldak'tan selamlar. 05***: Salam 33 yaşım...